“Bay Yüzde Beş”, rahat olun kimseyi itham etmiyorum. Bu cümleyi yeni nesil kütüphanemize yazdığınızda da karşınıza çıkacak olan bir isimden bahsediyorum. Dahası bu isimde bir kitap bile var. Ama zaten konumuz bu şekilde bilinen Kalust Gülbenkyan’ın da içinde yer aldığı bambaşka bir hikaye, kendisinin o hikayedeki yeri yüzde 5 den fazla olsa da payı yüzde 5 olarak kalmış.
Elbette olay bizim Lozan’daki gizli mürekkeple yazılmış olan o meşhur gizli maddeler henüz devreye girmeden gerçekleştiği için bahsi geçen Osmanlı vatandaşımız Gülbenkyan’ın madenlerimizi çıkarmak konusunda herhangi bir sıkıntısı yoktu yani. Neyse ki o çok gizli maddeler geçen yıl Temmuz ayı itibari ile yeniden yürürlükten kalktı da biz de tekrardan tıpkı Lozan öncesinde olduğu gibi yer altı madenlerimizi kendimiz özgürce çıkarabiliyoruz.
Bay Yüzde beş her ne kadar Osmanlı vatandaşı olsa da varlıklı bir ailenin oğlu olarak İstanbul’da dünyaya geldi ama eğitimini Fransa ve İngiltere de tamamladı. Londra’daki King Kolejden mezun bir Maden ve jeoloji mühendisi idi.
Gülbenkyan daha sonra özellikle Kafkasya’daki petrol alanlarını gezdi. Zaten ailesinin de Osmanlı İmparatorluğuna neft yağı ve petrol satan Azerbaycan merkezli bir şirketi vardı. Genç mühendis buralarda konu hakkında uzmanlaştı hatta konu hakkında kitap dahi yazdı.
Zaten o aralarda Petrol yeni yeni gündeme geliyor ve ABD, Romanya ve Azerbaycan topraklarında çıkartılıyor ve henüz sadece gaz yağı olarak kullanılıyordu.
Oysa Osmanlı İmparatorluğu durumu daha öncelerden 1600 lü yıllardan beri biliyordu hatta Kerkük’teki neft bölgelerinin imtiyazı sonradan Neftçioğlları diye anılacak bir Türk aileye verilmişti. Aynı bölge 1800 lerin sonundan itibaren de İngiliz ve Almanların da radarına girmişti. Osmanlı’dan buranın imtiyazını alabilmek için de girişimler başlamıştı.
Detayları atlayarak gidelim ki asıl konumuzdan çok uzağa da düşmeyelim. Gülbenkyan daha sonra 1896 da Londra da Bakü petrolünün temsilcisi ve hemen ardından da nedense Londra ve Paris Büyükelçiliklerine mali müşavir olarak tayin edilip devlet memuru da oldu. Ama yine de 1902 yılında İngiltere vatandaşı olmayı tercih etti.
Tam da aynı zamanlarda yani 1890 ve 1898 yıllarında Sultan 2. Abdülhamit Musul ve çevresini korumak amacı ile özel mülkü olarak ilan etmişti. En azından tarihte bunun dışındaki bir iddia için bir delil yok.
Elbette İttihat Terakki tarafından bu tasarrufun bakanlık bünyesine taşınması ile ilgili de birçok iddia yer alsa da orada da tam olarak kesin bir bilgi yok. Neticede durum bir şekilde zayıflamış bir impar4atorluğun petrol alanlarının Almanlar ve İngilizlerin aynı anda iştahının kabarması sonucunu doğurmuştu.
O arada İngilizler, adı dışında herhangi bir Türk ortağı bile olmayan Turkish National Bankı kurdular. Osmanlıdan ilk imtiyazı kiralama olarak koparan almanlar oldu yine de Deutsce Bank da imtiyazı finanse etti.
1912 yılında ise yine adı dışında Osmanlı ile tek bağlantısı kahramanımız Gülbenkyan olan Türkish Petroleum Company de Londra da kuruldu.
Elbette 1914 de dünya savaşı başlayınca verilen her türlü imtiyaza rağmen 4 yıl boyunca bir faaliyet gerçekleşmedi ama o arada yaşanan bir sürü olay esnasında İngilizler meseleyi imtiyaz ve anlaşmalarla[İU1] şekillendirdiler. Aslında konunun elbette başka tartışmalara açılan bölümleri de var ama henüz o konularda milletçe birlik ve beraberlik tesis edemedik. Oraları başka zamana bırakalım yine ve yeniden
Ben ise yüzde beş lakabının nereden geldiğine dikkat çekmek amacı ile yazdım bu kadar yazıyı oysa çünkü şirketin kuruluşunun hemen ardından 1914’te şirketin sermayesi 160.000 Sterlin oldu ve hisse yapısı şekillendi; %50’si Turkish National Bank ve D’Arcy Group, %25 Deutsche Bank ve %25 Anglo-Saxon Oil Company (günümüzdeki Royal Dutch-Shell) paylaştılar. TPC deki Royal Dutch-Shell’in %2,5 hissesi ve D’Arcy Grubu’nun %2,5 hissesi toplamda %5’lik hisse Gülbenkyan’a verildi.
Osmanlı toprakları dışındaki İran’da da aşağı yukarı aynı senaryolar yaşandı. Bence bu kadar boğucu ve üzücü bir gündem içinde yazılabilecek daha eğlenceli bir Pazar yazısı da ne yazık ki olmazdı. Ama ben yazarken de hiç eğlenemedim. Umarım okuyanlar da eğlenemez. Belki biraz dahasını da merak ederiz diye yazdım sadece nasıl olsa Lozan’ın gizli maddelerinin süresi bitti. Ama gizli olduğu için bittiği de belli olmayabilir değil mi?
Yorum Yazın