Uzun zamandır,”Beka sorunu,” diye bir söz iktidar kanadı tarafından dillendiriliyor. TDK Sözlüğü’ne “beka” ne anlama geliyor, diye baktım. Şöyle yazıyor:”Arapça kökenli olan beka sözcüğünün anlamı bir devletin, anayasal düzeninin iç ve dış tehditlere karşı korunması, ahdi hukukunu ve toprak bütünlüğünün bozulmaması suretiyle devamlılığının sürdürülmesidir. Beka, var olmak, varlık, kalıcılık anlamlarını taşımaktadır.”
Çok güzel. Demek ki neymiş? Türkiye’nin kendi varlığını koruması sorunu varmış. Bunu dillendiren kim? İktidar. O zaman da iktidara, siz Türkiye’yi 21 yıldır yönetiyorsunuz, beka sorununu çözmek sizin göreviniz, deme hakkımız var.
Gerçekten de Türkiye’nin bir beka sorunu var. Nasıl mı? Çok uzağa gitmeyelim. 2021 yılı Ekim ayında Türkiye, Ürdün ve Mali’yle birlikte kara para aklama ve terorizmin finansmanının engellenmesinde yetersiz kalma gerekçesiyle 1989’da Paris’teki G-7 zirvesi sonrası kurulan Financial Action Task Force –Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından gri listeye alındı.
Merkezi Paris’te bulunan ve 39 ülkenin üye olduğu kurumun, biri kara, biri de gri olmak üzere iki listesi var. Kimileri, şükür, kara listeye alınmadık, diyebilir. Ama gri listede olmak bile başlı başına o ülkenin kara para aklayıcısı ve terörün finansörü olduğu gerçeğini kabak gibi gözler önüne seriyor.
FATF’ın kara listesinde İran ve Kuzey Kore, gri listesinde ise Türkiye’yle birlikte Pakistan, Suriye, Arnavutluk, Myanmar, Yemen, Güney Sudan,Uganda,Senegal,Burkina Faso, Zimbabwe, Nikaragua, Filipinler,Kamboçya, Haiti,Cayman Adaları ve Barbados bulunuyor.
CİDDİ İTİBAR KAYBI
Uluslararası Şeffaflık Örgütü (Transparency International) yönetim kurulu üyesi Oya Özarslan, Türkiye’nin gri listeye alınmasını 2021’de şöyle yorumlamış:”Kara paranın aklanmasının engelenmesi konusunda yetersiz kalındığı söylendi. BM’nin terorist gruplar arasında gösterdiği El Kaide ve IŞİD’e yaptırım uygulanması söylendi. Türkiye’nin gri listeye alınması her şeyden önce ciddi bir itibar kaybı. Bu, Türkiye için gerçekten ağır bir tablo.”
Bütün bunları yazarken gündeme bir haber düştü. ABD Senatosu Demokrat Grup Lideri Chuck Schumer Türkiye’yi “saldırgan” bir devlet olarak niteleyerek uluslararası istikrara “ciddi bir tehdit” oluşturduğunu ileri sürdü.
“TÜRKİYE ULUSLARARASI TEHDİT”
Yunanistan’da yayımlanan I Kathimerini gazetesinde yer alan habere göre Schumer, Türkiye’nin Ortadoğu ve Doğu akdeniz’deki saldırganlığına karşı Washington’ın mümkün olan her şeyi yapması gerektiğini savundu. Gazeteye göre Schumer sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye küresel istikrar için büyük bir tehdittir. ABD’nin küresel kurallara ve uluslararası düzene saygı duyması konusunda Türkiye’ye güvenmesi gerektiği fikri sadece tehlikeli değil, aynı zamanda bizim ve müttefiklerimizin de güvenliğini tehlikeye atıyor.”
Türkiye’ye yeni nesil F-16 savaş uçakları satışının engellenmesi gerektiğine dikkat çeken Schumer sözlerini şöyle sürdürdü:
“ABD’nin ve uluslararası toplumun Türkiye’yi, işleyebileceği olası suçlardan sorumlu tutmak için diplomatik girişimlerde bulunması gerektiğine yürekten inanıyorum. F-16 satışının sonuçlarını ve bunun ABD’yle müttefiklerimizin çıkarlarına uygun olup olmadığını değerlendirmek ABD Kongresi’nin işidir.”
Yirmi bir yıldır bu ülkeyi yönetip sıkışınca “beka sorunu”ndan söz edeceksiniz. Ama Yunanistan’ı, gözünüze kestirdiğiniz ülkeleri, örneğin Suriye’yi işgalle tehdit edeceksiniz. Rusya Lideri Putin’le işbirliği içinde müttefiki olduğunuz NATO’nun istikrarını bozmaya yelteneceksiniz, bitmedi, Türkiye’nin kurucu üyelerinden birisi olan Avrupa Konseyi’nin adalet organı AİHM kararlarını hiçe sayacaksınız.
Altını kalın hatlarla çizerek yazıyorum. Sizler Türkiye için güvenlik ve beka sorunu haline geldiniz. Tutturduğunuz bu çizgide devam edip etmemek sizlere kalmış. Yalnız, benden uyarması. Bedeli çok ağır olur.
Maalesef durum böye