Can Baydarol

Can Baydarol


Bir deneme

Bir deneme

Son günlerde televizyonlarda boy gösteren anlı şanlı profesör doktorları gördükçe, bu yazıyı yazmak kaçınılmaz oldu ya da ilham aldım diyerek söze başlayalım.

Öncelikle hemen belirteyim, benim akademik bir ünvanım yok. Yıllarca düşündüm ve sonrasında da bu tür bir ünvanı hakedecek bir üniversitede okumadığıma karar verdim. Ben eski ismiyle Mülkiye, yeni ismiyle Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunuyum. İsmi koyan üstadlarımız düşünmüş olsalar gerek, Siyasal Bilim yerine, Siyasal Bilgi kavramını tercih etmişler. Diğer ifadesiyle bu okuldan çıkan çok malumat sahibi olur olmasına da, bilim adamı olamaz kanaatine varmışlar.

İşin şakası bir yana, bizim Siyasal Fransa’daki ENA (Ecole Nationale d’Administration) muadilidir. Derdi bilim adamı yetiştirmekten ziyade bürokrasiye devlet adamı yetiştirmektir. Ne kadar yetiştirir, yetiştiremez belki tartışılır ama okuduklarından biraz feyz alanlara adanmışlık duygusunu verdiği açıktır. Adanmışlık kavramını biraz açarsak, kendi şahsi çıkarlarının önüne ülke çıkarlarını koymaktır diye özetleyebilirim.

Allahtan günümüz anlı şanlı televizyon yıldızı Prof. Dr.’lerden olmamışım. Tabii ki çok saygı duyduğum ve maalesef azınlıkta kalan Prof. Dr.’leri tenzih ederim.

Siyasal bilim lafının da politoloji kavramından geliştirildiğini yıllar içinde öğrenme şansım oldu. Fransızcası politologue olan bu kavram siyasetin mantığını kavrayan kişi olarak düşünülebilir. Doğal olarak bu tür kişilerin günümüz Türkiye’sini anlamaya çalışırken ne kadar aciz kalacaklarını, hatta beyinlerinde kısa devrelere yol açabileceklerini de hesaba katmaları gerekir. Ama işin ironisini bir tarafa bırakırsak, hadi onlara siyasal bilimci diyelim, yaptıkları esas iş, belli bir geçmişten günümüze kadar olan süreci incelemek ve bugünün fotoğrafın olabildiğince düzgün, gerçekçi şekilde ortaya koymaktır.

Öte yandan çok yakından tanıdığımız politikacılar sahnedeki yerlerini alırlar.

Bu kişilerin işin bilimiyle fazla ilgisi yoktur. Bilim kategorisine koyduğumuz kişiler çektikleri fotoğrafta gerçekçi ya da realist olmak zorundayken, politikacı olarak sahnede boy gösterenlerin iyi hayallerinin olması, diğer ifadesiyle idealist olmaları gerekir. Bugüne kadar siyaset sahnesine çıkanların, gerçekçi kadın ya da adam sıfatlandırılması ile oy istedikleri pek görülmemiştir. Halkın oyunu isteyenler çoğunlukla ayakları yere basmasa da hayalleri ile kitleleri peşlerinden sürüklemiştir.

Bir başka tanıma göre, politika bilimci fotoğraf çeker, politikacı mevcut fotoğraftan hareket ile geleceğin tasarımını yapar.

Doğal olarak fotoğraf iyi ya da kötü yönde sürekli değiştiğinden, gerçek anlamdaki politika bilimci politikacılar tarafından istenmeyen kişi olarak görülür, İşler iyiye gidiyor dese muhalefetin, işler kötüye gidiyor dese iktidarın hedef tahtasına oturur.

Peki bizde durum ne?

Görebildiğim kadarı ile, çok sayıda anlı şanlı televizyon yıldızı politika bilimciler, politikacılığa soyunurken, politikacılık kariyerini sürdüren anlı şanlı büyüklerimiz geleceği değil, geçmişi kurcalamak suretiyle politika bilimci rolünü üstlenme çabasındalar. Yine doğal olarak bir politikacı kariyer basamaklarını tırmandığında her şeyi bilir hale geldiğinden, işin bilim kısmına kafa yormanın önemi ortadan kalkmaktadır.

Bilmem derdimi anlatabildim mi?..

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar