Aslı Öymen

Aslı Öymen


Bir İstanbul Gezgini

Bir İstanbul Gezgini

İstanbul Gönüllüleri’ni duymayan var mıdır bilmem. 

Duymayanlara ya da şimdilerde neler yaptıklarını merak edenlere kısaca anlatayım.

İki yıl önceydi. Son yerel seçimler öncesi, sandık güvenliğini sağlamak amacıyla bir araya gelmiş bir avuç gönüllü grubu olarak yola çıkmışlardı. 

O sıralar CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu bu oluşumu duyuyor, onlarla tanışmak istiyor. Bir araya geliyorlar. Sohbet ediyorlar. İmamoğlu, sandık güvenliği konusunda benzeri bir yapılanma içinde olduklarını söylüyor ve onlara seçimde birlikte çalışmayı teklif ediyor. 

Onlar da kabul ediyorlar. Kısa sürede 15 bin gönüllü bir grup haline geliyorlar. Çok geçmeden de 180 bin sayısına ulaşıyorlar. 

Bu kocaman gönüllü topluluğu seçim döneminde fazla patırtı gürültü yapmadan gecelerini gündüzlerine katıp çalışıyorlar. 

Sonra… Üst üste iki seçim yaşanıyor. İlkinin sonuçları iktidar tarafından beğenilmiyor. Seçim tekrarlanıyor. Ve İstanbul seçimleri 806 bin oy farkla bir kez daha kazanılıyor. İkinci seçim sonuçları ise hiç mi hiç beğenilmiyor. Ama yapacak bir şey kalmıyor. 

Bu başarıda CHP yönetiminin ve İstanbul İl başkanlığının yansıra İstanbul Gönüllüleri’nin de hiç kuşkusuz önemli payı vardır.


Biz de o seçimlerde, sandığa sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğunu hep birlikte öğrenmiş olduk. 

Bir daha da unutmayız.

Sahi şimdi ne yapıyorlar?

Seçimlerden sonra İstanbul Gönüllüleri İBB’nin çatısı altına giriyor. Çalışmalarını orada sürdürüyorlar. Bu kez işin şekli değişiyor. Bu yeni dönemde faaliyetlerinin kapsamı kent gönüllülüğüne evriliyor. 

Artık sadece seçim çalışmaları için değil, İstanbul kenti ve İstanbullular için faydalı işler yapmak üzere yollarına devam ediyorlar. 

İşin doğrusu seçimlerden beri ne yaptıklarını pek takip etmemiştim, bilmiyordum. 
Ta ki geçenlerde, başından beri bu oluşumda faal olarak çalışan bir arkadaşım arayana kadar. 

Beni Kültür, Sanat ve Turizm komisyonunda ayda bir İstanbul sohbetleri yapmaya davet ediyor. Bu vesileyle İstanbul Gönüllüleri’nin son sıralarda neler yaptığını da öğrenmiş oluyorum.

Karış karış İstanbul

İstanbul’un daha güzel bir kent olması için ve kentli bilincini güçlendirmek için yaptıkları çalışmaların yanı sıra, kültür ve sanat alanında da çeşitli etkinlikler düzenliyorlar. 

Bunlardan biri de bana önerdikleri İstanbul’un değerlerini, tarihini, gezmesini, yemesini, içmesini konuşacağımız sohbetler. 

Ben de sohbet etmeyi seven biri olarak (geveze de denebilir), nazlanmadan teklifi kabul ettim.

Programın adını Benim İstanbul’um koyduk.

Geçen hafta da büyük bir heyecanla ilk programımızı gerçekleştirdik. Canlı olarak Youtube’da yayınlandı.

İlk konuğum ünlü oyuncu, yönetmen Ahmet Mümtaz Taylan’dı.

Aslen Ankaralı. Ancak anne ve babasının görevleri dolayısıyla çok gezmiş, Türkiye’nin birçok yerinde yaşamış. Sonradan İstanbullu olanlardan. Benim gibi.

İki Ankaralı olarak, çok güzel bir İstanbul sohbeti yaptık. İzleyicilerimiz de sorularıyla sohbete katıldı. 

Taylan, şu sıralar Gain platformunda İstanbul Hesabı isimli bir program hazırlayıp sunuyor. Her bölümde İstanbul’un farklı bir semtini anlatıyor. Cebinde 50 TL’si var. Bu cüzi sayılabilecek miktarla bir semti nasıl keyifli bir şekilde gezip, keşfedebileceğimizi anlatıyor. Mimarisinden söz ediyor, mahallelisiyle, esnafıyla sohbet ediyor, semtle ilgili ilginç ve güncel bilgiler veriyor. Şimdiye kadar 20 semtini gezdi İstanbul’un. 

Sanırım bu da onu “son zamanların İstanbul’u en çok gezen kişisi” yapmıştır.

Haliyle, evlerimize kapandığımız, sokağa çıkamadığımız şu sıralar, meydanı ona bırakmış olduk. O da rahat rahat, tenha sokaklarda gezip anlatıyor. 

Söyleşimizde ağırlıklı olarak onun İstanbul’unu konuştuk. İstanbul’la ilgili ilk hatırladıkları, en sevdiği semti, rutinlerini anlattı. Yalnız kalmak istediğinde nereye gittiğini, en çok nerelerin yemeğini sevdiğini söyledi, tavsiyelerde bulundu.

İzleyicilerden çok güzel sorular da geldi. 

Sorulardan biri Ahmet Mümtaz Taylan’ın sert, suratsız ve huysuz birine benzediğine dairdi. Seyircimiz programda onun hiç de öyle olmadığını keşfettiğini, neden dışardan öyle göründüğünü sordu. O da çok güzel açıkladı. Özetle “öyle göründüğüme aldanmayın” dedi.

Bir diğer izleyici ise Taylan’a can alıcı soruyu yöneltti. Fenomen dizi Leyla ile Mecnun’un tekrar başlayıp başlamayacağını merak ediyordu. 

Programı izleyin diye fazla detaya girmek istemiyorum. Ama bu sorunun net cevabını vermeliyim.  

Leyla ile Mecnun dizisini sevenlere müjde olsun. Evet tüm eski kadro, eksiksiz olarak bir araya gelmiş. Onur Ünlü’nün yönetmenliğinde dizinin çekimleri pek yakında başlıyor.

Benim İstanbul’um sohbet dizisi ayda bir İstanbul Gönüllüleri’nin sosyal medya hesaplarında yayınlanacak. Her seferinde başka bir İstanbul severle, yepyeni bir İstanbul keşfedeceğiz.

Bir kitap

Gazeteci Zeynep Göğüş’ün üçüncü romanı, Yok Çünkü Telafisi çıktı. 

“Raflarda yerini aldı” diyemiyorum, malum. Raflar ne durumda belli değil. Keşfetmeye de takatim kalmadı. Tam kapanma, kısmi açılma vs. her şey çok karmaşık hale geldi. AVM’lerdekiler kapalı, sokaklardakiler açık mı mesela? Açıklarsa da her an kapanabilirler zaten. Maceraya gerek yok.

Dolayısıyla en iyisi internetten ısmarlamak. Ben alıştım. Yok “elime almadan, koklamadan, evirip çevirmeden anlamazmışım” devri bitti. Arka kapağını okuyorsunuz, meraklıysanız biraz da hakkında yazılanlara bakıyorsunuz. Hoşunuza giderse ısmarlıyorsunuz. En geç iki-üç günde geliyor. Tavsiye ederim.

Dönelim romana. 

Zeynep Göğüş bu kez bizi Brüksel-İstanbul hattında gelişen heyecanlı bir hikâyenin içine sürüklüyor. Romanın kahramanı gazeteci Murat Bora’nın hayatı, Brüksel’de bit pazarından eski bir sehpa satın almasıyla değişiyor. 

Biraz araştırdıktan sonra sehpanın Abdülhamit’in kendi yaptığı bir tıraş sehpası olduğu ortaya çıkıyor. Bu kıymetli parçanın İstanbul’dan çıkıp, Brüksel’de bir bit pazarına nasıl ulaştığını merak eden Murat, içinde kendini karmaşık bir maceranın içinde buluyor. 

Tıraş masası etrafında şekillenen romanda, Zeynep Göğüş bizi, göç-bellek-kimlik-aidiyet temaları üzerinde düşünmeye de davet ediyor. 

Göğüş’ün ilk romanı Işıklar Ülkesinden Yunus Nadi Roman ödülünü almıştı. 

İyi pazarlar 


telif


Aslı Öymen Kimdir?

Aslı Öymen Ankara’da doğdu. İlkokulu Almanya’da, ortaokul ve liseyi Fransa’da okudu. Strazburg Sosyoloji fakültesinden mezun oldu. İlk işi CENAJANS’ta müşteri temsilciliğiydi. Gazeteciliğe Günaydın Gazetesinde, ekonomi muhabiri olarak başladı. Mehmet Ali Birand’ın 32. Gün programının yapım şirketi olan BİRTV’de, 32.Gün, Çapraz Ateş, 12 Mart Belgeseli, Demirkırat gibi belgesellerde çalıştı. Yapımcılık, yönetmenlik yaptı. Daha sonra 6 yıl süreyle şirketin genel müdürlük görevinde bulundu. 1999’da kendi prodüksiyon şirketini kurdu. Türkiye’nin önde gelen kuruluşlarına tanıtım, eğitim, belgesel filmleri hazırladı. Birçok uluslararası kongrede basın ve iletişim danışmanlığı yaptı. 2005 yılında Türkiye’de yapılan Uluslararası Mimarlık Kongresinin tüm tanıtım ve iletişim işlerini üstlendi. CNN TÜRK’ten aldığı bir teklifle televizyon dünyasına geçiş yaptı. 12 yıl süreyle CNN TÜRK programlar koordinatörü olarak çalıştı. 2019-2020 tarihleri arasında WOMANTV’de haftada 4 gün Yaşasın Sanat, isimli bir kültür sanat programını, Eylül 2020-2021 tarihleri arasında ise HALKTV’de cumartesi ve pazarları Sanat Yaşam İnsan programını hazırlayıp sundu. 2020 yılından bu yana Muhalif.com.tr ailesine katıldı, haftalık köşe yazıları yazıyor. 2006 yılından bu yana Aydın Doğan Vakfı Genç İletişimciler jüri üyesiyi. Fransızca, Almanca ve İngilizce biliyor. Ata biniyor, kedi, köpek sevgisi biliniyor. Bir çocuk annesi.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar