Bir şiddet ülkesi haline gelme yolunda ilerliyoruz. Son zamanlarda kamuoyuna yansıyan bir sürü şiddet olayındaki faillerin rahatlığı bu sorundaki en dikkat çekici nokta bence. Aslında bütün dünyada böyle bir risk var, modern hayat denen şey ve dijitalleşme insan erdemlerinin ve duygularının anlamsız hale gelmesi konusunda son derece etkili oluyor. Ama Türkiye’de durum biraz istisnai sebeplere de dayanıyor.
Ekonomik durum, cezasızlık halleri, davaların konuları, hangi suçun cezasının ne olacağı konusundaki inançsızlık. Daha onlarca sebep sayılabilir, Türkiye’deki ekstra etkiler konusunda. Ama özellikle enflasyonun sınıflar arasındaki makası gittikçe açması ve ahlaka olan olumsuz etkisi burada oldukça önemli. Yine de ben konuya başka bir açıdan bakmak niyetindeyim. Televizyon açısından:
Bir süre önce tesadüfen denk geldiğim bölüm başına yaklaşık 50 kişinin öldürüldüğü bir dizide 'iyi katillerden biri': " Hacı ananın elini öpüp hayır duasını alalım" diye bir cümle kurdu. Bahsi geçen Hacı ana da başka iyi katillerin anneleri rolündeydi.
Açıkçası bu katili maktulü bol dizilerde o kadar cinayeti işleyen adamlar ne diye sigara içerler mesela hiç anlamıyorum. Senaristlerimiz uyuyor mu, bu şekilde biz nasıl yeni nesilleri sigaradan uzak tutabiliriz. Hayır öyle buzlayarak falan çözülmez ki bu işler. Allahtan sıklıkla böyle büyük günahlara tevessül edenler iyi değil kötü katiller oluyor da hiç değilse mesaj verilebiliyor. Bir de şeyi takdir ediyorum dizilerde mesela o iyi katiller uyuşturucu işlerine girmiyorlar çoğunlukla. Böyle işleri yapanları da sokak ortasında tavuk boğazlar gibi öldürüyorlar. İyi katiller vatanlarına milletlerine bağlı katiller oluyor genelde polisle de istihbaratla da beraber hareket ediyorlar. O denk geldiğim dizide de yerli ve milli savunma sanayimizde silah kaçakçılığı yapıyorlar ama mesela teröristlere silah satmıyorlardı. Aziz gibi katillerdi her biri. Çaylarını içip gidip devler, millet düşmanlarını öldürüyorlardı.
Bu insanlar arabalarının bagajlarında otomatik silahlar bulunduruyorlar İstanbul’un orta yerinde çıkan çatışmalarda kafalarına göre onlarca insanı öldürüyorlar ve onlara aferin deniyordu. Bu dizilerden çok var. Ama bunlardan her hangi biri RTÜK’ün radarına bile yakalanmıyor bırakın kahramanlarının polise yakalanmasını.
Bir de gündüz kuşağı programları var mesela. Kolluk ve Adalet kurumlarının haberi bile olmayan bir sürü olayı(suçu) deşifre eden. Bu şekilde birçok suçlu insan o programlar sayesinde cezaevine girmeden önce kısa süreli de olsa şöhreti tadıyor. Bir çok mağdur da yan komşusuna söylemeye çekindiği şeyleri milyonların gözü önünde dile getirip gündemi işgal etmenin keyfini sürüyor.
Sonra ilgili Devlet güçleri programı takip ederek memleketin derin yaralarına parmak basma fırsatı buluyorlar.
Mesela bir Palu ailesi olayı vardı. O olay ile Müge Anlı görev bilinci ile hepimize örnek olmuştu. Bütün ülke gündüz kuşağında canlı canlı rezilliğin son noktasına şahit olduk. Konu uzadıkça dizi film tadında bir hal almıştı o program da . Savcı tarafından sorgulanması gereken insanlar günlerce televizyon ekranlarında idi. Patlamış mısır eşliğinde Brezilya dizisi izledi memleket hadiseyi
Bu programı son nokta olarak düşünmüştük o zaman ama elbette daha başka bir sürüsüne şahit olduk, oluyoruz. Bu şekilde toplumun kabul ölçüleri de sonuna kadar genleşiyor.
Bütün bunlar olurken bir taraftan da manevi değerler üzerinden siyaset yapılabiliyor ama her türlü rezillik normalleşirken eşcinsellik üzerinden propaganda yapılıyor mesela.
İnsan seyrederken düşünüyor aslında bu olaylar hangi ülkede geçiyor diye, ama mesele de zaten orada burada bir ülkede resmedilmiyor. Burada sunulan bir ülke önerisi ve bu öneri gittikçe kabul görüyor gibi.
Yorum Yazın