Biz de virüs gibi mutasyona mı uğruyoruz?
Ya da Hibrit yaşamlar
Hibrit sözcüğünü muhtemelen siz de benim gibi bir otomobil türü olarak duymuşsunuzdur.
“Hibrit otomobil” kabaca hem benzin hem elektrikle çalışan araçlar için kullanılan teknolojik bir terim. Esasen “melez” anlamına geliyor. “Hibrit tohum”, “hibrit bitki”, “hibrit teknoloji” gibi.
Ancak Covid-19 pandemisiyle birlikte hibrit sözcüğü hayatımıza bambaşka bir şekilde girdi.
Artık az dışarda, çokça içerde, sanal alemde hibrit bir düzende yaşıyoruz.
Salgın nedeniyle yaşadığımız, nasıl baktığınıza bağlı olarak yarı zamanlı açık ya da kapalı hayat bizi işyerlerimizden, okullarımızdan, sosyal alanlardan çıkardı, evlerimize sıkıştırdı.
Çalışma düzenimizi, eğlencemizi, eğitimimizi, alışverişimizi büyük ölçüde sanal ortamda, online olarak sürdürüyoruz.
Yeni normaller
Bu hafta değişik bir şey oldu. İki farklı toplantı daveti aldım, bu kez “zoom” üzerinden değil. Bildiğiniz “eski normal” toplantılardan.
Pandemi öncesi olsaydı, zoom toplantısına katılmak ilginç bir olay olarak değerlendirilirdi. Bugün ise tam tersi.
Fiziki toplantılar, son zamanlarda pek ender oluyor. Ben de uzun zamandır hiçbir fiziki etkinliğe katılmamıştım. Buna mukabil sanal ortamda çilingir sofrasında arkadaşlarla kadeh kaldırmışlığım var…
Hoşuma gitti, insanlarla bir araya gelmek iyi gelecekti. Online da bir yere kadar… Ne de olsa sosyal varlıklarız. Ancak bu agorafobik ruh halinden nasıl çıkacaktım?
Fiziki toplantı demek insan içine çıkmak demek. Yani sosyalleşmek demek.
Sosyalleşmek de bir zahmet, biraz saçını başını toplamak, üzerine düzgün bir şeyler giymek demek.
Zor geçiş
Ne yalan söyleyeyim, bu yarı zamanlı kapanmadan beri, hafta sonundaki televizyon yayınlarımı saymazsak, af buyurun “altı kaval üstü Şişhane” tarifine uygun, oldukça rahat bir şekilde dolanıyorum.
Üstüm, online toplantıları kurtaracak ölçüde, altım, beli lastikli olmak kaydıyla eşofmanımsı bir şey ve terlik. Gerçi yayınlarda da yaklaşık aynı düzeni devam ettiriyorum diyebilirim.
Özetle kılık kıyafetlerimiz de hibrit oldu.
Kardeşim Murat Öymen’in gözünden ben. Karikatür tabii biraz abartma sanatı!
Bu evsel ruh halinden çıkıp sosyal tarafa geçmek epey zor geldi. Annemin gençliğimden beri bende yer etmiş -böyle mi dışarı çıkacaksın, üstüne düzgün bir şey giy- gibisinden uyarılarını da hatırlayarak, toparlanıp, kendimi dışarı atmayı başardım. Ama nerede o eski özen, o eski titizlikler. Uğraştıysam da pek içime sinmedi.
Bu çabalar sonucu yatağın üstünde kocaman bir yığın oluştu… (bir ara toplayacağım). Neyse, bakıyorum da kimsede o eski haller yok.
Fiziki buluşmalar
İlk sosyalleşme, “Artkolik Sanat ve Eğitim Platformu” ile “İyilik İçin Sanat Derneği” ve Bahçeşehir Üniversitesi’nin birlikte düzenledikleri bir MBA ve sertifika programının basın toplantısıydı.
Bu üç kurum bir araya gelip “Sanat ve Kültür disiplinleri MİNİ MBA ve Sertifika Programı” hazırlamışlar. Avrupa’nın ve Amerika’nın en önemli üniversitelerinin sanat ve kültür programları incelenmiş ve çok zengin bir içerik oluşturulmuş.
Katılımcılara sanat tarihi, kültür politikası, kültür ve sanat sosyolojisi, kültür ve sanat organizasyonları eğitimleri verilecek.
Projeyi Bahçeşehir Üniversitesiyle birlikte hayata geçiren Artkolik ve İyilik için Sanat derneğinin kurucuları, Nazlı Keçili ve Selin Bozkurt
Programın detaylarını merak edenler kurumların sosyal medya hesaplarından ya da web sitelerinden inceleyebilirler.
Beş farklı programın her biri 14 hafta sürecek ve dersler online verilecek.
Dileyenler derslere terlikle de katılabilecek.
Diğer toplantı da Dünya Gazetesinin kurucusu Nezih Demirkent ve eşi tarihçi Prof. Dr. Işın Demirkent adına verilen Demirkent Ödüllerinin töreniydi.
Tam tarife uygun hibrit bir törendi. Oturma düzeni, yanındakiyle sohbet olanağını ortadan kaldıran, “2 boş bir dolu koltuk” şeklinde idi.
Toplantıya aynı zamanda zoom üzerinden katılım imkânı sağlanmış, zoomdan katılanların görüntüleri de sahneye yansıtılmıştı.
Sözcü Gazetesinden Hande Zeyrek ve yeni normal tokalaşma şeklimiz
İki yıldır verilen bu anlamlı ödüllerin jüri üyesi olarak, yılın medya ödülünü Sözcü Gazetesi’nden Hande Zeyrek’e takdim etmekten mutlu oldum. O da “gencin yaşlının, yediden yetmişe halkın sesi olmaya devam edeceğiz” diyerek çok güzel bir konuşma yaptı.
Bu haftaki “sosyalleşme” haberlerim bunlardı.
Haftaya görüşmek üzere.
Renkli sevimli farklı Takip edilecektir memnuniyetle eminim Teşekkürler