Global Watch isimli araştırma kuruluşu yayınladığı raporunda bomba gibi bir iddiaya yer verdi. Rapora göre Türkiye’yle Katar, çok gizli bir ittifak kurarak İslam’ı yaymak amacıyla Müslüman Kardeşler ya da öteki adıyla İhvan’a Avrupa çapında parasal ve lojistik destek veriyor.
Rapora göre Türkiye’de iktidarı tamamıyla ele geçiren AKP Hükümeti’yla Katar’ın bu gizli ittifakı 2000’li yılların ortalarına doğru şekillendi. Raporda Türkiye’nin Hamas ve Gazze’ye yakın İslamcı gruplara destek verirken Katar’ın da Avrupa’da cami ve İslamcı gençlik kampları yapımını üstlendiğine yer veriliyor. Türkiye’nin Avrupa’daki faaliyetlerini büyükelçilikleri, konsoloslukları, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Milli Görüş aracılığıyla yürüttüğüne dikkat çekilen raporda bu faaliyetleri nedeniyle İhvan’ın güvenini kazandığı ileri sürülüyor.
Rapor şu cümlelerle sürüyor:
“Katar, 2012’de İngiltere’de İhvan’a parasal destek sağlamak için Qatar Charity UK’i (OCUK) kurdu. 2014 tarihinden itibaren de OCUK ABD, Kanada, İngiltere, İsveç, Belçika, Fransa, İtalya, İspanya,Ukrayna ve İsviçre’deki İhvan merkezlerinin ihtiyaçlarını tespit edip 2014’ten 2020’ye kadar bu merkezlere 38 milyon sterlin tutarında yardım parası gönderdi. “
Bu paralarla Avrupa ülkelerinde İslam okulları ve İslam merkezlerinin kurulduğuna dikkat çeken raporda şu cümleler yer alıyor:
“İbrahim El Zayat isimli bir Alman vatandaşı var. Avrupa’daki bütün İhvan destekçisi örgütlerin üyesi ya da başkanı. İbrahim El Zayat, Islamische Gemeinschaft Milli Görüş (IGMG) kurucusu Necmettin Erbakan’ın yeğenlerinden olan Sabiha Erbakan’la evli. Kayınbiraderi Mehmet Sabri Erbakan yıllardır IGMG’nin yöneticilerinden birisi. Mehmet Sabri Erbakan aynı zamanda IGMG’ye ait olan Almanya’daki bütün camileri bünyesinde barındıran kuruluşun da tepe yöneticisi durumunda. İbrahim El Zayat da Hollanda’daki camilerin inşasından sorumlu IGMG’nin yan kuruluşunun direktörü.”
“El Zayat fazla ortalığa çıkmayan bir kişilik. Ancak muhtemelen İhvan’ın Avrupa’daki en etkili ve etkin üyesi. Türkler’le İhvan’ın Ocak 2019’da doğduğu kent Köln’deki bir toplantının baş düzenleyicisi olmakla biliniyor. “
TÜRKİYE NASIL İSLAMCILIĞIN BEŞİĞİ HALİNE GELDİ
Rapor bu ara başlıktan sonra şöyle devam ediyor:
“Türkiye Genel Kurmay Başkanlığı 2002’de Genel Kurmay Karargahı’nda bütün general ve amirallerin katıldığı bir toplantı düzenledi. Toplantının amacı Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine yardımcı olmaktı. Avrupalı politikacılar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) kendilerini devletin bekçileri addettiklerini, TSK’nın Türkiye’de sivil siyasete askeri darbelerle müdahale ettiğini, dolayısıyla da Türkiye’de gerçek bir demokrasi olmadığı argümanını tekrarlayıp duruyorlardı. TSK mensupları AB’den gelen bu eleştirileri dikkate almaya karar vermişlerdi. Konferansın sonunda Türkiye’de demokrasinin geriye döndürülemeyecek güçte yeterince laik olduğuna karar verdiler. Böylece de bir daha ülke politikasına müdahale etmeme gibi tarihi bir karar aldılar. Generaller yasayla olmasa bile kendi aralarında ülke siyasetini siyasiler ve Anayasa Mahkemesi’ne bırakıyorlardı.
“Generallerin bu kararı Avrupa’da pek duyulmadı. Bu karara rağmen Türkiye AB üyesi olmayacaktı. Generaller Avrupa’da popülizmin gücünün farkında değillerdi çünkü. Hollanda’da Geert Wilders’in aşırı milliyetçi partisi PVV gittikçe taraftar topluyordu.
“Ekim 2004’te Avrupa Konseyi Türkiye’nin AB kriterlerini yeterince karşıladığını, dolayısıyla da 2005’te tam üyelik müzakerelerine başlanabileceğini duyurdu.”Ancak Türkiye’nin Ankara Anlaşması’nın ek protokolüne Kıbrıs’ın (Rum Kesimi) katılımını reddetmesinin işleri yokuşa sürdüğüne dikkat çeken rapor devam ediyor:
“Avrupa’yla Türkiye arasındaki bu anlaşmazlık Erdoğan’ın işine yaradı. Böylece ülkede gücünü iyice pekiştirmeye başladı. AKP hem milliyetçilik hem de İslamcılık kartını oynayarak Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve öteki güçlerin hepsini ele geçirdi. Tam bir İslamcı gücü Türkiye’ye hakim olmuştu.
“Türk Silahlı Kuvvetleri verdiği sözü tutmuş ama bu Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine yardımcı olmamıştı.”
Bu rapora bakıyorum da Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini engelleyen Türkiye’deki derin güçler miydi yoksa Avrupa’daki dünyayı ve siyaseti okumaktan aciz politikacı ve bürokratlar mı? Raporda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir daha ülke politikasına müdahale etmemeye kesin karar verdiklerini göz önüne alarak, Türkiye’de siyasi İslam’ın böylesine hakim olması ve ülkenin Avrupa dışında tutulmasının tek suçlusunun Avrupa’nın kendisi olduğunu görüyorum. El kadar Kıbrıs Rum Kesimi’ni pohpohlamak uğruna koskoca bir Türkiye’yi ateşe attılar. Aferin onlara.
Yorum Yazın