Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu


BOP'tan sonra Büyük Karadeniz Projesi!

BOP'tan sonra Büyük Karadeniz Projesi!

ABD’nin geçen yıldan beri Yunanistan’ın Alexandroupolis, bizim söylemimizle Dedeağaç bölgesinde yürüttüğü bir deniz üssü faaliyeti var. Yunan Hükümeti bölge halkının bütün itirazlarına rağmen yönetimi ve işletmesi ABD’ye devredilen Dedeağaç limanı çevresinde bir üs kuruluyor. Gelen haberlere bakılırsa ABD’nin amacı, Dedeağaç’ın bulunduğu bölgenin gaz boru hatlarının geçiş yolu olması nedeniyle burayı kontrol altında tutmak. Ancak esas amacın Karadeniz’de Rusya’ya karşı hakimiyet ilan etmek olduğu da diplomasi uzmanları tarafından telaffuz ediliyor.

Konuyu en iyi bilenlerden emekli büyükelçi Süha Umar’ın görüşlerine baş vuruyorum. ABD, acaba böyle bir üsse neden ihtiyaç duydu, soruma Büyükelçi Umar şu yanıtı veriyor:
“ABD’nin dış politikasının Rusya ve Çin üzerine kurulacağı anlaşılıyor.Bu, dünya liderliği iddiasında olan bir ülke için doğal. Kaldı ki ABD giderek ekonomik ve siyasi gücün elinden kaydığına, bu gidişi mutlaka durdurması gerektiğine inanıyor. İki rakibinin geleneksel olarak Rusya ve sahneye yeni giren Çin olduğu kararında, ki bu karar çok da yanlış değil.
Sorun ABD’nin bu politikasını nasıl, nerelerde ve hangi ülkelerle birlikte yürüteceğinde. ABD’nin söylem ve eylemlerine bakıldığında bu mücadelenin,  sonunda bir sıcak çatışmaya dönüşme olasılığı göz ardı edilmemeli. ABD’nin Rusya ile mücadele alanlarından birinin Karadeniz olduğu açıkça görülüyor. Türkiye’yle Karadeniz’de ortak tatbikat, Romanya ve Bulgaristan’la bu konuda iş birliği ve nihayet Yunanistan’la çok büyük ölçekli ortak tatbikat girişimi, Dedeağaç yığınağı gibi adımlar ABD’nin Karadeniz’e daha güçlü olarak girme tutkusuna yorulmalıdır. Bu tutum Türkiye için ciddi tehlikeler içermektedir.”

Ne gibi tehlikeler, soruma Büyükelçi Umar’ın yanıtı şöyle oluyor:
“ABD’nin Montreux Sözleşmesi’nden rahatsızlığı ve ‘70’li yıllardan beri süregelen Montreux Sözleşmesi’ni etkisiz kılma girişimleri doğru değerlendirilmelidir. ABD’nin Çin politikası da Türkiye’yle Çin arasındaki mesafenin uzaklığı bizi yanıltmasın, Türkiye için tehlikelerle doludur. Uygur konusu buna iyi bir örnektir. Bu, ABD tarafından Çin’e karşı bir koz olarak kullanılmakta, bu ülkeyi istikrarsızlaştıracak bir unsur olarak görülmekte, Türkiye de sorunun içine çekilmek istenmektedir.
ABD’nin Rusya ve Çin politikasının, Türkiye’yi bu iki ülkeyle karşı karşıya getirmemesine özen göstermeliyiz. Montreux Sözleşmesi’ni tehlikeye sokacak girişimleri mutlaka önlemeliyiz. Türkiye’nin yaşamsal çıkarı, özellikle Rusya’yla dengeli ve barışçıl ilişkiler içinde bulunmayı gerektiriyor. Hele ABD’nin peşinde veya onun yüzünden Rusya ve Çin’le sıcak bir çatışmaya girmek zorunda kalmak  Türkiye için vahim sonuçlara yol açar.”

İyi de, ABD acaba neden özellikle Dedeağaç’ı Karadeniz’e çıkış için kendine üs seçti, soruma Umar’dan şu değerlendirme  geliyor:
“Dedeağaç Çanakkale ve İstanbul Boğazları’na en yakın ve silah-asker kısıtlaması olmayan nokta. Son gelişmeler, özellikle ABD’nin Ege ve Doğu Akdeniz alanları sorunlarında Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın yanında yer aldığı düşünüldüğünde… Dedeağaç’ta konuşlanması Türkiye’ye açık bir mesaj hatta uyarı.
Ayrıca bu nokta Güney Akım ve belki de Ege ve Doğu Akdeniz gazının Avrupa’ya nakil yollarının en kolay denetlenebileceği bir konum.  ABD pozisyon tutuyor.”

Büyükelçi Umar’ın bu sözleri bana bir hayli zaman önce katıldığım bir uluslararası toplantıda konuşulanları hatırlattı. Ocak, 2008’de Ermenistan’ın başkenti Erivan’da düzenlenen “Genişletilmiş Karadeniz: Uluslararası Barış ve Güvenlik Perspektifleri” başlıklı konferansa davet edildiğimde ele alınacak konu beni şaşırttı. 
Ne demek “Genişletilmiş Karadeniz?” Karadeniz’in belli sınırları var. Çekip uzatamazsınız ki.

Merak içinde Erivan’ın yolunu tuttum. Öyle kolay bir seyahat de değil.  Viyana üzerinden Erivan’a uçmak zorundasınız. Başka bir havayoluyla İstanbul’dan Erivan’a direkt uçmaya  kalksanız işiniz Allah’a kalmış. Neyse Erivan’a varıyorum. Doğru toplantıya. Konferansın kilit konuşmacısı ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Matt Bryza (Daha sonra Azerbaycan’ın başkenti Baku’da büyükelçilik yaptı. Şimdi Azerbaycan petrol ve gaz şirketi SOCAR’ın bir yan kuruluşunda yönetim kurulu üyesi. İstanbul’da yaşıyor.) 
Bryza konuşmasına şu sözlerle başlıyor:
“Türkiye’yle Ermenistan arasındaki yakınlaşma tarihi bir fırsat olacaktır. İlişkilerin normalleşmesi ve sınırların açılması idealdir. Tabii bu normalleşme Dağlık Karabağ’ın durumuna bağlıdır."
Bryza daha sonra şöyle devam ediyor:
“Karadeniz bölgesine ilgimizi arttırarak stratejik bir konsept oluşturabilir miyiz? Ama bunu yaparken de Montreux Antlaşması’nı kesinlikle tartışmaya açmak gibi bir düşüncemiz yok. (Tabii inanırsak bu sözlere...) Ayrıca Karadeniz Ekonomik İşbirliği’nin (KEİ) önemini indirgemek gibi bir kanının uyanmasını istemeyiz. 
Genişletilmiş Karadeniz bütün ilgili ülkelerin yararınadır. Bu, enerjinin bölgede paylaşımına da yararlı olacak, bu alandaki tekeller ortadan kalkabilecek, rekabet hızlanacaktır. Biz Türkiye’yle Ermenistan arasında doğrudan temas kurulmasını destekliyoruz. Ama tabii ki Türkiye’yle Azerbaycan arasındaki ‘iki devlet tek millet’ anlayışı da bir gecede değiştirilemez. Biz ilişkilerin iyileştirilmesi ve ön koşulların ortadan kaldırılmasını diliyoruz. Ben Türkiye’nin, Azerbaycan ve Ermenistan arasında yapıcı bir arabulucu rolü oynamasını temenni ederim.”

Bu konuşma Ankara’nın; hüsranla sonuçlanan Ermenistan açılımı öncesi yapılmıştı. Onu da buraya not edelim. Esas meselemiz olan Genişletilmiş Karadeniz projesine dönecek olursak... Gördüğünüz gibi Washington’ın bölgemize duyduğu iştah hiç kesilmeyecek gibi görünüyor. Yakında Montreux Sözleşmesi’ni de esnetip genişletmeye kalkışırlarsa hiç şaşırmayacağım. 
 

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar