Çocukluğumdan beri önüme ne gelirse okurum. İlk gençlik yıllarımda varoluşçuluk, underground akımı derken olmadık kitaplara ilgi duymuşluğum vardır. Günlerden bir gün bir arkadaşım, muzip muzip gülerek, elime bir kitap tutuşturdu. İsmi “The Fetish Crowd”. Yazarı Akhbar del Piombo. Yayınevi Olympia Press. Serinin adı Travellers Companion. Şöyle bir karıştırıyorum ki aman Allah. Amerikalıların tabiriyle tam “hard porn” yani ağır müstehcen edebiyat. Ama öyle böyle değil.
Bu Olympia Press ve Akhbar del Piombo aklıma takılıyor. En isi bunu bizim entelektüel ağabeylere sormak. Bir tanesi çok şaşırıyor, şaşırmaktan öte neredeyse şoka giriyor:
“Senin Olympia Press ve Akhbar del Piombo’yla ne işin olur? Olympia Press Paris’te kurulmuş, ağırlıklı olarak da sıradışı müstehcen kitaplar yayınlamasıyla tanınan bir yayınevi. Akhbar del Piombo’ya gelince.. Bu, William Burroughs’un kitaplarında kullandığı müstear isimlerden birisi. Biraz fazla müstehcen ya da uyuşturucuyla ilgili yazmak istediğinde müstear isim kullanıyor. Mesela aynı yayınevinden çıkan Naked Lunch’a kendi gerçek ismini koydu. Çünkü Naked Lunch Burroughs’a göre o kadar ağır müstehcen değildi.”
Bu bilgilerle donanmış olan ben başladım Olympia Press ve William Burroughs’la ilgili ne varsa okumaya. Muhtemelen bazılarınız Burroughs’un kitaplarını okumuşsunuzdur, kim olduğunu da biliyorsunuzdur. William Burroughs, dünyaca ünlü Burroughs ofis malzemeleri şirketinin varisi. Gençliğinden beri uyuşturucu bağımlısı. Her türlü uyuşturucuyu kullandığı biliniyor. “Junkie” (Amerikan argosunda uyuşturucu bağımlısı-bizdeki gogocu gibi) adlı kitabında uyuşturucu kullanımını ayrıntısıyla anlatıyor zaten. Öylesine bir bağımlı ki 50’li yıllarda kafası iyiyken bir gün kendini Guillaume Tell sanıp karısının kafasına bir elma koyuyor ve tabancasıyla elmayı vurmaya kalkıyor. Anlayacağınız fazlasıyla sıradışı bir kişilik.
Bu tür sıradışı yazar çizer takımı kendilerine, sıradan okuyucuya hitap etmeyen kitapları için bir yayınevi arayışı içine giriyorlar. Burroughs dışında içlerinde Anthony Burgess, Gore Vidal, Henry Miller, Anais Nin, Frank Harris gibi, kendi dönemlerinde “ayıplı” kabul edilen entelektüeller var. Sonunda Paris’te babadan kalma işini götürmeye çalışan Maurice Girodias ve Olympia Press’i kendilerine uygun buluyorlar.
Maurice Girodias kim mi? Babası Manchester’li bir yahudi olan Jack Kahane, annesi ise çok zengin Katolik bir Fransız ailenin kızı olan Michelle Girodias. Jack Kahane Paris’e göç edip tanıştığı Michelle’le evleniyor. Bu arada Amerika’da büyük ekonomik çöküntü patlak veriyor. Artık Amerika’da doğru dürüst kitap bulmak imkansız. Hele seks ve müstehcen edebiyatla ilgili olanlar. Bunun üzerine Jack Kahane’nin aklına böyle sıradışı kitapları basacağı bir yayınevi kurmak geliyor. Hala Paris’e o yıllarda yabancı turist akını olduğu için bu işten iyi para kazanacağını düşünerek İngilizce kitaplar yayımlamaya başlıyor. Yayınevi Olympia Press, bu türden kitaplar için de Travellers Companion (Turistin arkadaşı) diye ayrı bir seri oluşturuyor.
Jack Kahane öldükten sonra oğul Maurice yayıncılık işini devam ettiriyor. Yalnız Avrupa’da ve bütün dünyada İkinci Dünya Savaşı tehlikesi giderek artıyor, Fransa için de Nazi tehdidi. Maurice Kahane önceden tedbirini alıp soyadını değiştiriyor ve annesinin genç kızlık adı olan Girodias’ı benimsiyor. Bu sayede Fransa’nın Nazi işgali yıllarında yahudi kimliği nedeniyle tutuklanıp toplama kampına gönderilmekten kurtuluyor.
Girodias Henry Miller’in Tropic of Cancer (Yengeç Dönencesi) ile Tropic of Capricorn (Oğlak Dönencesi), ardından Sexus, Plexus, Nexus üçlemesini yayınlıyor. Bunların arkasından da Burroughs’lar, Burgess’ler, Gore Vidal’ler, Nin’ler, Harris’ler geliyor. Vladimir Nabokov’un ünlü Lolita’sını ilk basan yayınevi Olympia Press oluyor. Ardından Nikos Kazancakis’in Zorba the Greek yayımlanıyor. Yalnız ortaya bazen pürüzler çıkıyor. Girodias yazarlarına telif hakkı ödememek için türlü oyunlar çeviriyor. Mahkemelere düşüyor. Bütün bunlar olurken yayınevinin yan yayınlar serisi de genişliyor: Ophelia Press, Othello gibi… Derken Fransız yargısı Girodias’ı ağır müstehcen kitaplar yayımlamaktan hapis ve para cezalarına mahkum ediyor. Girodias bakıyor ki olacak gibi değil, tası tarağı toplayıp Paris’i terk ediyor; önce Kopenhag’a, ardından ABD’ye gidiyor.
ABD’de yayıncılığa devam eden Girodias bu sefer “President Kissinger” adlı bir kitap yayımlıyor. Kitap Washington derin devleti tarafından hiç de hoş bulunmuyor. Günün birinde evine yapılan polis baskınında yüklü miktarda uyuşturucu ele geçirilince FBI Girodias’a ABD’yi terk etmesinin hayrına olacağını bildiriyor. Hakkındaki davalar zaman aşımına uğrayan Girodias Paris’e dönüyor ve 1990’da ana vatanında ölüyor.
Az sayıda okuyucunun Maurice Girodias ve Olympia Press yayınevini bildiğini fark ettiğimden bu yazıyı yazmak istedim. Yazarken de çok eskilere, anılara gittim.
Yorum Yazın