Bir kaç haftadır Batı basınında Türkiye-Rusya yakınlaşmasıyla ilgili haberler gittikçe daha çok yayımlanıyor. Örneğin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ABD’den istediği F16 savaş uçaklarını alamaması halinde yönünü Rusya’ya çevireceğine dikkat çekiliyor. Bir NATO müttefiki olan Türkiye’nin Rusya’dan önce S-400 hava savunma sistemini alması, ardından da gene Rusya’yı savaş uçakları alımı için bir alternatif olarak görmesi ihtimali Batı’nın başını fena halde ağrıtıyor gibi görünüyor. Bunları okurken eski Fransız sosyalist Cumhurbaşkanı François Hollande’ın bir hafta önce kitapçılarda satışa çıkan “Boulvairsements” (Çalkantılar) isimli anı kitabının haberleri gözüme çarptı. Hollande kitabında ağırlıklı olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le olan anılarından söz ediyor. “Stratejisini zamanın kendi lehine çalışmasının üstüne kuruyor,”diyor.
Öte yandan Yunan İ Kathimerini gazetesine bir demeç veren ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi üyesi Chris van Hollen,”F-16’ların satışıyla ilgili olarak Türkiye’ye yeni şartlar koymalıyız,”dedikten sonra “ABD olarak Yunanistan’ın yanındayız” mesajını verdi.
Bütün bunlara baktığımda işlerin iyice karıştığını, Türkiye’nin gerek iç gerekse de dış siyasette son derece çalkantılı bir döneme girdiğini üzülerek görüyorum. Putin’le girilen bu yoldan ne zaman dönülebileceğini düşünürken bir yandan da Hollande’ın anılarını okuyorum. Hollande kitabın bir bölümünde Rusya lideriyle ilgili şunları yazıyor:
“ Yalan söyleme sanatını çok geliştirmiş. Biz Batılılar’ın çok zayıf, bağımsızlığımız ve özgürlüğümüz için kesinlikle savaşmayı göze alamayacak ve her zaman ödün vermeye hazır insanlar olduğumuza inanıyor. “
Hollande anılarında, Putin’in Cumhurbaşkanlığına dönüşü ve Çin’de Xi Jinping’in liderlik koltuğuna oturuşunun aynı tarihe, yani 2012’ye denk düştüğüne dikkat çektikten sonra şöyle bir ifade kullanıyor:
“Putin’in oyunu Ukrayna’nın bir kısmını işgal etmekle bitmeyecek. Onun amacı daha büyük. Xi Jinping’le birlikte medeniyetler savaşını çıkarmayı hedefliyor. İki lider de rejimlerinin dünyada en sağlam rejimler olduğunu ve Batı’ya karşı birbirlerini desteklemeleri gerektiğini düşünüyorlar.
“Bu kitabı yazmaktaki amacım, gerçekte oynanan oyunun otoriter ve demokratik iki sistem arasındaki çatışması olduğuna kamuoyunu ikna etmektir.”
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “ABD bize F-16 uçaklarını satmayı reddederse biz de başka ülkelere ve Rusya’ya bakarız,” sözleri Batı’da çok ciddi yankı buldu. Bir NATO müttefiki olarak 2018’de Rusya’dan S-400 hava savunma sistemini satın alan Türkiye’nin ittifak içindeki konumu da tartışmalı hale geldi. ABD 2019’da da, Rusya’dan S-400 hava savunma sistemini satın aldığı gerekçesiyle Ankara’nın milyarlarca dolar para yatırdığı F35 savaş uçakları programından çıkarılması kararını almıştı.
Erdoğan’ın, ABD’nin F-16’ları satmayı reddetmesi durumunda başka seçeneklere yönelinebileceği sözleri de besbelli ABD Kongresi’nde tepkiyle karşılanmış ki Demokrat Senatör Chris van Hollen Yunan İ Kathimerini gazetesine verdiği demeçte şunları söyledi:
“Kongre, Rus S-400 sistemini satın aldıktan sonra F-35’lerin Türkiye’ye satışını haklı olarak reddetmişti. Ben de bu satışın reddedilmesine destek verenlerden biriydim. S-400’lerin satın alınması ve öbür sorunlar Türkiye’nin tutarsız bir NATO müttefiki olduğunu ve F-35 programından çıkarılmasının haklılığını kanıtladı.”
Chris van Hollen daha sonra Türkiye’ye F-16’ların satılması şartlarını şöyle sıraladı:
“Türkiye’ye bazı şartlar sunmalıyız. Örneğin Türkiye’nin F-16’ları Yunanistan gibi diğer NATO ülkelerinin hava sahalarını ihlal etmekte kullanmaması gerekir. Ayrıca IŞİD’le mücadelede desteklediğimiz YPG/SDG gibi Suriye’deki gruplara karşı bu uçaklar kullanılmamalıdır. Kongre daha önce F-35’ler konusunda harekete geçmişti. Şimdi de F-16’larla ilgili aktif davranacaktır.”
Hollen söyleşide Yunanistan’la ilgili şu övgü dolu sözleri telaffuz etti:
“Yunanistan NATO’nun önemli bir stratejik ortağı olduğunu kanıtladı. Putin’in Ukrayna’ya saldırısından sonra bu önemli rolünü daha da güçlendirdi. Sadece askeri açıdan değil, NATO’nun korunması, cephe devletlerinin ve Ukrayna halkının kendilerini savunmaları için gerekli teçhizatın sağlanması açısından da önemli olan Aleksandrupoli (Dedeağaç) limanındaki faaliyetlerde bunu görüyoruz.”
Bunları yazarken aklıma 1990’ların ortalarında ABD’de siyaset bilimci Samuel Huntington’ın Rand Corporation için yaztığı “Medeniyetler Çatışması ve Yeni Bir Dünya Düzeni” (Clashes of Civilizations and the Remaking of a New World Order) başlıklı, sonradan kitaba dönüştürdüğü uzun makalesi geldi. Acaba gerçekten de bir medeniyetler çatışmasının sonrasında yeni bir dünya düzeni kurulmasına mı tanık olacağız?
Stratejik derinlik, çok taraflı dış politika, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olmak (Erdoğan Özbekistan’da dün düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısına katıldı). Aleksander Dugin gibi Nasyonal Bolşevizm gibi çağ dışı sistemler hayalleri kuran bir şahsiyetin peşine takılıp Avrasyacılık oynamak kişisel emelleriniz olabilir. Ama bölgesinde önemli bir aktör olan 85 milyonluk koskoca bir ülkeyi kişisel emellerinize kurban edemezsiniz. Etmeye kalkarsanız günün birinde ödemek zorunda kalacağınız hesap çok ağır olabilir.
Yorum Yazın