CHP’nin tabanı başta olmak üzere değişim isteyen yönetici kadroları bir süredir yaptıkları konuşmalarda “demokrasi ve değişim” kavramları ile topluma mesaj vermeye çalışıyorlar. Bu iki kavram, hem günümüz hem de gelecek için son derece önemli iki düşünceyi temsil ediyor. “Demokrasi” dışa yönelik bir mesajı içerirken, “değişim” ise CHP’nin içine yönelik mesaj veriyor. Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun seçim sürecinde yoğunlukla üzerinde durduğu hak ve özgürlük ihlalleri, baskı ve sindirilmeler, AKP iktidarlarının demokrasi karnesinin zayıfladığını sergilemek, Türkiye’nin gerçek bir demokrasiye olan ihtiyacı vurgulamak içindi. O halde soru şu: Peki bu demokrasiyi Türkiye’ye kim getirecek?
"Antidemokratik AKP iktidarını değiştirmesi için öncelikle kendisinin değişmesi gerekmez mi?"
Son kongrede genel başkan yaptığı konuşmada bunun CHP’nin görevi olduğunu vurguladı ve bu görevi başarmak için ne gerekirse yapacaklarını belirtti. O zaman bu noktada ikinci kritik soru gündeme geliyor: Peki mevcut CHP bunu yapabilir mi? Bu soruya gönül rahatlığıyla “evet” denmiyorsa, o halde CHP’nin antidemokratik AKP iktidarını değiştirmesi için öncelikle kendisinin değişmesi gerekmez mi?
Ne ki ve ne yazık ki uygun koşullara rağmen bir tarihi fırsat olan 2023 genel seçimleri topyekûn kaybedildi. AKP ve Cumhur İttifakı beş yıllığına hem Meclis çoğunluğunu ele geçirdi hem de cumhurbaşkanlığını kazandı. Bu durum kazanma beklentisi özellikle muhalefet tarafından yükseltilen seçmende derin bir hayal kırıklığı ile birlikte değişim taleplerini gündeme getirdi. CHP’nin seçmeni ve parti tabanı madem bu yol ve yöntemle olmuyor o halde değiştirmek için değişime önce kendimizden başlamalıyız diyerek sesini yükseltti.
"Değişim algısının toplumda yaratılması ise sadece “ben değiştim” demekle olmayacağından, gerekleri neyse onun yapılması şart."
Fakat aynı zamanda bunu talep edenler genel merkez ve ekipleri tarafından yanlış bir şey yapıyorlarmış imajı verilerek eleştirildi. Hal böyle olunca toplumun önemli bir kesiminde hala CHP’nin değişime direnen statükocu bir parti olduğu algısı depreşti. Bu algı değişmeden kitleler ile CHP arasındaki buzları eritmek zor. O halde burada en sihirli kavram değişim kavramıdır. Değişim algısının toplumda yaratılması ise sadece “ben değiştim” demekle olmayacağından, gerekleri neyse onun yapılması şart. Değişim, eskinin devamı ve revizyonu değil, yeniliktir, yeniden inşa etmektir. Bu da cesaret ister. Fark yaratacak olan da budur. Boşuna denmemiş, aşk, para ve liderlik cesurları sever, diye… dolaysıyla …mış gibi yapmak değil, gerçekten yapmak gerekir.
"Geniş halk kitleleri CHP’nin gerçekten değiştiğine inanırsa yerel seçimlerde yeniden moral ve motivasyon kazanabilir."
Yani toplum bu değişime, değişimin samimiyetine inanmalı, değişmekte olan CHP’nin Türkiye’nin sorunlarını değiştireceğine güven duymalıdır. Çünkü toplumun bir kesiminde, son çıkışlardan ötürü, “CHP’nin sadece genel başkanı değişerek değişim gerçekleşmez, söylem, eylem, tüzük ve program da bu konsepte dâhil edilmeli” şeklinde bir algı hâkim. Yerel seçimler yaklaştığında bu tartışmalar daha önem kazanıyor ve dikkatle izleniyor. Öyle anlaşılıyor ki bu alanda gerekli adımlar atılırsa, yani geniş halk kitleleri CHP’nin gerçekten değiştiğine inanırsa yerel seçimlerde yeniden moral ve motivasyon kazanabilir, sonrasında da mevcut iktidarı değiştirme hedefine kitlenerek onu değiştirip daha iyisini yapacağına kanaat getirebilir.
"Kendisi demokrat olmayanın ülkeye demokrasi getirmesi mümkün mü?"
İşte genel başkanın “ne gerekiyorsa yapılacaktır” dediği en önemli gerekliklerden biri, değişimin bizatihi kendisidir. Önümüzdeki kurultay bu anlamda AKP’den farkını ortaya koyarak onu değiştirmeye yönelmesi bakımından tarihi bir fırsat sunuyor. Hatırlayın, AKP kongresinin en çarpıcı yanı “demokrasinin kırıntısının” bile olamamasıydı. Her şey Amerikalıların One Men Show/ “tek adam şovu” dedikleri bir zihniyetle düzenlenmişti. Burada soru şudur; kendisi demokrat olmayanın ülkeye demokrasi getirmesi mümkün mü? Bu kongrede, demokratik hiçbir seçimin ve yarışın olmadığı, otokratik, AB’den ve Kopenhag Kriterlerinden uzak, milliyetçi ve Avrasyacılığa hata Neo Osmanlıcılığa göz kırpan söylem, iktidar partisinin gerçek kimliğini daha net ortaya koydu ve bugün kitleler bunu büyük bedellerle daha net görüyorlar.
Yeni Bir Dil, Yeni Bir Anlayış, Yeni Bir Program Gerekli
Oysa demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla inşa etmek için yeni bir dile yeni bir anlayışa ve yeni bir programa ihtiyaç var. Bunları yapmanın adıdır değişim. Cumhurbaşkanı hem ileri demokrasiden bahsediyor hem de Malazgirt’i referans veriyor. Bu ikisi çelişiktir. O halde burada çağdaş demokrasiyi ve değişimi savunan CHP’ye iş düşüyor. Peki CHP gerçekten değişebilecek mi? Hiç kuşkusuz burada iki şey, lider ve program büyük önem taşıyor. Çünkü asıl değişimin fişeği program kurultayında ateşlenir. Bunu ateşleme cesaretini gösterecek olan ise liderliktir.
"Yaklaşık 40 yıldır mevcut strateji ile iktidar olunamıyorsa artık bir şeyleri değiştirmek gerekmez mi?"
CHP’de zaman zaman değişimle ilgili niyetler dile getiriliyor, bu iyi bir şey. Niyet yapmanın yarısıdır, ama burada önemli olan değişimin diğer yarısı yani yeni başlayacak olan ve yapılacak olandır, yani takat, yani irade. Çünkü çok kişide niyet var ama takat (irade) yok. Takati olanın ise buna uygun donanımı yok. Hüner bu ikisini bir araya getirmekte yatıyor.
Bunun için CHP’nin öncelikle stratejisini gözden geçirmesi ve gerekli değişiklikleri bir an önce yapması lazım. Çünkü geçmişten gelen yapı ve bu yapının şekillendirdiği mevcutla olmadığı aşikâr. Yaklaşık 40 yıldır mevcut strateji ile iktidar olunamıyorsa artık bir şeyleri değiştirmek gerekmez mi? (İktidar değimi için, sadece iktidarın zaaflarına, ekonomin kötü gidişatına bel bağlamak, bu seçimde de görüldüğü gibi, yanıltıcıdır! Psikolojik üstünlük, konjonktür gereği bugün için iktidara geçmiş olabilir, unutulmamalı ki, bugünün -ve bu seçimin- yarını da var)
"Neyi, nasıl ve ne zaman yapacağını net biçimde topluma anlatabilecek bir yapıya ihtiyaç var."
CHP yıllardır aynı düşünüş, yol ve yöntemle iktidar olamıyorsa, iki şey yapabilir: Ya bakış açısını ya da çözmeye çalıştığı problemlerin bağlamını değiştirmek zorunda. Dolayısıyla belirlediği hedefi gerçekleştirmek için Türkiye’nin sorunlarına gerçekçi ve inandırıcı çözümler öneren bir yapıya, programa ve projelere ihtiyacı var. Diğer bir deyişle, neyi, nasıl ve ne zaman yapacağını net biçimde topluma anlatabilecek bir yapıya ihtiyaç var. Başarı için üç önemli adım ataması lazım: Hedefleri netleştirerek kapsayıcı, değişimci, cesur bir liderlik oluşturmalı; bunlara ulaştıracak program ve projeler ortaya koymalı ve en önemlisi bu proje ve programları uygulayabilecek nitelikli kadroları iş başına getirmeli.
Kadro değişimi illa A’nın gidip B’nın gelmesi değil. Bununla birlikte A’nın kendini değiştirmesi ve yenilemesidir aynı zamanda. Kadro düzeyindeki insanlar sadece gazete okuyup TV izlemekle fikir ve vizyon oluşturamazlar. Bu kişilerin okuması, kendini sürekli yenilemesi, dünyayı takip etmesi gerekir. Böylece toplum önüne çıktığında ne kadar dolu, donanımlı ve etkin insanlar olduğu anlaşılır ve o taktirde topluma güven veririler.
CHP’nin en önemli sorunlarından biri de topluma yeterli güveni verememesidir. Halk CHP’nin kadrolarına bakıp AKP’nin mevcut durumuna razı olduğunu söylüyor. Bugüne kadar iktidar olunmamasında CHP’nin payı yok mu? Var elbette. Toplumun uzun zaman kadrolara güvensizliği, AKP’yi alternatifsiz gibi göstermiş, bu algı onu hegemon bir parti haline getirmiştir. Oysa AKP’nin otokratik, baskıcı ve “kendine Müslüman” siyaseti ve tek dam rejimi aslında halk tarafından da görülüyor ve benimsenmiyor. Fakat kitleler buna rağmen iktidarı değiştirmek için ciddi bir atılım yapmıyorsa bunun iyi düşünülmesi lazım. Bunun en önemli nedeni AKP’ye alternatif olabilecek kadroları göremiyor olması ya da öyle sanıyor olmasıdır. Kendince “ehveni şer” davranıp AKP’yi desteklemeye devam ediyor. En azından bugün için algı bu. İşte CHP’nin en önemli siyasi manevrası ve hüneri bu algıyı değiştirmek olmalıdır.
CHP’yi Bekleyen Görevler
Bu algıyı değiştirmek için sebeplerine ve kaynaklarına bakmak ve bunları doğru tespit etmek gerekir. Tarihsel ve güncel olarak iki kısımda toplanabilecek bu kaynakları şöyle ortaya koymak mümkün:
Algı, olgu çelişkisi ve kaynakları
1.CHP’nin tarihsel bagajı hem değişmesini engelliyor hem de halkın CHP’nin değiştiğine inanmasına engel oluyor. (Örneğin, hala otuzlu yılların marşlarıyla kurultayın açılması bu algıyı kuvvetlendiriyor.) CHP iyisi ile kötüsü ile tarihi tarihe ve tarihçilere havale etmeli, artık geleceğe bakmalıdır. Ayrıca bu günkü CHP’nin hiçbir suçu ve günahı olmayan geçmişin negatif algısı, CHP’nin bugün yaptıklarının pozitif görülmesini engelliyor. Çünkü geçmişin yükleri toplumun zihninde bariyerler oluşturmuş durumda. Bu zihni bariyerlerin yıkılması lazım, CHP yönetiminin değişim ile ilgili en büyük cesareti, hüneri ve başarısı burada ortaya çıkacaktır. (Genel başkanın, “geçmişte bizim de açtığımız yaralar var” sözlerine bile tahammül edilmemesi, parti içinden tepki gelmesi bunun kanıtıdır)
“CHP tuzu kuruların partisidir, iktidar olmak istemiyor; dini öteliyor, sürekli şeriat endişesi pompalıyor"
2.CHP’nin en önemli zaaflarından biri de algı yönetme ya da oluşturmada şimdiye kadar yaşadığı başarısızlıktır. CHP kadroları toplumda CHP’ye karşı oluşmuş negatif algıları değiştirmede başarılı olamadılar. Bunu başarmadan toplumu değişime inandırması zor. Toplumun kahir ekseriyetinde; “CHP tuzu kuruların partisidir, iktidar olmak istemiyor”, “Dini öteliyor, sürekli şeriat endişesi pompalıyor, sürekli askerle ittifak arıyor”, “Halka rağmen devletçi politika yapıyor” gibi haksız algılar var. Olgu böyle olmasa bile algı böyle ve ne yazık ki siyasette çoğu zaman algılar olguların yerine geçebiliyor. O yüzden CHP hem olguda hem de algıda değişim yapmaya muhtaç.
Negatif politika yerine pozitif siyaset
3.CHP söylemini değiştirmeli. Sözgelimi yöneticiler televizyonlara çıkıp “İster Kürt sorunu ister terör sorunu deyin” diyor. Bu ikircikli yaklaşımla sözde diğer tarafı ürkütmeyeyim darken hitap ettiğin tarafı kaybediyor. Aynı şey samimi dindarlar ve mütedeyyinler için de geçerli. Sürekli laiklikten dem vurup şeriat korkusu pompalamak toplumun hoşuna gitmiyor. Oysa CHP’nin toplumun kafasının karışık olduğu konularda daha da kafa karıştırıcı olmak yerine pozitif olmalı ve kendi politikasını net bir biçimde ortaya koyması lazım.
"Yaptığın şeyi topluma anlatmazsan ondan nasıl oy alacaksın? CHP artık negatif politika yapmayı bırakmalı, pozitif politika yapmalıdır."
Söz gelimi Kürt sorununu terörle eşleştirdiğiniz taktirde Kürtlerden oy alamazsınız. Benzer bir durum başörtüsü konusunda yaşanıyor. Başörtüsünü şeriata giden yol olarak gördüğünüzde muhafazakarlardan oy alamazsınız. Oysa üniversitelerde başörtüsü sorununun fiilen çözümüne CHP yol açtığı halde bunu net topluma anlatamıyor, belki de bazı kaygılarla anlatmak istemiyor. Oysa yaptığın şeyi topluma anlatmazsan ondan nasıl oy alacaksın? CHP artık topluma şeriat ve bölünme endişesi aşılamamalı. Negatif politika yapmayı bırakmalı, pozitif politika yapmalıdır. Mesele şu ki, “ise’lerle”, “eğer’lerle” yapılan muğlak politika halkta karşılık bulmuyor.
4.CHP iktidarı sadece eleştirmekle kalmamalı, eleştirdiği hususların yerine ne koyacağını net biçimde belirtmelidir. Bu alternatifler gerçekçi, anlaşılır ve uygulanabilir şeyler olmalı. Yüksek perdeden verilen ve gerçekçi olmayan vaatlere toplum itibar etmiyor. (ör. Son seçimde Sayın Kılıçdaroğlu deprem konutlarını bedava yapacağım dedi, Erdoğan ise yapıp parayla vereceğim dedi. Buradaki seçmen buna rağmen Kılıçdaroğlu’na değil Erdoğan’a daha yüksek oranlarda oy verdi.)
Seçimde seçmen çok korkutuldu ve bu da ters tepti. Korku kültürü yerine umut aşılamalı. Şimdiden bazı kesimlerce “Erdoğan sanki bundan sonra da kesin Cumhurbaşkanı, AKP 2028 sonrası da iktidar!” havası pompalanıyor. Bunlar gitmez deniyor. İç kargaşa, dışarda savaş çıkar vs. gibi laflarla AKP’nin değirmenine su taşıyan kara propagandalar oldu. CHP buna engel olmalı. Bundan sonraki iktidarın halkın iktidarı olacağı, CHP’nin de destekleyeceği bir kişinin cumhurbaşkanı olacağı, seçimle gelenin seçimle gideceği, bunun en bariz örneğinin İstanbul’da, İmamoğlu’nun gösterdiği başarılı değişim örneğinin aynen yeniden yaşanacağı vurgulanmalı ve bu anlamda alternatif yaratacağının umudu aşılanmalıdır.
Örgüt yerel yönetimlere yönlendirilmeli
5. CHP artık iç çekişmeleri tamamen bir yana bırakmalı. Enerjisini dışa yöneltmeli. Seçim sonrası elbirliği ile değişimi gerçekleştirmek yerine tekrar parti içi iktidar mücadelesi nüksetti. Buna izin verilmemeli, artık dışa dönük iktidar yürüyüşü başlatılmalıdır.
6.Örgüte önem verilmeli. Örgüt politika belirleme de seçme ve seçilme işinde etkin rol oynamalı ve kendini sürecin içinde görerek motive olmalı. Son seçimde örgüt benimsemediği listelerle demoralize oldu. Hem küçük partilere çok sayıda milletvekili verilmesi, hem örgütün aday belirlemede işlevsiz kılınması hem de liyakat ve emeğin es geçilmesi parti tabanında ve seçmende moral bozukluğuna yol açtı.
Üyelik nitelikli ve katılımcı hale getirilmeli. Bu çerçevede parti içi eğitim çalışmaları önemsenmeli, yeni üyelik sistemi geliştirilmeli, örgüt önümüzdeki yerel seçimlerde eyleme geçmeli, bir seferberlik ruhu ile mahalle ve belde örgütlenmesine ve çalışmasına gidilmelidir.
"İktidar alternatifi olmanın ilk adımı yerel seçimlerde başarılı olmaktır."
7. Bugünkü haliyle sayıları 30’a çıkmış büyükşehir belediyelerinden 5’i yeni olmak üzere 11’ni CHP aldı. İktidar alternatifi olmanın ilk adımı yerel seçimlerde başarılı olmaktır. Fakat İstanbul’u alan Türkiye’yi kazanır şiarı bu seçimde işlemedi. İstanbul alındı Türkiye seçimi de alınacak mottosu öne çıktı ama olmadı. Bunun nedenleri üzerinde iyice durulmalı.
Kayyum uygulamasına net biçimde karşı çıkılmalı, iktidara geldikten sonra bu iki hukuklu yapıya derhal son verileceği yüksek sesle deklere edilmelidir. (Ümit Özdağ ile yapılan açık ve gizli protokoller bu konuda seçmemin inancına darbe vurdu. Bu durum onarılmalı ve düzeltilmeli.)
Yerel hedefler netleştirilmeli, sorun analizleriyle halkın ihtiyaç duyduğu projelere hız verilmeli, korku iklimini dağıtacak, halka güven veren çalışmalar ve çıkışlar yapılmalıdır.
Geçmişin kaygısı ve geleceğin algısı değişmeli
8.Sonuç itibariyle CHP’nin iktidara yürümesi için
1) Geçmiş kaygısı; bugünkü algısı değişmeli
2) Söylemi netleşmeli
3) İç çatışma bitmeli
4) Korku kültürü yerine umut kültürü aşılamalıdır.
İktidar için değişim, değişim içinse bu dört unsurdan kurtulmak ve çok çalışmak gerek. Önümüzdeki seçimin bir kariyer seçimi değil iktidara giden yolun temel taşı olduğu bilinci ile hareket edilmelidir.
9. Aslında başta İstanbul olmak üzere belediye başkanları çok çalışıyor ama bu görülmüyor ya da gösterilemiyor. Hatta parti de kimi nedenlerle belediye başkanlarının öne çıkmasını istemiyor. Bu kendi elleriyle kendi ayaklarını bağlamaktır. Bu tavır terkedilmelidir. “Ferrari'si var ama satamıyor.” Çünkü geçmişten alınan yükler, pozisyon kaygıları ve negatif algılar bu çalışmaların önünü kapatıyor, görülmesini engelliyor, böylece geniş yığınlar nezdinde partinin ilerlemesine ket vuruyor.
Hedef yerelden genele uzanmak olmalı
10.Bütün bu süreçlerin deneneceği yeni yönetimin önünde sınav niteliğinde bir yerel seçim var.
O halde yönetim değişimle birlikte risk almalı. Bu risk değişimin kendisidir zaten. Bu CHP’yi ya iktidara taşıyacak ya da parlamenter siteme geçilse dahi AKP’ye veya bir başka partiye iktidarı mecburen bırakacaktır.
Sonuç itibariyle gerçekçi ve samimi değişim iktidarın yolunun açacakken, değişmekten ziyade değişmiyormuş gibi yapmak ise AKP’nin ve/veya “sağ iktidarların” önünü açacaktır.
Yorum Yazın