Sevgili dostum Bill,
Ülkelerimizi Ürdün Krallığı nezdinde temsil ettiğimiz 1990’lı yılların sonundan beri görüşemedik. Kalpler bir olsun.
Ürdün’den sonra ben Dışişleri Bakanlığı’nda İkili Siyasi İşler Genel Müdürü ve Türkiye’nin Belgrad Büyükelçisi iken sen ABD Moskova Büyükelçisi ve Ortadoğu’dan Sorumlu Bakan Yardımcısı, şimdi de CIA Başkanı oldun. Doğrusu, pek de hayırla anılmayan son görevine canım sıkılmadı değil. Yine de kolay gelsin.
Yeni görevini öğrendiğim zaman, 1990 Ağustos ayında, ABD’nin AKKUM* Daimi Temsilcisi olan arkadaşım James (Jim) Woolsey -biliyorsun o da sonra CIA Başkanı oldu- ile Viyana, Bristol Otel’de yediğimiz öğle yemeğini anımsadım.
ABD’nin Irak’a müdahale planladığı o günlerde Jim yemek sırasında bana, “Saddam’ın, Kuzey Irak’taki Kürtlerin ayaklandırılması yoluyla görevden uzaklaştırılmasının” akıllıca bir politika olup olmayacağını sormuştu. Bu yaklaşımı tehlikeli bulduğumu, sonunun nerede biteceğinin bilinemeyeceğini, Ortadoğu’nun, o günkünden de daha vahim biçimde karışabileceğini söylemiştim. Jim, zamanın beni haklı çıkardığı bu görüşümü kimseye iletti mi bilmiyorum ama ABD Irak’a -hem de iki kez- müdahale etti. Irak Kürtlerini ayaklandırıp, Saddam’ın onları perişan etmesine yol açtı. Saddam’dan kaçan önemli sayıda Irak Kürdü Türkiye’ye geldi. Onlarla birlikte çok sayıda PKK militanı da. Sonuçta sadece Irak değil bütün bölge kan gölüne döndü, Türkiye’nin iç istikrarı olumsuz etkilendi.
Irak’a demokrasi getirmek savı ile -aslında Irak petrolüne el koymak amacıyla- girişilen bu harekâtlar ve yan etkileri nedeniyle onbinlerce insan öldü. Müdahaleye gerekçe olarak gösterdiğiniz, Irak’ta kitle imha silahlarının varlığının da şimdi başında bulunduğun CIA ve İngiliz istihbaratı MI5 tarafından kurgulanmış hayali bir senaryo olduğunu, İngiliz resmi kaynakları itiraf etti. Etti de, nedense Putin’i tutuklama kararı veren Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi, zamanın ABD Başkanları baba-oğul Bush’ları ve İngiltere Başbakanı Blair’i görmezden geldi!
Sevgili Bill
Eline geçer, bir işe yarar mı bilmem ama şimdi de sana bir iki düşüncemi aktarayım. Sen de farkındasın ki ABD, düzen getirmek amacıyla nereye gitse bunu başaramıyor hatta orada durum daha da kötüye gidiyor. Vietnam, Afganistan, Irak, Libya ve dolaylı olarak girdiği Ukrayna çarpıcı örnekler. Üstelik Afganistan’da yarattığınız El Kaide, az kaldı dünyayı ABD’nin başına yıkıyordu. Suriye’de de yine kendi yarattığınız İŞİD başınıza dert, ona karşı desteklediğiniz PYD-YPG, “değerli NATO müttefikimiz” dediğiniz Türkiye ile aranızda sorun oldu. “Ilımlı İslam” gibi anlamsız bir yaklaşımla desteklediğiniz Arap Baharı’nda, Müslüman Kardeşler’in tuzağına düşmekten zor kurtuldunuz.
İsrail’in, Atlas Okyanusu’ndan Orta Asya’ya uzanan “Büyük Ortadoğu” hayalinin peşine takılıp, şekil vermeye çalıştığınız Ortadoğu da, Orta Asya da, kontrolünüze girmek bir yana, giderek etki alanınızdan çıktı veya çıkmak üzere. Soğuk Savaş sonrasında yakalanan büyük fırsatı, “Dünya hâkimiyeti” ve “Tek Süper Güç” hayalleriyle heder ettiğiniz için dünyayı, insanlığın sonunu getirebilecek bir nükleer savaş tehlikesiyle karşı karşıya bırakmak üzeresiniz. Yalnızlaştırıp hakkından gelmeyi düşündüğünüz Rusya’yı kendi elinizle, Ortadoğu’ya güçlü biçimde geri getirdiniz. Ona bir de, ucuz işgücünü sömürdüğünüzü düşünüp, kot pantolonlarınızı bile orada üreterek ekonomik kalkınmasına büyük katkılarda bulunduğunuz ama şimdilerde en büyük rakip hatta düşman olarak tanımladığınız Çin’i eklediniz. Rusya-Çin yakınlaşmasını teşvik etmeniz bir yana şimdi bu iki ülke ve diğer düşmanınız İran, Umman Denizi’nde ortak tatbikat yapıyorlar. Çin, Şii İran ile onun can düşmanı, sizin büyük dostunuz Sünni Suudi Arabistan’ı bir araya getiriyor. Düşmanlarınızı birleştirmek gibi büyük başarılar ancak size nasip oluyor!
Biliyor musun Bill bence artık ABD’nin gücünün sınırlarını -bu sınırların giderek daraldığını da unutma- anlamanız, her yere müdahale etmekten, ülkelere demokrasi getirmekten vazgeçmeniz sizin de dünyanın da hayrına olacak. Bak biz Ortadoğu’yu yaklaşık 500 yıl, bir avuç askerle, kimsenin işine karışmadan, oralara düzen vermeye çalışmadan yönettik. Bırakın dünyada insanlar hiç değilse, vekâlet savaşlarında veya Kürtlere yaptığınız gibi kışkırtıp sonra hep yarı yolda bıraktığınız kalkışmalar sonunda toplu katliamlara uğrayarak değil, huzur içinde, yataklarında ölsünler.
- AKKUM: Avrupa’da Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Müzakereleri. Bu görüşmeler, 1991 yılında, CFE, Treaty on Conventional Armed Forces in Europe (AKKA, Avrupa’da Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşması ile sonuçlanmıştır.)
Değerli;""Ahmet Süha Umar""Büyükelçi. Yazınızı dikkat ve beğeniyle okudum Düşünce ve duygularına tercüman oldunuz. Umarım""CIA"" başkanı silahlara değil eğitim ve sevgiye önem verir. İçtenlikle teşekkürlerimi sunuyorum. SAYGILARIMI SUNUYORUM EFENDİM.
Türkiye Avcılık ve Atıcılık Federasyonu eski Başkanı’nın değerli makalesini dikkatle okudum.Tebrik ediyorum.
Çok gerçekçi bir tahlil güzel bir yazı teşekkür ederim sevgiler
Değerli ve çok şey anlatan ibretlik bir yazı. Eline sağlık
Sevgili Dostunuz Bill de Powell gibi belki görevden ayrıldıktan sonra size hak verecektir sayın Büyükelçi eğer o da savaş ekonomisinin patronlarına danışman olmazsa.Söyledikleriniz elbette gerçek ama kim söyler kimmdinler bu Dünya düzeninde
Müthiş...
Hiç bilmediğimiz konuları öğrenmiş olduk hiç bilmediğimiz konuları öğrenmiş olduk teşekkürler sayın Emir Ali
Muhteşem bir yazı. Alkışlayarak aynı görüşte olduğumu belirtmek istiyorum.