Cumartesi günü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı… Kaç gecedir rüyamda çocukluğumun 23 Nisanlarından hatırımda kalan parçaları çevirip çevirip seyrediyorum. Her seyrettiğimde o stat gösterilerini, folklor oyunlarını, kısa temsilleri, bütün dünya çocuklarının sahne aldıkları TRT özel programlarını unutmamanın hüznünü duyuyorum…
Nasıl heyecanlanırdık 23 Nisan gelecek diye, anlatamam! Aylar evvel başlardı hengâmesi… Provalar provalar… Rahmetli babaannemin sesi hâlâ kulaklarımda: “İlkokullar 23 Nisan’dan, liseler de 19 Mayıs’tan sonra artık bitti gibidir!”. Belki de sevincimin nedeni bu bitişe karşı inancımdı. Ama ne çâre, okul hayatımla beraber çoğu mutlulukların da biteceği!
Tombul bir çocuk olarak aylarca çalıştığım Kafkas dansını yuvarlanırcasına sergilediğim o dakikalarda gülmekten katılıyor, kaymakam unvanıyla birkaç dakikalığına makama oturduğum zamana gelince gururlanıyor, “sonra birden bıçak kesercesine tarihe karışan o stat gösterilerini acaba bir daha seyredebilecek miyim?”, diye düşününce umutsuzluğa kapılıyorum.
Maziperest sanılmak istemem, değişimin acımasızlığı gözlerimi yaşartıyor, elimde değil!
Bu 23 Nisan’da gene televizyonun karşısına geçmeyi düşünüyorum. Seyredeceklerimi bile bile… Birbirlerine sıkıştıkları zaman umarsızca sataşan siyasetçiler, cinayetler, soygunlar ve şiddet haberleri… Eskiden yok muydu? Elenikası vardı hem de… “E niye peki bu tutumun?”, diye soracaklara cevabım şu olacak: 23 Nisan’da hiç değilse bir günlüğüne tüm bu pespâyelikleri unutmanın verdiği hazzı artık duyamamak!
Bir de beceriksizlerin ve acizlerin, karşısında beğenmediği davranışta bulunan kişiyi çocuklukla suçlamaları var ya? Sinirlendiriyor hem de çok! Keşke siz çocuk olsanız ya da çocuk kalsanız diyorum! Acaba bugün yaptıklarınızın kaçını yapardınız?
Öyle ya çocuk samimidir, acımasızlık yapacak kadar dürüsttür, sevimlidir, berraktır, billur bir kalp taşır… Büyüdükçe o berraklık bulanır, dürüstlüğün beyazlığı karalanır, kalp taşlaşır… Değişim işte, nesini seveyim!
Anaokulundan beni damat edecekler diye ettiğim firarı ve kalan iki ay boyunca okula gitmeyişimi şimdi ne komik ve saçma buluyorum… Fakat çocuk aklımla o günlerde gösterdiğim dirayeti daha sonraki yıllarda gösterdim mi diye de düşünmeden edemiyorum!
Ve sonra türlü rezilliklerle bizi muhatap edenlere bağırmak istiyorum: Bir dakika çocuk gibi davranın, ne olur! Ne olacak? Dünya bir dakika yaşanabilir bir yer haline gelecek…
Daima çocukça işleri, büyükçe işlere tercih ettiğimi söylemiştim, değil mi?
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun!
Yorum Yazın