TBMM’de sessiz sedasız bir devrim yaşanıyor. Tam bir mülkiyet devrimi aslında. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına “mülk müteahhitindir” mottosu ile gireceğimiz bir devrim bu. Tam adı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ile elinizdeki son eve de çökecekler.
İşin kötüsü müteahhitler üstünden belediyeler kentsel dönüşüm kılıfı ile insanların evine zaten çöküyor, onları yoksullaştırıyor ve artan rant ile yoksullaşan halkı kentin dışına sürüyordu. Bu çok organize bir işti ve kimse sesini çıkartmıyordu. Birgün bir belediye toplantısında muhtarın yönetime “bizi müteahhite karşı yalnız bıraktınız” demesi bana o gün yetmişti.
20 Ekim günü teklif 113 vekilin imzası ile TBMM’ye sunuldu. Pek kimse konuşmadı. TBMM’de 14 partiden sadece AKP konuya dair müjdeli haber kıvamında basına bilgi verdi. Bir tane bile politika notu, halk bilgilendirmesi yapan parti olmadı. O kadar derin ve sessizden gidildi ki, herkes İsrail’in Filistinlilere zulmünü konuşurken İsrail’in yerleşimcilerle yaptığının daha kibarcasını yapan bu düzenlemeyi 24 Ekim günü Bayındırlık Komisyonu’ndan geçirdiler.
Yine haberiniz olmadı!
Tam 2 saat 7 dakikada komisyon teklifi tartıştı. (Yüzyirmiyedi dakika süren komisyonda konuşulanlar burada.)
Tapuyu Delme Hazırlığı
Kıraç basın haberleri içinde de pek yer bulmadı bu. 25 Ekim’de Mehmet Yılmaz’ın yazısı ile az da olsa görünür oldu. Yazısında Yılmaz “Bakanlık, bütün bir mahalleyi rezerv alan ilan edip, boşaltabilir ve el koyabilir. Binaları yıktıktan sonra da yeni bina yapılsın diye müteahhitlere ihale edebilir.” diyerek olayı özetliyor. Ne feci değil mi, devlet müteahhit adına çökebilecek.
Yılmaz ayrıca “Kanun, müteahhitler ve eski semtlere gözünü dikmiş yeni zenginler için çıkıyor!”diyerek konuyu ekliyor.
26 Ekim’de de Erdoğan Süzer imzalı kısa bir haber çıktı Haberde “Teklifin yasalaşması halinde milyonlarca insanın sağlam ev ve işyerinin, rezerv yapı alanı denilerek ellerinden alınabileceği” yazıyordu.
Elde iki buçuk haber, sıfır politika notu, sıfır kamuoyu bilgilendirmesi ile idare ediyoruz. AKP’nin 20 yılda nasıl ilerlediği, bizleri buraya getirdiği belli değil mi?
Çökmelerin Tarihi
Türkiye’nin tarihi geometrik olarak artan çökmelerin tarihidir. Başlangıçta bir artı değer birikimi ve bununla elde edilen kamusal üretim ile beraber özel sektöre çöktürülen pazarlar derken son kırk yıl ve son 20 yıl mükemmel bir çökmeler tarihidir. Son 20 yılda Cumhuriyet dönemi tesislerine çöküldü, enerji santrallerine çöküldü, kamu hastanelerine çöküldü, eğitime çöküldü.
İktidar çökerken siyaset de “kuşa bak” dedi hep. Hatta bu düzenlemelere siyaset KABUL oyu bile verdi. Neden? Aslında siyaset halkın haberi olsa bu tekliflerin çöpe atıldığını çok iyi biliyordu.
Düşünsenize İsrail füze ve mermi ile Ortadoğu'ya çöküyor ve aynı günlerde bir teklif bunu şık bir şekilde başarıyor.
İlkinde dünya ayakta, ikincisinde herkes uyuyor.
Yılmaz’ın yazısı doğru bir noktada. Ama bilmediği, hepimizin görmediği bir boyutu var ki…
Bir teklifi tek bir metin okuması olarak yapmak büyük bir yanlıştır. Bunun ekonomi-politikasını yapabilmek, toplum ve doğa gözü ile bakmak gerekiyor!
Boşkent 2023
Türkiye’de boş evlerden oluşan bir boşkent tartışmasını Nisan 2022’de Gazete Duvar’da, daha güncel halini ise Aralık 2022’de Reportare’de yazmıştım. Çok garip bir şekilde yüzbinlerce boş ev olduğunu ve bunların sayısı artarken yabancı satışlarının arttığını altı aylık aralıklı yazılarla daha belirgin görmüştüm. Bu yazıyı yazmadan önce Boşkent’in verilerini güncelledim. Güncel veriler ile Yılmaz’ın sonucuna bir boyut daha eklendiğini, bunun filizlendiğini gördüm.
Bu kanun boş evleri doldurmak ve onlara ihtiyacı artırmak için de mevcutları yıkmayı hedefliyor. Kentsel dönüşüm değil, afet değil, evinize çökme kanunu yani. Ama ikinci ve tali bir boyut da var ki yabancılara ev satışını arttırarak halka “ya zenginsin ya da …” diyor.
Çok iddialı değil mi? Bulguları hep beraber inceleyelim.
Boşkent Başkent ve Eskişehir’den Büyüktür
2023 yılı’nın ilk altı ayı dahil Türkiye’de inşaatı bitip de oturmaya hazır olan ama ilk el satışı yapılmamış, yani boşta duran konut sayısı ne kadar biliyor musunuz?
2013’den bu yada bu hesabı yaptığımızda elimizde bu farkın toplamı yerel seçimlerin olduğu 2019’da 1 milyon 334 bin iken, 2020’de 1 milyon 464 bine ulaşarak bütün Ankara nüfusunu alacak kadar büyüklüğe ulaştı.
(Burada genel ortalama olan 3,5 kişi/hane hesapta kullanıldı)
Şimdi bu hesabı grafik olarak inceleyelim mi?
Grafikte kırmızı ile eklenen biten evler içinde satılamayanlar evler şeklinde de söyleyebileceğimiz bu fark boş konut olarak eklendi (kırmızı çizgi) ve bunlar 2013’den bu yana birikerek toplana toplana (sarı çizgi) hızla arttı. Burada “konut stoku “ olarak ifade edilen şeyin aslında boş evler olduğunu tekrar anımsatalım!
2020’de 1,5 milyona dayanan boş konut sayısı 2021, 2022 ve 2023’ün ilk alt ayı da eklenince iyice şişti, şişti ve 1 milyon 912 bini aştı.
Yani iki buçuk yılda eklenen konut stoğumuz bütün Eskişehir’i sığdıracak kadar!
Türkiye’de yüzbinlerce ev depremde yıkıldı ve ben burada 2 milyona yakın boş ev var diyorum. Aklınız almıyor değil mi? Bunun için TÜİK verilerine bakmanın yanında o lüks sitelere bakın mesela. Başkenin göbeğinde 15 yıldır kaba inşaatı ile duran bir bina var. Daha da kötüsü merkezde böyle onlarca binayı yürürken görebilirsiniz. Hele çepere gidin, o kadar boş site var ki!
Allahtan bu tartışmamız karşılık buldu ve İstanbul’da İBB’ye bağlı İstanbul Planlama Ajansı 450-750 bin arası boş evin olduğunu duyurdu.
Bu kadar boş ev boş mu kalacak?
Bu boş evler depremzedelere açılmıyorsa birilerine satılması gerek miyor mu?
Şimdi Başkent nüfusu ile karşılaştırmalı Boşkent nüfusu grafiğimize bakalım mı?
Çökkent!
Teklif daha çok kentsel dönüşüm yalanı ile sunuluyor ama bu kadar boş ev varken ve kentsel dönüşümden ciddi bir yoksullaşma söz konusu iken kim bina yapar? 2 milyona dayanan boş ev ve her geçen gün makas daha çok açılıyor. Bu makas daralmadan yeni inşaatlar zor. Dolayısıyla burada ilginç bir resim var. Bu teklifin ikinci amacı yeni inşaatlar, birinci amacı ise bu yeni inşaatlar için talep yaratmak için mevcutlara çökmek. Kimi zaman 6-7 yıl süren dönüşüm işleri yüzünden insanlar neredeyse çeyrek ev parasını kiraya ödüyor. Böylece dönüşüm diyenler mevcut evlerinin üstüne müteahhite para ve kiraya para diyerek daha çok para ödemek ve böylece gayri menkul sektörüne kaynak aktarmak zorunda bırakılıyor.
2 Milyon boş evin kullanılması için sizin o evinizin yıkılması lazım Ayşe hanım, Selim bey. Siz ortalıkta kalmalısınız ki o evlerde kira ödeyesiniz. Piyasa daralınca sizin ev yapılacak ama o arada eldeki birikiminiz birilerinin cebine gidecek.
Yani bu teklife kadar konu Boşkent tartışması idi. Ama şimdi konumuz kuvvetle muhtemel Çökkent tartışması olacak.
Yabancılara satış, boş evleri azaltmak için mi?
Bu resimde olmayan eksik çok önemli bir b boyut daha var; vatandaşlık için yabancılara satılan evler! 2013 yılından bu yana 2023’ün ilk altı ayı da dahil 375 bin ev yabancılara satılmış. Aslında bunların pek çoğu boş evler. Pek çoğu vatandaşlık için aldığından yılın belkide bir kaç haftası kullanıyorlar. Bu siteleri gördüyseniz bileceksiniz.
Ama burada ikinci bir nokta daha var. Yabancı konut satışlarının ilk el satışlara oranı bir acayip. 2017’de %3,4’lük bir oran varken 2019’da %9 sınırına geldi ve sonrası tam bir şenlik. Bu oran 2022’de %15’e dayanıyor ve bu yılın ilk altı ayında üstüne birle çıkıyor. Yani şimdilerde biten her 7 evden biri yabancılara satılıyor gibi bir durum var. Yani evlerimiz dünya kapitalizmine açılıyor!
Çok acayip değil mi, ortada boş evler var ve bu evlerin çok azını vatandaşlık için satarlarken bu oran şimdilerde bayağı büyük bir pazara dönmüş durumda. Haliyle 250 bin dolarlık bir ev satılıyorken Ayşe hanım ve Selim beyin emekli maaşı ile geçindiği ev de piyasayı düşürüyor sanki.
Şimdi 21 maddelik kanun teklifinin arka planını anladınız mı? Bu teklifle ilgilenirken benim Boşkent hipotezimin Çökkent hipotezine dönüşmesinin sürecini paylaştım ama siyaset size bunları paylaşmıyor.
Burada tehlikeyi daha detaylı konuşabiliriz ama bu tehlike çok ciddi bir fırsat aslında.
Bu kanun teklifinden kimsenin haberi yok. İkibuçuk haber dışında bahseden yok. 127 dakikalık meclis tutanağını bilen yok. Ama bu yazıyı okuduysanız bunun tam bir Boşkent 2.0, yani Çökkent olduğunu göreceksiniz.
Şimdi bunları insanların bildiğini düşünün. Bir de bunu konuştuklarını.. Eğer bu konuşmalar siyasete dokunursa anında kanun çöpe gider. Ne demek İsrail’in Gazze’de, Batı Şeria'da yaptığını Ayşe hanıma, Selim beye kibar kibar bunları yapmak. Boşkenti depremzedelere açmayan devlet şimdi evimizi başımıza yıkacak.
Lütfen bu yazıyı okuyun, sonra çevrenize anlatın. Ama bununla kalmayın, oy verdiğiniz partiye hesap sorun. Neden buradaki bilgilere onların vermediğini, neden 127 dakikada ne olduğunu anlatmalarını isteyin. Ardından da nasıl dururacaklarını sorun. Onların “ama AKP-MHP çoğunluk” sözlerini duyacaksınız ilk seferde.. Bunun gibi söylemler bolca kulağınıza gelecek. Vekiliniz belki sizden duyacak bu bilgileri. Bu hafta oylamaya katılmayan 192 muhalefet vekili saydım. Meclise gelmeyen vekile sorun bunları.
Sizin biliyor olmanızdan korkuyorlar, emin olun. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun teklifini bildiğinizi gösterin, Boşkent’i anlatın ve de Çökkent’i de anlatın.
Bildikleriniz onların siyaseti hatırlamasına yardımcı olabilir sanki!
Yorum Yazın