Bir Corona Salgını geldi geçti bu Dünya`dan, diyemiyoruz henüz. Ama, eski vehameti de kalmadı gibi görünüyor.…
+++
Almanya örneğine baktığımızda durum böyle görünüyor. Her ne kadar istatistikler yayınlanıyor, Sağlık Bakanlığı ve bazı kurumlar bazı tebdirler aliyorsa da, Sağlık Bakanlığı sonbaharla ilgili olarak uyarılarda bulunuyorsa da, halk eskisi kadar kaygılı değil. Yaz geldi ve yüzme havuzları açıldı. Havuzlar dolu ve canlı...
+++
Bin yıldan fazla yazılı tarihi olan ve Almanya`nın en eski üniversitesinin (Heidelberg Üniversitesi, kuruluş 1386) bulunduğu Heidelberg kentine bakacak olursak, Corona Pandemisi geçmiş gibi görünüyor. Acaba sürü bağışıklığı mı kazandı Heidelberg`de yaşayanlar?
Sinema ve tiyatrolar dolu... Müzik festivalinde konser salonlarında yer bulunmuyor... Birkaç hafta önce Türkiye`nin yüzakı müzisyen Fazil SAY`ın konserinde, Heidelberg Üniversitesi`nin 700 kişilik konser salonunun tamamı doluydu.
O Heidelberg Üniversitesi ki, burada dede Fazil SAY (Matematikçi ve Mühendis Prof. Dr. Fazil SAY) Matematik okumuş ve doktora yapmiş. Üstüne üstlük, Berlin`e geçip orada da Mühendislik öğrenimini tamamlamış. Birkaç hafta önce kaybettiğimiz Fazıl SAY`ın babasi Ahmet SAY ise Karlsruhe`de İletişim Bilimi (Kommunikationsvvissenschaft) okumuş. Rahmetli Ahmet Ağabey gerek telefonda ve gerekse de yüzyüze sohbetlerimizde çok sık değinirdi Karlsruhe`deki öğrencilik yıllarına... Doğu Berlin`e gidişine... Spartakistler ile yaptığı çalışmalara... Ve tabii Doğu Berlin`de Nazim HİKMET`i ziyaret edişine... Bingöl hatıralarına...
O Heidelberg Üniversitesi ki, burada Nejat ECZACIBAŞI Kimya ve Haldun TANER Siyaset Bilimi (Staatsvvissenschaft: Devlet Bilimleri) okumuşlar.
Halen bu üniversitede yaklaşik 450 Türk kökenli Profesör, Doçent Doktor, Dr. Asistan, Doktora Öğrencisi, Öğrenci ve Hizmetliler görev yapıyorlar.
Heidelberg Üniversitesi kapıcıdan profesöre kadar toplam 15.000 çalışanıyla Heidelberg kentinin en büyük iş vereni... Her taraf klinik ve hastane dolu... Şehir adeta büyük bir kampüs...
+++
Heidelberg; üniversite ve yüksek okullarıyla, müzeleriyle, konser salonlarıyla, tiyatrolarıyla, sinemalarıyla tam bir üniversite şehri... Türkiye`deki Amasya kentine çok benziyor coğrafi olarak.
Biz yüksek öğrenim için yaklaşık 50 yıl önce Heidelberg`e geldiğimizde şehrin nüfusu yaklaşık 137.000 idi. Bu sayı bu gün ise 163.000 sadece. Elli yıldaki nüfus artışı sadece yirmi altı bin. Bu nüfusun yaklaşık 42.000 kadarı öğrenci. Heidelberg, yaş ortalaması itibariyla Almanya`da en genç nüfusa sahip olan kent.
+++
İşte bu kentte senede 3 kez ışıklandırma (Schlossbeleuchtung) organize ediliyor haziran, ağustos ve eylül aylarinda. İlki geçenlerde yapıldı. O gün, şehrin 1,7km uzunluğundaki araba gir(e)meyen Ana Cadde`de (Hauptsrasse) yürümek neredeyse imkansızdı. Çevre şehirlerden, kasabalardan ve köylerden yaklaşik 70.000 kişi gelmiş o gün Heidelberg`e. Battaniyesini, minderini, piknik sepetini kapan gelmiş... Belli ki halk Corona Pandemisi yüzünden iyice bunalmış. İlk firsatta herkes kendini sokağa atıyor.
Öğle saatlerinde caddeler, sokaklar ve şehrin tam ortasından akan, Ren Nehri`nin bir kolu olan Neckar Nehri`nin iki yakası dolmaya başlıyor. Akşam serinliğinde nehir kenarında yer bulmak totoda önemli bir sayı tutturmak gibi bir şey. Havai fişekler, Neckar Nehri`nin üzerindeki, şehrin 3 simgesinden birisi olan Eski Köprü (Alte Brücke) üzerinden atılıyor... Köprünün güney doğusunda, dağın eteğinde bulunan Heidelberg Kalesi ışıklandırılıyor. Otuz Yıl Savaşları`nda (1618-1648) Fransız topçusunun yıktığı Heidelberg Kalesi, yaklaşık 70 yıldır milim milim, gıdım gıdım restore edilen bu kale, karanlıkta tüm ihtişamıyla ortaya çıkıyor bu sayede... Heidelberg Kalesi`ni gezmiş olanlar bilir, içinde tam 28 tonluk bir şarap fıçısi mevcut bu kalenin. Bölgede hüküm süren Beylikten kalma.
+++ …
Gece saat 22.00 sularinda başlayan ışıklandırma yaklaşık on dakika sürüyor. Bu muhteşem ışıklandırma gösterisi klasik müzik eşliğinde seyircileri mest ediyor...
Bunca kalabalığa rağmen hiç bir vukuat yok. Trafik kazası yok. Ve ertesi gün caddelerde çöp yığınları yok...
+++
Ne diyelim, darısı insanların yoğun yağmurda sel sularına kapılıp öldüğü şehirlerimizin başına olsun... En başta da başkent Ankara`ya olsun diyelim.
Yurttaşlarımızın başkentin göbeğinde, dahası hiç bir şehirde, sel sularına kapılıp ölmeyeceği güzel ve aydinlik günlere özlemle...
Temennimiz öyle olsun!