First Lady Emine Erdoğan, geçen hafta Amerika’da çok önemli bir toplantıya katıldı. Katılmakla da kalmayıp, BM Genel Kurul Salonunda yapılan uluslararası toplantının açış konuşmasını yaptı. “Sıfır Atık” temalı bir konuşma yapan Emine Hanım, “sanayileşmenin, gezegeni kirleten aşırı tüketime yol açtığını” söyledikten sonra da Amerika’nın en ünlü moda markalarının yer aldığı New York caddelerinde görüntülendi.
Emine Erdoğan’ın caddede görüntülenmiş olması alış veriş yaptığı anlamına gelmiyor elbette, ama yapmadığı anlamına da gelmiyor. “Para kadının ister yapar iste yapmaz “ denilebilir ancak ana teması Sıfır Atık olan bir toplantıya katıldıysan, etik olarak yapılmaması gereken bir davranıştır bu. Görüntülerin çekildiği yer New York W59. Caddesine beş dakikalık bir yürüme mesafesinde Chanel mağazası bulunuyor olması, görüntüyü servis edenler tarafından Emine Hanım’ın bu pahalı mağazada alışveriş yaptı şeklinde yorumlandı.
Dolayısı ile Emine Hanım’ın sıklıkla kullandığı en düşük modeli 10 bin dolar olan marka çantalara merakı bilindiği ve söz konusu mağazanın etrafında görüldüğü için de böyle bir yorum yapılması çok abartı olmadı. Üstelik çoluk çocuk, torun tombalak, büyük bir koruma konvoyu ile görüntülendi. Binlerce insanın hayatını kaybettiği deprem nedeniyle toplumumuzun en hassas olduğu bir dönemde, ayrıca asgari ücretin 500 dolar bile olmadığı bir ülkede, 10 bin dolarlık çantanın yakınlarında bile olmak çok anlamlı gözükmüyor şu sıralar. Üstelik böylesine bir toplantının mimarı olarak, sıfır atık felsefesinin ana teması “tüketimin azaltılmasına” hizmet edecek en öncelikli kişinin Emine Hanım olması gerekirken.
Yaklaşık 5 yıl önce Emine Erdoğan’ın Türkiye’de başlattığı Sıfır Atık projesi, geçtiğimiz yılın son günlerinde BM tarafından da benimsendi ve bu projenin ulusal platformda yer alması için bir karar alındı.30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü ilan edildi BM bünyesinde. Geçtiğimiz hafta yapılan toplantı işte bu kararın toplantısıydı. New York’ta BM Genel Kurul Salonu’nda Birinci Uluslararası Sıfır Atık Günü etkinliği yapıldı. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ev sahipliğindeki toplantıda, elbette herkesin konuşması günün anlam ve önemine yönelik oldu. Oldu da kim ne kadar samimiydi, o önemli? Guterres, “gezegen kelimenin tam anlamıyla çöp içinde boğuluyor” derken acaba o toplantıda çay ve kahve için kullanılan karton bardak sayısından haberdar mıydı?
“İnsanlık şu anda yılda iki milyar tondan fazla katı atık üretiyor. Bunlara plastikler, tekstil ürünleri, çürüyen yiyecekler, atılan elektronikler ve madencilik ve inşaat alanlarından çıkan molozlar dahildir.” derken yine o toplantıda tüketilen pet şişe sulardan haberi oldu mu acaba Genel Sekreterin?
Tüketicilerin daha sorumlu olması gerektiğine odaklanan Guterres, " Kullandığımız ürünleri yeniden kullanmak, geri dönüştürmek, yeniden kullanmak, onarmak ve geri kazanmak için fırsatlar bulmalıyız. Ve bu eşyaları çöpe atmadan önce iki kez düşünmemiz gerekiyor .” derken
Emine Hanım’ın -toplantı sonrası yada öncesi onu bilemiyorum- New York’un ünlü çanta markalarının yer aldığı W59 nolu caddesinin yolunu tuttuğundan haberi oldu mu acaba? Başta da söyledim bu alışveriş yaparken görüntüleri yok ama First Lady’nin çanta merakını Türk toplumu olarak biliyoruz.
Dediğim gibi toplantının açış konuşması Emine Erdoğan tarafından yapıldı. “Sanayileşmenin, gezegeni kirleten aşırı tüketime yol açtığını” söyledi. “Aşırı tüketim” derken diye düşündüm bir an; 1000 odalı “Külliye” geldi aklıma neden ise. Külliye de verilen yemek davetleri, tüketilen elektrik vs.
"Bu korkutucu manzarayı insanlar yarattı. Ancak biliyoruz ki bu yıkımı durdurmak ve ortak evimiz olan dünyayı kurtarmak bizim elimizde” dedi. Evet çok hak veriyorum Emine Hanım’a. Bizim elimizde, sizin elinizde, onların elinde. İşte o nedenle bir çantamız varken başka bir çanta, ya da bir elbisemiz varken başka bir elbise almayacağız. İstek mi ?İhtiyaç mı? diye soracağız kendimize.
"İnsanlık olarak bir an önce ve birlikte hareket etmekle yükümlüyüz, çünkü bu denklemde ya birlikte kazanacağız ya da birlikte kaybedeceğiz ."
Emine Hanım’ın bu sözüne de katılıyorum. Evet ya kazanacağız ya kaybedeceğiz. Seçim bizlerin.
Sıfır Atık aynı zamanda “İsrafın önüne geçildiğinden maliyetlerin azaltılması açısından öncü bir yaklaşımdır.” İşte burada biz bireylerin direk etkili olacağı davranış şeklidir İsraf. İsraf dediğimiz, ihtiyacımız olanın ötesinde aldıklarımızdır. Her şeyin fazlasıdır.
3 Semavi dinde de karşılığı vardır İsrafın. Hz Muhammed bir gün sahabilerden birinin abdest alırken suyu israf ettiğini görür. “Bu israf nedir?” diye sorar. Bunun üzerine sahabi, “Abdestte israf olur mu” diye karşılık verir. Peygamber: “Evet, akan bir nehrin kenarında bile olsan, normal bir miktarın üzerinde su kullanman israf olur.” der.
“Savaş zamanlarında dahi meyve ağaçlarının tahrip edilmesi, zevk için israf etme misali yasaktır (Tesniye, 20:19).” der Yahudilik dininde.
Hristiyanlık inançlarına göre yedi büyük günahın içinde -temel günahlar olarak da bilinir bunlar- Açgözlülük ve Oburluk vardır. Yani ihtiyaçtan fazlasını tüketmek günahtır.
İsrafı önlemek ayrıca toplumsal bir değerdir bizim kültürümüzde. Yemek artıklarından çorba, anne blüzünden çocuk elbisesi yapmak, kırılan ürünlerin tamiri, giysilerin büyük çocuklardan küçük çocuklara geçerek kullanılması, bizim yaşam şeklimizde olan alışkanlıklardı aslında yıllar öncesinde. Bu döngü, nüfus artışı, kentleşme ve daha da önemlisi ucuz seri üretimi ile değişmeye başladı maalesef. Bizim ülkemizde 1980 li yıllardan sonraya denk gelir, dünya daha önce başladı bu çılgınlığa. Dünyanın var olan kısıtlı ve değerli kaynakları aşırı tüketim ve üretim ile tehlikeye girmiş oldu böylece.
İşte bu sebep ile sıfır atık konusu çok önemlidir. Sıfır atık yaklaşımına doğru toplumları harekete geçiren itici gücü, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren etkisini hissettirmeye başlayan çevre sorunları ve çözüm önerileri olmuştur. Öncelikle alma diyor uzmanlar, ihtiyaç mı? istek mi? kendini bir kez daha sorgula. Almak zorundaysan dönüşümü olabilecek ürünler seç.
Özellikle tekstil ve konfeksiyon üretimi, gezegenimizi en yüksek kirletme oranına sahip endüstrilerden biri. Dolayısı ile alınan ve atılan her ürün, çocuklarımızın elinden alınan yaşam hakkı olarak dönüyor dünyaya. Tekstil üretimi, yılda 1.2 milyar ton karbondioksit üretiyor. Bu ne demek? Bu şu demek; uluslararası uçuş ve deniz taşımacılığınınkinden daha fazla salınıma denk gelmesi demek. Üretilen her bir kilogram tekstil başına, 2 kg karbondioksit havaya salınıyor demek. “Aman benim aldığım bir tişörtten ne olacak?” demek çok doğru bir değerlendirme olmuyor maalesef.
Bir de bu işin su boyutu var. 1 gömlek için 2700 litre, 1 kot pantolon için 10 bin litre, 1 deri çanta için 17 bin litre, 1 kg pamuk için 10 bin litre su harcanıyor. Buna “sanal su” deniliyor, daha önce anlatmıştım ama yine kısaca değinmem gerekirse; bir ürünün tüketicinin kullanımına ulaşması için, geçtiği tüm süreçlerde kullanılan su miktarından söz ediliyor burada. Hammaddenin yetişmesinden, işlenmesine, ürüne dönüşmesine, o ürünün mağazaya gitmesinden, tüketicinin onu evine götürmesine kadar olan süreç.
Bu arada barajlarımızın doluluk oranına şöyle bir bakalım birlikte, Ankara yüzde 30, İstanbul yüzde 36, Bursa yüzde 26, İzmir yüzde 30, Konya yüzde 30. Yani önümüz yaz ve bizler su sıkıntısı çekeceğiz demek bu.
Küresel emisyonların yaklaşık yüzde 5’inin moda endüstrisinden geldiğinin de altını çizersek, her yıl kişi başı 20 yeni giysinin üretildiği ve 2000 yılına göre yüzde 60 daha fazla satın alındığı tahmin ediliyor olması durumun vahametini ortaya koyuyor. “Her bir giysi, elden çıkarılmadan önce daha az giyiliyor ve bu daha kısa yaşam aralığı daha yüksek üretim emisyonları anlamına geliyor.”
Dediğim gibi seçim bizlerin. İstek mi? İhtiyaç mı? Gerçekten o çantaya, o ayakkabıya ihtiyacım var mı?
Moda gerçeğini topluma direten markalara daha mesafeli olmak hatta o mağazaların olduğu caddelerden bile geçmemek çözüm olabilir mi bilmiyorum ama denenebilir. Hatta bu konuda toplum liderlerinin örnek olması özendirici olabilir. Ben hatırlatmış olayım, o öncülerin katıldığı toplantılarda söyledikleri sözler o zaman daha anlamlı ve daha gerçekçi olabilir.
Yorum Yazın