(PEŞPEŞE YAŞADIĞIMIZ İKİ DEPREME MERSİYE)
Eyvah! Yazık ki oldu bir enkaz Güneydoğu,
Heyhat! Gönülde var sızı, gözlerde var buğu!
Deprem ezip götürdü yaşamlarla düşleri,
Kalplerde doldu inleyenin yaş döküşleri…
Mâsum konuşmalar, gülücükler toz oldular,
Sümbül, papatya, gül ve çocuk… Hepsi soldular!
Bîçârelikten ülke sarılmış duâya hep,
İsyânı bahtadır; acısından sorar sebep…
Bir dem geçer; kalır ya kayıtsız kadercilik,
Hüznündür işte orda hüküm.. Duygular silik!
Bir ülke nabzı ah yine gözyaşlarındadır,
Ümitse gelmeyen o müreffeh yarındadır…
Çarpar yürekler ıstırap altında sızlayıp,
Ağlar ya! Hangi salpa demiş ağlamak ayıp?!
Ölmek yakında gezmededir, hisseder yürek;
Kahrolmadan dayanmak için zırlamak gerek!
Bir tek cılızca ses duyabilmek için bile,
Bilsen üzüntüsüyle ne vermez kaç âile!
Günler buruklaşır, anılar hatırlanır;
Artık göçüp görünmez olanlar verir kahır…
Mâtemde kaldı âilesinden kopan her el,
Bir ânda geldi dosta vedâ etmeden ecel…
Bir yanda menfaatçilerin akçe korkusu,
Bir yanda yurttaşın o derin ölmek uykusu..
Lânet çalan o hin müteahhitlerin, evet!
Olmazdı katliam bu, siyasetçi çekse set…
Lâkin bir oldu mahvedip âciz vatandaşı,
Durdurmayıp büyüttüler onlar akan yaşı!
Bitkin çalışmalarda tesellî arar umut,
Efkâr içinde yankılanır hep şu ses: Unut!
Dört yandan öyle geldi yardıma insanlık aşkına
Kaç ülke, kaç vatan bu dönen sevgi çarkına!
Dostlukla koştu yurduma kaç farklı halk o gün;
Hülyâlı, sımsıcak iyiliktir bu gördüğün!
Birçok kulakta çınladı kardeşliğin adı,
Kardeşlik ırk değil, bunu herkesler anladı…
Altındalar göçüklerin onlar verir tasa,
Sızlar yürek; çocuk bile der, “Kar da yağmasa…”!
Sarsıldı ülke, baş başa kaldık hüzünle biz;
Ey geçmeyen sıkıntımız artık seninleyiz!
Ahhhh o geçmeyen sıkıntı, geçmeyecek olan :(
Tebrikler.