Canboray Soykan

Canboray Soykan


Depremler politiktir

Depremler politiktir

Utanıyorum

Sözcükleri seçmek, derlemek, sıraya koymak, eklemlemek... Hayli az yazıyı yazarken bu kadar zor olmuştur benim için. Üzgünüm, dikenler boğazımda; cam kırıkları ciğerimde. Toz duman enkaz ruhum, eziliyorum, bükülüyorum. Bu yazıyı yazıyor olmaktan, yazmak durumunda kalmaktan sancıyor her zerrem. Utanıyorum, bu manzarayı gördükçe utanıyorum.

Yitenler, kalanlar

6 Şubat günü meydana gelen deprem felaketinde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımızın yeri ışık olsun. Ailesini, yakınlarını, dostlarını kaybeden tüm vatandaşlarımızın başları sağ olsun. Yaralanan tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun. Bu yıkımın kucağında evini, işini, ocağını kaybeden tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun. Cumhuriyet tarihinin en vahim felaketlerinden birini yaşıyoruz, memleketimize, hepimize geçmiş olsun.

İyi ki varsınız

Doğrudan afet bölgesinde canını dişine takarak çalışan, tüm gayreti bölgedeki depremzedelerimize yardım etmek olan hangi kurum varsa, hangi STK organizasyonu varsa, hangi gönüllüler varsa; uzaktan doğru bilgi akışını sağlamak, koordinasyonun sağlanmasına katkı sunan kim varsa hepsine yürekten teşekkür ediyorum. Bu topluma dair olan umutlarımızı yeşerten görüntülerin kahramanları sizlersiniz. İyi ki varsınız, biz iyi ki varız.

Bu bizim borcumuz

Böylesine büyük bir felaketin ortasındayken, siyaset konuşmak, toplumsal eleştiride bulunmak zamanı değil diye düşünenlere katiyen ama katiyen katılmıyorum. Bunu dillendirenler ya bu iktidarın payandalığına soyunmuştur ya da hayli saftır. Bugün içinde bulunduğumuz durum tamamen politiktir. Eğip bükmenin, makyajlamanın alemi yok. İşte bu yüzden bugün yaralarımızı sarmak için bir yandan elimizden gelen tüm gayreti gösterirken bir yandan da bu gerçekle yüzleşmek zorundayız. Bu bizim yitirdiğimiz canlara borcumuz.

Hizalanıyorum, hizalanmayı reddediyorum

Ben bu yazıyı bu borcu ödemenin sadece bir adımı olarak gördüğüm için yazıyorum. 7 Şubat gecesi WhatsApp grubuna enkaz altından yazarken, yardım için haykırırken, onu yetkililere bildirmek için elimizden geleni yaparken donarak ölen Gül Abla ve nicesine borcumu ödemek için yazıyorum. Akıl almaz uygulamalarıyla, ben bilirim anlayışıyla, vurdumduymazlığıyla, devletin hiçbir kurumunu inisiyatif alamaz hale getirip bir kişinin ağzına baktıranlarla, kendilerinin yancılığını yapan iki üç müteahhit zengin olsun diye bu denetimsizliğe göz yumanlarla afet siyaset üstüdür diye hizalanmıyorum, hizalanmayı reddediyorum. Tüm zerremle bu zihniyetle mücadele etme sözümü yineliyorum.

 

 

 

 

 

Hesap Soracağız

Deprem değil ama depremden sonra ortaya çıkan manzara tümüyle politiktir. Birkaç soru soracağım, vicdanınız yanıt versin. 21 Senedir kesintisiz şekilde ülkeyi yönetmekte olan bir iktidarın, sayısız uzmanın bağırışına, çağırışına, haykırışına rağmen bu afete hazırlıksız olmasını nasıl normalleştirebiliriz ? Hangi kafayla bunu yapabiliriz ? Dezenformasyon oluyor diye insanların sesini duyurmaya çalıştığı platformu kesintiye uğratmaya yeltenmeyi nasıl sindirebiliriz ? Böyle bir günde bütün gücünü sahada dayanışmaya atamış sivil toplum temsilcilerini hedef göstermeyi nasıl kabullenebiliriz ? Bu kavurucu soğukta tüm Türkiye perişanken ekrana çıkıp vatandaşını tehdit eden yöneticileri nasıl görmezden gelebiliriz ? Böyle bir zamanda yardımı sadece ben yaparım ya da benim istediklerim yapar anlayışını nasıl yutabiliriz ? Krizi yönetmek yerine algıyı yönetmek yarışını nasıl samimi bulabiliriz ? Devlet erkanı ziyarette bulunacak diye tepkili vatandaşların bölgeden uzaklaştırılmasını, paravan görüntülerin alınmasını nasıl geçiştirebiliriz ? Bu keşmekeşin, bu yıkımın, bu rezaletin sorumlusu nasıl 21 senedir devleti yönetenler değil diyebiliriz ? Nasıl kader planı deyip başımızı yastığa koyabiliriz ? Nasıl susabiliriz, nasıl payımıza düşürülmeye çalışılan bu kepazeliğe suspus olabiliriz ? Soruyorum yahu, nasıl ? Siyaset konuşma zamanı değilmiş ! Bugünün ihmalkarları vatandaşı fırçalayacak, biz de susacağız. Yok öyle, yok ! Biz konuşacağız, sorumlular hesap verecek, hesap !

Afet konusunda hafızası olmayan, uzmanı olmayan bir memleket değil burası.

Önerilere herkes kolaylıklar ulaşabilir.

Yapılacaklar belli !

Eğitim sistemi revize edilecek.

Coğrafya dersinin kapsamı güncelleştirilecek ve bunun içine muhakkak afet yönetimi, jeoloji konuları eklenecek.

Afet yönetimine ilişkin bilinçlendirmeler yapılacak.

Temel ilkyardım, temel evrim teorisi bilgisi verilecek.

Bu konuda çalışmak üzere bir bakanlık kurulacak.

Afetlere hazırlık için merkezi otoriterler ve yerel otoriteler arasındaki koordinasyon güçlendirilerek her iki tarafın da sürece katkı sunabileceği ya da kendi inisiyatifiyle uygulayabileceği bölgesel eylem planları hazırlanacak.

Toplanma alanları, afet sırasında ve sonrasında yapılacaklar, afet için hazırlıkların detaylıca kamuoyuyla paylaşılacağı bir veri tabanı oluşturulacak.

Ulusal Afet Eylem Planı hazırlanacak ve merkezi kurularak tüm çalışmaları uzmanların sürece katılımıyla işletilecek.

Siyaset kurumunun, uzmanları dinleyeceği ya da dinlemek zorunda kalacağı bir mekanizma kurgulanacak.

Yapılaşmada alanın uzmanları dışında hiç kimse sürece müdahil olmayacak.

İnşaat mühendisi ya da mimar olmayanların müteahhitlik yapılması kati suretle engellenecek.

Şeffaf, hesap verebilir, denetlenebilir bir ihale usulü hayata geçirilecek; bunun tüm gerekleri yerine getirilecek.

Özellikle inşaata dair ihale süreçleri ya kamuya açık şekilde ya da uzmanların, sivil toplum örgütlerinin katılımına açık şekilde yürütülecek.

Afete dayanıklı olmayan yapılar yıkılacak, yerine yenileri dikilecek ve sosyal devletin bir gereği olarak bu süreçte devlet, vatandaşına maddi destek olacak.

Afete mukavemeti tescillenmemiş hiçbir binanın satılmasına izin verilmeyecek, devlet bu konuda üzerine düşeni yapacak.

Afet vergilerine ilişkin harcamalar somut şekilde kalem kalem belirtilmek üzere belli aralıklarla kamuoyuyla paylaşılacak, deprem sadece başa geldiğinde üzerine kafa yorulan bir konu olmaktan çıkarılacak.

Bunların hepsinden önemli olarak vatandaşına insani yaşam standardı sunan, itibarı güçlü, yetişmiş insan gücüne haiz, hukukun üstünlüğünü, tam demokrasiyi, tüm kurumlarıyla adaleti, sosyal devlet anlayışını benimsemiş bir devlet olacak Türkiye Cumhuriyeti. Bu olmadan olmaz.

Bu saydıklarımın hiçbirini de memleketin başına dadanan bu iktidar yapamaz.

Bilim yerine hurafeyi

Akıl yerine dogmayı

Hazırlık yerine kader planını

Toplumsal ilerleme yerine toplumsal polarizasyonu yeğleyen bu iktidar bu saydıklarımdan hiçbirini yapamaz.

Bugüne kadar nasıl yapamadıysa, bugün de yapamaz, yarın da yapamayacak.

Çünkü neyi bilmediğini bilmiyor, neyi beceremediğini idrak etmeyi beceremiyor.

21 Senede inşa edilen tüm şaşa, ihtişam, lüks, süs bir gecede enkaz altında kaldı.

Şimdi enkazın altında yatıyor. Yeni Türkiye enkazın altında yatıyor !

Cehalet, bilgi körlüğü, ciddiyetsizlik, koordinasyonsuzluk tüm çıplaklığıyla hepimizin gözünün önünde bugün, belki de hiç olmadığı kadar.

Eğer yüreğiniz yetiyorsa, samimiyseniz;

Hemen şimdi TBMM’de sadece bu depremi araştırmak üzere bir araştırma komisyonu kurun.

Bu komisyonun başkanlığını muhalefet partilerinden birine verin.

Son 21 senedir bu bölgede kamu eliyle gerçekleştirilen tüm ihaleler teker teker incelensin.

İnsanların kendi mezarlarına girmesinde her kimin ihmali, her kimin suçu, her kimin ahlaksızlığı varsa hesap versin.

Yapabilir misiniz ?

Biz bunu yaptıracağız.

Bu canların hesabını soracağız.

Siz gidene kadar sizden soracağız.

Siz gittikten sonra gelenlere, ihmali olan her kim varsa onlardan hesap sorun diye haykıracağız.

Bu olanların hesabını soramazsak, bizlere de yazıklar olsun.

Geçmiş olsun Türkiye, geçmiş olsun.

Yüreğimiz depremzedelerimizle.

İnsanca yaşanacak günler var, inanın.

Bize inanın, iyiliğe inanın.

Hep birlikte insanca.

Hep birlikte, hep.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar