Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu


Dış siyaseti iç politika malzemesi yapmak

Dış siyaseti iç politika malzemesi yapmak

Son yazımda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çok şakacı olduğunu yazmıştım. Yazmıştım da şakalarının en büyüğünü geçen gün yapacağını tahmin edememiştim. Ne yaparsınız? Benim öngörüsüzlüğüm.

Erdoğan BM Genel Kurul toplantıları için New York’a yola çıkmadan önce düzenlediği basın toplantısında bu sefer, “AB’yle yollarımızı ayırabiliriz,” deyiverdi. Basında yer alan haberler şöyle:

“Erdoğan Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2022 Türkiye raporunu eleştirerek şöyle dedi:’ AB Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. AB’nin Türkiye’den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmelerden sonra da AB’yle gerekirse yolları ayırabiliriz.’ Erdoğan İsveç’in NATO üyeliği konusundaki bir soruya da şu cevabı verdi:’Bu konuda, özellikle Batı, İsveç,İsveç, diyor. Biz de diyoruz ki bizim parlamentomuz kararı vermedikten sonra bizim kalkıp da yolda yürürken, evet, ya da, hayır, dememiz mümkün değil.’”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın lafının önünü arkasını düşünmeden konuşmadığını bildiğim için, herhalde gene şakacılığı tuttu, diye düşündüm. Neden mi? Öncelikle ne tarafından bakarsanız bakın, Türkiye’nin her alandaki çıkarları Batı yönüne bağlı. İnsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı  ilkelerini bir yana bırakalım (Zaten bu ilkelerin Erdoğan’ın pek de umurunda olmadığını kendi ağzından defalarca duyduk), esas parasal çıkarlara bakalım. Bunu neden yazıyorum? Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan bir ekonomist. Ekonominin nasıl döndüğünü çok iyi biliyor.

O halde T.C. Ticaret Bakanlığı’nın resmi sitesindeki verilere bakalım. Sitede yer alan “Yanı Başımızdaki Dev Pazar Avrupa Birliği” başlıklı yazı özetle şöyle:

“AB, yaklaşık 448 milyonluk tüketici kapasitesi ve 33.928 kişi başı geliriyle dünyanın en büyük ekonomileri arasında olmayı sürdürmektedir. AB, 15,1 trilyon dolarlık gayri safi yurtiçi hasılasıyla (ABD’nin ardından) dünyanın en büyük ikinci ekonomisidir.

“AB, tek bir blok olarak düşünüldüğünde dünya mal ihracatından yüzde 15.2, dünya ithalatından ise yüzde 14.7 oranında pay alarak dünya mal ihracatı ve ithalatında ikinci sırasa yer almaktadır. Hizmet ticaretinde de 112 milyar dolar ticaret fazlasıyla AB, dünyanın en büyük ihracat ve ithalatçısıdır.”

Ticaret Bakanlığı’nın Türkiye’yle AB arasındaki ticaret hacmi verileri de şöyle:

“Türkiye ve AB arasındaki ticaret hacmi, geçen yıl (2022) 196.4 milyar dolar olarak gerçekleşti. Böylece AB, Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı olmayı sürdürdü. AB, 2022 yılında 103.1 milyar dolarla Türkiye’nin ihracatından yüzde 40.6 pay aldı.”

Demek ki neymiş? AB, Türkiye’nin en önemli ticaret ortağıymış. Ekonomist Cumhurbaşkanı Erdoğan bu bilgilere vakıf olmaz olur mu? O zaman şakacılıktan vaz geçmeli, derim. Ayrıca dış politika konularını iç kamuoyuna dönük malzeme yapmak Türkiye’nin itibarını dış dünyada fena halde zedeliyor. Ciddiye alınamaz devlet konumuna düşürüyor. Bu bilgiler de benden olsun.

Öte yandan CHP  Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Baş  Danışmanı ve İstanbul milletvekili emekli büyükelçi Namık Tan, T24 haber sitesine verdiği demeçte,”Erdoğan AB masasından kalkamaz; Avrupalılar o sözleri ciddiye almazlar,”dedi.

Büyükelçi Tan, şunları da ekledi:”Ben bu ifadeleri (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini) ciddiye almıyorum. BM Genel Kurul toplantıları öncesinde, New York’ta görüşeceği liderlere,’Beni dışlamayın, beni dikkate alın,’mesajını vermek istiyor. Daha önce de benzer ifadelerde bulunmuştu. Bu sözlerin diğer bir hedefinin de iç siyasette milliyetçi ve ulusalcı kitlenin gönlünü okşamak olduğunu düşünüyorum.”

NEW YORK’A İNER İNMEZ SOĞUK DUŞ

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağının New York’a indiği dakikalarda ortalık şok bir haberle sarsıldı. New York Güney Federal Mahkemesi’nde, Suriye ve Afganistan’daki terör saldırılarında ölen ya da yaralanan Amerikalı askerler ve aileleri adına Reza Zarrab ve HalkBank aleyhinde tazminat davası açılmıştı. T24’ün haberine göre davada Zarrab ve Halkbank’ın teroristlerin saldırılarına yardım etmek ve saldırıları içeren bir komploya katılmaktan sorumlu tutulmaları istendi.

Davacılar 2012’den 2020’ye kadar Afganistan’da gerçekleştirilen 27 saldırının ve 2012’den 2013’e kadar Suriye’deki bir saldırının mağduru 151 kişiden oluştu. Davada Zarrab ve Halkbank’ın 2012’den 2016’ya kadar terörle mücadele yaptırımlarını aşarak İslam Devrim Muhafızları’na bağlı olarak bilinen İran Ulusal Petrol Şirketi’nin terör operasyonlarını finanse etmesine sistematik olarak yardımcı oldukları iddia edildi

T24’ün haberine göre, mahkemeye verilen dava dilekçesinde sanıkların terör ve şiddet içeren faaliyetlere yardım ettiklerinin farkında olarak hareket ettikleri ileri sürüldü. Ayrıca, İran’ın petrol gelirlerini aklamaya yönelik bir planı kasıtlı olarak başlatıp gizledikleri, bunu neden ve kimin için yaptıklarını bildikleri iddiası da yer aldı. Hakim, şikayetin bir kopyasını 1 Ekim’e kadar bankanın temsilcilerine gönderilmesini, Halkbank’tan 29 Ocak’a kadar yanıt vermesini istediği öğrenildi.

Vaziyet böyle. Bir zamanlar, esas hedefe ulaşmak için  muhataplarınıza sözler verir, sonra onları tutmazsanız sizi pek de ciddiye almayacakları gibi tuttukları dosyalarla anide “Rest” deyiverirler.

telif

Makale Yorumları

  • Feray 20-09-2023 09:59

    ???????

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar