Üzerimizde korkunç bir ölü toprağı…
Bahar yorgunluğu mu desem, tükenmişlik sendromu mu adını koyamıyorum. Pandemi giderken sanki enerjimizi de alıp götürüyor gibi. Kiminle konuşsam ya hasta, ya yorgun, ya neşesiz.
Aslında dile getirmesem de benim de ruh halim böyle. Ama kötü şeyleri dillendirmeyi sevmem ben.
Hem üzerimizdeki *hamur işi ruh halini bitirmek, hem de silkelenip kendimize gelmek için öncelikle sırtımızda yük edindiğimiz fazlalıklardan kurtulmanın isabetli olacağını düşündüm. (*Hamur işi ruh hali kendi literatürüme kattığım bir deyim, yakınlarıma çok kullanırım. Sürekli hamur yerseniz bir süre sonra hızlı acıkan, kolay doymayan, hep uykusu gelen ve enerjisi düşük biri olursunuz. Çünkü kan şekeri anlık olarak hızlı yükselir. Size kısa süreliğine enerji verir, ve aynı hızla düşerek bir anda sizi müthiş aç ve yorgun hissettirir)
Kilo verme konusunda 20’li yaşlarımda olduğu gibi ezbere yöntemlerle zaman kaybetmeyecek ya da şok diyetlerle metabolizmamı çökertmeyecek kadar deneyim sahibiyim. Bu yüzden bir işi bilenin kapısını çaldım, yaşam tarzımı anlattım. Öyle ya sonuçta onun bana verdiği liste bana uymazsa yine pratikte işe yaramayan bir girişimle zaman kaybetmiş olacaktım.
Evdeki çalışma düzenimi, yeme alışkanlıklarımı, dışarıda toplantıdan toplantıya koşturduğum ritmi yüksek günlerimi, mutfakta pişen yemek tarzımızı her şeyimi anlattım, o da sabırla dinledi.
Ve diyete başlamak için hayatımın en yoğun, en koşturmalı haftasını seçtim. Hatta ilk gün olarak da mideyi şölene çevirecek sayısız yemeğin büyük bir masada yanyana dizildiği bir aile buluşmasını seçtim.
Neden, çünkü bir meydan okuma ile başlamak benim için de motive edici olacaktı.
Önce niyete girin, diyete girmek nasılsa olur…
Diyet işi gerçekten disiplin gerektiriyor. Eğer kafanızda başlatmadıysanız, sürekli kaçamak yapmak için zihin sizi taciz edip duracak. Eğer karar vermişseniz, hangi sofrada hangi ortamda olursanız olun inanın canınız başka hiçbir şeyin tadına bakmak istemeyecek.
Kararlı olduğunuz zaman öğünlerinize sadık olmak çok daha kolaylaşacak. Ben dışarıda olduğum zaman ara öğünlerimi hep yanımda taşıdım. Restoranda yenen öğle yemeklerinde siparişten önce hep diyetisyenime ne seçmem gerektiği konusunda akıl danıştım.
Bazen ertesi günün yemeklerini ayarlamak için uykumdan taviz verip geceden hazırladım. Ama niyetine girdikten sonra, gerisi kolay.
Dış sesler motive edici mi, caydırıcı mı?
Konu diyet yapmaya gelince dışarıdan 2 farklı müdahale oluyor.
İlki “Aaaaa ne gerek var diyete, böyle iyisin işte” ciler, diğeri de “Evet son dönemde saldın zaten, birkaç kilo vermen lazım” cılar.
Ne şanstır ki bende iki türlüsü de var. Ama ikisi de motivasyon kaçırıyor.
İlk örnekte konunun fiziksel bir görüntü için yapılmadığını, ancak her kiloda iç organlarının biraz daha yağlandığını ve özellikle 40’lı yaşlarda metabolizma çok yavaşladığı için fazlalıkları bu yaşlara taşımamanın gerektiğini anlatıyorum.
Diğer grubun görüşü de öyle sinir ediyor ki, sırf inat için üstüne kocaman bir hamburger menü yemek istiyorum.
Tüyo vermeden yazı bitmesin..
Bu Pazartesi’nin yazısı da tüyosuz bitmesin. Maydanoz çok ciddi bir ödem atıcıdır. Kahvenin yanında 2 tane hurma yiyerek tatlı krizlerinizi önleyebilirsiniz. Gece geç saatlerde çok acıkıyorsanız bir bardak yağsız süte tarçın ekleyerek için, kan şekerini sabaha dek dengede tutacak ve açlık atakları yaşamayacaksınız.
Salatalarınıza mutlaka tahıl ekleyerek daha doyurucu hale getirebilirsiniz. Eğer dışarıda yoğun bir gündeyseniz kahvenize 1 tatlı kaşığı hindistancevizi yağı ekleyerek hem enerjinizi hem de tokluk sürenizi arttırabilirsiniz.
Çantanızda minicik bir poşette kuru üzüm, yaban mersini, badem ve ceviz taşımak sizi hiç yormaz ama hızlı bir fast food kaçamağı yapmamak için sizi sağlıklı bir öğün bulana dek normal bir açlık seviyesinde tutar.
Bir sonraki Pazartesi, yeni maceralarda görüşmek üzere…
Yorum Yazın