Ece Ayhan’ı 2002 kaybettik. Yaşasaydı, eli şiire uzansaydı, Berkin Elvan’ın ölümünden sonra ne yazardı acaba?
Şaire sual edilmez ama “Meçhul Öğrenci Anıtı” şiirinden sonra Berkin Elvan’ı da şiirle sarıp sarmalamasını beklerdik.
Sadece onu değil tabii, ‘kendinden daha büyük bir çocuğu kalbinde taşıyan çocukları’ da dahil etsin isterdik dizelerin arasına. Kimleri yani? Ali İsmail Korkmaz’ı, Ahmet Atakan’ı, Ethem Sarısülük’ü, Mehmet Ayvalıtaş’ı, Abdullah Cömert’i ve diğerlerini…
Bu bir çaresizliktir, kabul edelim. “Meçhul Öğrenci Anıtı” şiiri, çocukların öldürülmesi nedeniyle canı yanan ve ölümleri durduramayan bir şairin ağıtıdır.
Hatırlayalım.
1960’lı yılların ikinci yarısıdır. Antiemperyalist, bağımsızlıkçı, gericilik karşıtı, Cumhuriyetçi devrimci gençlik hareketinin, popüler ifade ile 68 kuşağının tarih yazma ve tarih yaratma ihtimalini başlamadan nihayete erdirmek isteyenlerin elleri tetiğe uzanır. Dönemin simge isimleri peş peşe öldürülür.
Önce Taylan Özgür’e kıyarlar, 23 Eylül 1969’dur tarih. 8 Aralık’ta Mehmet Büyüksevinç hayattan kopartılır. Battal Mehetoğlu ise altı gün sonra, 14 Aralık’ta kurşunlara hedef olur.
Canı yanar geride kalanların; ailelerin, sevenlerin ve şairlerin. Şiir, şairlerin ağıtıdır demiştik. Devam edelim, ağıt canı yananların şiiridir.
Ece Ayhan her ikisidir. Hem canı yanmıştır hem de şairdir.
“Meçhul Öğrenci Anıtı” isimli şiir böyle yazılmıştır. İlk kez, Ekim 1970’te Yeni Dergi’de yayınlanmış, o tarihten sonra her çocuk bir başka çocuğa kalbini açmıştır.
Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yaşasaydı,
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür.
Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
- Maveraünnehir nereye dökülür?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
- Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.
Bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
Bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
Yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım
O günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
Yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazmıştır:
Ah ki oğlumun emeğini eline verdiler
Arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:
Aldırma 128! İntiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
Her çocuğun kalbinde kendinden büyük bir çocuk vardır
Bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek
Yazılan sadece şiir değildir, kabul edelim. Bir tarih yazımıdır. Bir tarih tartışmasıdır. İkisine de evet ama aynı zamanda “tarihin tekerrür edip etmeyeceğine” dair tartışmayı sonlandıracak kadar hüzünlüdür.
Taylan 23 Eylül 1969’da öldürüldü; Berkin Elvan 11 Mart 2014’te. Taylan 21 yaşındaydı; Berkin 15 yaşında. Taylan Özgür, Turan Emeksiz’i taşıyordu kalbinde; Berkin Elvan, Taylan Özgür’ü. ‘Maveraünnehir, solgun halk çocuklarının kalbine döküldüğünden’ beri bu böyleydi.
Biz, Taylan öldürüldüğünde hangi duyguya teslim olduysak, Berkin Elvan’ın acı haberini aldığımızda da aynı duyguya bıraktık kendimizi.
Hüzün mü, öfke mi, çaresizlik mi? Kim hangi duyguyu yaşarsa yaşasın, bugün asıl olarak şairlerden mahrumuz, bunu bilelim.
Ondan mıdır acaba, Berkin Elvan’ın ardından Fenerbahçe tribünlerinde “çocuklar ölmesin maça da gidebilsinler” pankartının açıldığını gördüğümüz an, şiirin başka bir şekle bürünerek hayatın içine dahil olduğuna inanmak isteyişimiz.
Kim bilir, belki de.
Belki de ondandır, Ali İsmail Korkmaz’ın ailesinin Fenerbahçe stadına girişi sırasında gözyaşlarımızı tutamayışımız. Belki de ondandır Fenerbahçelilerin Ahmet Atakan için yaptığı besteyi binlerin korosundan dinlerken o ana teslim oluşumuz.
Bir faydası olur mu şiirlerin, durduramayacaksa ölümleri? Bilemiyorum.
Bir faydası olur mu pankartların, durduramayacaksa ölümleri? Bilemiyorum.
Belki de Turgut Uyar’ın dediği gibidir tarihimiz, “ne kadar hüzün geçmişse dünyadan, ne kadar acı geçmişse yaşayacağız.”
Yorum Yazın