Faizler yine hafif artacak.
Yeni Korumalı mevduatlar gelebilir.
Bu sene döviz tutulacak ama sonrasında uçacak.
Ekonominin tepesi başka şeyler söylüyor olsa da hemen altındaki bürokrasinin endişeleri devam ediyor. Faizin yükselmesinin yine bebek adımlarıyla olacağı önümüzdeki dönem faiz artışının da 2500 baz puan civarında olacağını, yerel seçimlere kadar popülist politikalar uygulanmaya çalışılacağı ve 1 Nisan sabahı bir felakete uyanabileceğimizi söylüyorlar.
Hatta diyorlar ki KKM yükünün üzerine bu anlamda yeni yüklerin de ekleneceğinden bahsediyorlar, 2019 yılında devlet bankaları üzerinden denenen enflasyon garantili mevduat uygulamasının da söz konusu olabileceği konuşulanlar arasında. TCMB’nin revize ettiği enflasyon beklentileri bile baskılanmış durumda, bu baskının inandırıcılığı için TÜİK’e güveniliyor diyenler bile var Ankara’da.
Uluslararası kuruluşlardan gelen tahminlerin de kendilerini doğruladığını 2023 sonu için dolar kurunun bu kuruluşlar tarafından 28-30 arası tahmin edilirken 2024 sonunda kurun en az 40 lira olacağı tahminlerinin yapıldığının altını çiziyorlar. Sert politika değişimi olmaması durumunda uluslararası kuruluşlardan gelen gelecek öngörüsünün de felaket senaryosuna dönüştüğü hatta 2027 yılı için dolar kurunu 95 lira olarak tahmin eden kuruluşlar olduğunu ifade ediyorlar.
Bütün bunların ardından insanın aklına iki şey geliyor açıkçası birisi bizi buraya sürükleyen ekonomi politikasının aslında o kadar da irrasyonel yani akıl dışı olmadığı. Aslında gayet de akılla yapılmış hamleler bunlar. Bir tarafta düşük faizle devlet bankalarından birilerine aktarılan paralardan yararlananlar, kur hareketliliğinden kar edenler, emlak fiyatları üzerinden spekülasyon yapanlar, ihracat için teşvik alanlar, Kur korumalı mevduatla kendilerini güvene alanlar. Diğer tarafta da bunları finanse eden ve her gün fakirleşen orta gelir seviyesi mensupları.
Son sırada da birkaç nesildir fakirliği kader olarak kabullenmiş, sosyal devleti sosyal yardım devleti olarak algılayan ve bu sosyal yardımları en üst düzeyde kullanan Erdoğan’ın gidişini felaketleri olarak gören kesim. Bu tablo bize son derece bilinçli ve akılcı bir politika izlenerek bu noktaya geldiğimiz gösteriyor. Ortada zaten muhalefete oy veren kesimden alınan servet yukarıya transfer edilmiş gibi duruyor. Ben kendi adıma bunu emreden bir Nas bilmiyorum, tersi olabilir ama.
Aklıma gelen ikinci konu ise şu çok bilindik kaynayan kurbağa hikayesi. 19 Yüzyıl biyologları tarafından ortaya atılan bir iddia bu. Her ne kadar bilimsel tarafı tartışmalı olsa ve günümüz biyologları öyle olmadığını iddia etse de bizim konumuz mecaz anlamı zaten. 19. Yüzyıl bilim adamlarına göre bir kurbağayı kaynayan bir suya atarsanız kurbağa hemen zıplayarak sudan çıkar, ya da en azından çıkmayı dener. Ancak su önce soğuk olursa ve yeterince yavaş ve kademeli olarak ısıtılırsa kurbağa tehlikeyi fark edemez, su kaynayıncaya kadar hamle yapmaz ve ölür.
Hangi yüzyıl biyologları haklı bilmem ama bizim bu yukarıda bahsettiğimiz politika uygulayıcıları çok büyük olasılıkla 19. Yüzyıl bilim adamları ile aynı fikirde gibi. Ekonomi bürokratlarının yukarıda anlattıklarına ve Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi yapılanlara bakılırsa son derece yavaş ve kademeli olarak ısıtılan bir suyun içindeyiz ve kaynama 1 Nisan’dan itibaren gerçekleşecek gibi görünüyor. İnsanın elbette daha kaynamadık mı yani diyesi geliyor ama kaynamamışız anlaşılan bir Nisan şakası gibi olacak sanki.
Mesela en düşük emekliye Nisan ayında hiç alakası yokken verilen seçim rüşvetini kabul eden bir halkın bugün maaşına zam yapılmamış olmasına itiraz ediyor olması sadece günlük bir itiraz. Muhtemelen ocağın altı Ekim ayı gibi yine kısılıp emekliye bir başka seçim rüşveti daha verilecek. En azından Ankara’da konuşulan bu. Memura verilen seyyanen zam da bir kez daha uygulanacak ama sonrasında seyyanen kısmının ortadan kalkması mümkün kalkmasa bile zamlar kök maaş üzerinden yapılacak ve seyyanen olan 8bin lira bu enflasyonda anlamını büyük oranda yitirecek.
Kurbağa ilk şansında kazandan atlamadı. Kaynama noktasına ulaşmadan bir şans daha var, ama kazanın dışında gerçekten hayat var mı o konuda hala endişeleri var. O endişeleri gidermesi gereken muhalefetin şu ana kadar bu anlamda çok başarılı olduğunu söylemek mümkün değil. Ama bu yazdıklarımızın zor tahminler olmadığını muhakkak onlar da biliyor.
Yorum Yazın