Zamlar geri alınsa bile sorun çözülmüyor. Çünkü iktidar bağımlı. Tek yol bağımlılığı kesmek. Faturanın yüzde 560 arttığı yerde dağıtım şirketleri hızla kamulaştırılmalı. Fatura kaleminin yüzde 466 arttığı yerde enerji bedeli için özel tekeller bitirilmeli, imtiyaz sözleşmeleri iptal edilmeli.
Derdimiz artık yüksek zamlar değil, katlanan faturalar. Yüzde 35 yüksek bir zamdı. Yüzde 127’ye zam diyebilir miyiz? Elektrikte tarımsal sulamaya yüzde 92, meskende üst kademeye, ticarethane ve sanayiye yüzde 127-128 civarı zamma zam demek kolay değil!
Asıl mesele ise artan enerji faturası. Enerji faturamızın yükselişinde artan enerji bağımlılığı, artan fosil yakıt bağımlılığı ve ülkemizin bu nedenlerle artan ithalat bağımlığı var. Bu yüzden enerji verimliliğini hükümet erteliyor, bu yüzden kömür, gaz ve petrole yükleniyor ve haliyle dünya enerji fiyatlarına bağımlı hale geliyor.
Dile kolay, Türkiye 2000-2019 arasında 665 milyar dolar yaktı.
Ama dördüncü bir bağımlılık daha var ki, son zamların katlanılmaz olmasının müsebbibi. Özelleştirme diyeceğim ama pastanın paylaşımına bakınca “tekelleşme” diyeceksiniz.
ÖZELLEŞTİRMENİN ANLATILMAYAN TARİHİ
AK Parti'nin iktidara gelir gelmez yaptığı ilk işlerden biri elektriği özelleştirmek oldu. 2004 yılında “Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Stratejisi Belgesi” hazırlandı. 2005 yılında IMF ile imzalanan “19. Stand-By anlaşması” ile birlikte elektrik üretim ve dağıtım şirketlerinin de özelleştirilmesine söz vermişti (ÖİB, 2013, sf:40). Verilen söz ile 2008-2013 arası enerjide üretim ve dağıtım özelleşti.
Böylece, 2002 yılında Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) elektrik üretimimizin yüzde 60’ına sahipken, bu oran 2008’de yüzde 48’e düştü ve 2013’te yüzde 33 gibi düşük bir seviyeye geldi. O yıl üretim ve dağıtım özelleşmeleri neredeyse tamamlanmıştı. Kamu bir avuç kalmış, yatırımları yerinde saymış, elindekilerinin bir kısmı da satılmıştı.
2020 yılına gelindiğinde EÜAŞ’ın üretimi yüzde 20’nin altında düştü. Şimdilerde ise yüzde 16-17 bandında olduğu tahmin ediliyor.
AK Parti iktidara geldiğinde üretimin yüzde 60’ı, dağıtımın ise tamamı kamunun elinde idi. Bugün üretimin altıda biri elinde kalırken, dağıtım birkaç şirketin eline geçti.
UCUZ KAMU, PAHALI ÖZEL!
EÜAŞ ürettiği elektrik ile piyasadan haliyle daha ucuzdu. Elektrik üretimi zamanla iyice çeşitlendi, alım garantisi, YEKDEM, ikili anlaşmalar, piyasa araçları gibi modellerle genişlemişti. Hepsinin rakamlarını tek tek karşılaştırabiliriz ama daha pratik bir yöntem olarak, bunlara göre tarife hazırlayan EPDK kararlarına bakalım. EPDK her dönem için EÜAŞ toptan satış bedeli, dağıtım bedeli ve elektrik bedelini tek tek açıklar. Dağıtım bedeli ve elektrik bedeli bu kalemlerin bize maliyetidir ve EÜAŞ toptan satış bedeli ise bize asla gelmeyen ama güzel bir ölçüt olarak durur.
EPDK kararlarına göre 2013 yılında EÜAŞ’ın toptan satış bedeli 17,73 kuruş iken, bizim faturada dağıtım bedeli 5 kuruş, enerji bedeli 23,39 kuruş imiş.
EPDK’nın 31 Aralık 2021 tarihli kararlarına göre 2022 yılında ise EÜAŞ’ın toptan satış bedeli 31,86 kuruşa çıkarken dağıtım bedeli 32,85 kuruşa, enerji bedeli ise 74,5 ile 134 kuruşa çıktı.
Yani 9 yılda EÜAŞ bedeli 14 kuruş artarken, dağıtım bedeli 28 kuruş artmış. Enerji bedeli ise üst kademede 111 kuruş kadar artmış.
Bir de oran olarak bakalım. EÜAŞ toptan satış bedeli 2013’te 1 ise 2022’de 1,8 olmuş. Enerji bedeli 2013’te bir ise 2022’de 5,8 olmuş. Dağıtım bedeli ise 2013’te 1 ise bugün 6,6 olmuş.
Yani EÜAŞ toptan satış bedeli artarken diğerleri katlanmış!
2013’deki faturalarımızdaki kalemlerdeki değerlere 1 dersek ve buna referans olması için EÜAŞ toptan satış fiyatını koyarsak, ortaya çıkan grafik hepimize çok şey anlatacaktır.
BAKAN NEDEN ZAMMI GERİ ÇEKEMEDİ?
Cuma günü yapılan toplantı sonrası enerji bakanı elektrik fiyatlarına dair bir karar açıklayamadı. Çünkü karşında zammın geri çekilmesini isteyecek kimse yoktu ve zammı sevenler ile buluşmuştu zaten.
Toplantıya katılan Mehmet Cengiz 21 dağıtım bölgesinde dördünün ortağı, kurulu gücü ise ilk 10’daki firmalardan biri. Yani hem üretiyor, hem dağıtıyor, hep pazarlıyor. Bakan onu kırabilir miydi?
Benzer şekilde Sabancı’nın sahip olduğu üç büyük dağıtım bölgesi, kurulu gücü ilk 5’te olması itibariyle o da bir tekel. Benzer şekilde Limak da ortak olduğu 3 dağıtım bölgesi üretim kapasitesinde ilk 10’da yer alması ile başka bir örnek.
Bakanımız o patronları üzebilir miydi?
Enerji bakanı üretimin yüzde 80’den fazlasını ve dağıtımın tamamını şirketlere teslim ettiği için, halktan yana karar alması çok zor, çok.
ZAMLAR GERİ ALINACAK MI?
Geçmiş zamların arkasında Türkiye’nin artan enerji, fosil ithalat ve tekelleşme bağımlılığı vardı. Geçmiş yazılarda ilk üçünü bolca inceledik. Şimdi ise dördüncüsünü tartıştık.
Bu zamlar geri alınacak mı? Halk kabul etmiyor, zam olarak görmüyor. Ciddi bir sermaye transferi olarak gören çok. Çünkü ortada artış yok, katlanan fiyatlar var.
Biraz da hükümet tarafından bakalım. Enerji sektörünü özelleştirmek için IMF’ye 19. Stand-By anlaşması ile söz verdiler ve 10 milyar dolar aldılar. Enerji yatırımları için 2007-2017 arası 70 milyar dolar kredi verilmiş. Bu kredilerin bir kısmını paramızın durduğu bankalar verdi. Ancak şirketler bu borçları da ödememişlerdi. Yani bizden aldıkları paralar ile borçlarını ödememişler. Bu resme bakınca zamdan çok başka bir resim ortaya çıkıyor.
Zamlar geri alınsa bile sorun çözülmüyor. Çünkü iktidar bağımlı. Tek yol bağımlılığı kesmek. Faturanın yüzde 560 arttığı yerde dağıtım şirketleri hızla kamulaştırılmalı. Fatura kaleminin yüzde 466 arttığı yerde enerji bedeli için özel tekeller bitirilmeli, imtiyaz sözleşmeleri iptal edilmeli.
Bağımlılığın faturası çok yüksek. Burada tek çare kamulaştırma ve hatta ötesi…
Yorum Yazın