On ilimizi neredeyse yerle bir eden şiddetli depremin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) neden afet bölgesine hemen sevk edilip arama kurtarma çalışmalarına anında başlatılmadığı sıklıkla soruluyor. Bunun nedenini anlatmaya çalışayım.
“EMASYA” Emniyet-Asayiş-Yardımlaşma kelimelerinin kısaltılmışı. EMASYA, 7 Temmuz 1997’de Genelkurmay Başkanlığı’yla İçişleri Bakanlığı arasında imzalanan, askerin toplumsal olaylara müdahalesini öngören bir protokoldu. Ne var ki bu belge 2010 yılında AKP Hükümeti tarafından Balyoz Eylem Planı davası gerekçe gösterilerek yürürlükten kaldırılmıştı. Darbe paranoyası böyle bir şey olsa gerek. Oysa EMASYA sayesinde 1999’daki İzmit ve Adapazarı depremlerine asker anında müdahale etmiş, pek çok canın kurtarılmasını sağlamıştı. Yani asker o felakette sivil hükümete bütün gücüyle yardımcı olmuştu.
Bugün ise, bütün yetkiler tek bir kişide toplandığı ve bütün kararları o tek kişinin aldığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde asker eli kolu bağlı, felaketi izlemek zorunda kaldı.
İşin daha da kötüsü var. Youtube kanallarında dolaşırken meslektaşlarımızdan Memduh Bayraktaroğlu’nun bir konuşmasına denk geldim.
Bayraktaroğlu, deprem günü sabaha karşı olanları çok güvenilir bir kaynaktan aldığı bilgilere dayanarak aktarıyordu. Bayraktaroğlu bilginin kaynağının AFAD olduğunu söylüyor. Bayraktaroğlu’na göre deprem günü sabaha karşı İçişleri Bakanlığı’na AFAD’dan depremin meydana geldiği ve durumun çok vahim olduğu haberi veriliyor. Bakanlık da Süleyman Soylu’yu anında bilgilendiriyor. Soylu bunun üstüne Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’u arıyor. Üçlü acil bir toplantı yapıp karar veriyorlar. TSK’nın deprem bölgesine yakın birlikleri afet yerlerine sevk edilecekler. Akar ilgili makamları, Soylu da Jandarma Genel Komutanı’nı arıyor. Hazırlıklar jet hızıyla başlıyor.
Ancak, bir kaç saat geçtikten sonra alınan kararın en büyük “muktedir”e haber verilmesi gerek.
Akar ve Soylu sabah namazından kalktığı varsayılarak Cumhurbaşkanlığı’na haber veriyor. Haber Erdoğan’a ulaşıyor. Ve fakat...
Karşı tarafın tepkisi çok şiddetli oluyor. Bayraktaroğlu’nun aldığı bilgiye göre, Soylu ve Akar önce çok sert bir azar işitiyor. Ardından da AFAD bütün yardım ve kurtarma operasyonunu durduruyor. TSK da geri çekiliyor. Bayraktaroğlu, ilk 24 saat deprem bölgesine yardımın bu nedenle gitmediği bilgisini aldığını anlatıyor. Bayraktaroğlu’nun anlattıklarını dinlerken elim ayağım kesildi. Ne düşüneceğimi bilemedim.
Youtube konuşmasında Memduh Bayraktaroğlu bir dedikoduya göre 5 Mart tarihinde Akar,Soylu ve Ersoy’un görevlerinden istifa edeceklerini söylüyor. Ancak bu istifa bilgisinin doğruluğundan emin olmadığının da altını çiziyor.
Başka bir Youtube kanalında başka bir meslektaşımız Can Ataklı Bayraktaroğlu’na atfen aynı iddiaları anlatıyordu. Bu söylenenler gerçekse dehşet ki ne dehşet. Hayırdır? Asker korkusu dağları mı sardı? Yahu asker mi kaldı darbe yapacak? Genel Kurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı’nın, Jandarma da İçişleri Bakanlığı’nın emrinde değil mi ?
RAFA KALDIRILAN DEPREM MASTER PLANI
Türkiye fay hatları üstünde olan bir ülkeyken neden bir Deprem Master Planı’nın yapılmadığı sıklıkla sorulan sorulardan birisi. Buna da cevabı 1999 depremleri sırasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Ali Müfit Gürtuna ayrıntısıyla cevap vermiş. Gürtuna diyor ki:
“Bizim dönemimizde beş yıllık bir çalışmayla hazırlanan Deprem Master Planı dikkate alınsaydı kayıplarımız binde bir oranında olurdu. Planımız uygulansa Amik Ovası’nı imara açamaz, fay üstünde inşaat yapamazdınız. Bilimden koparsanız bunların yaşanmasının önüne geçemezsiniz.” Gürtuna 1999 depremlerine devlet kadar İstanbul Belediyesi olarak da hazırlıksız yakalandıklarını söyleyerek şunları anlatıyor:
“Dünyada depreme ne gibi hazırlıklar yapıldığını araştırmaya başladık. İlk olarak olası bir depreme hızlı müdahaleler için şehrin dört bir yanına 2000 konteyner koyduk. Şimdi öğrendim ki bu konteynerler hırsızlarca yağmalanmış ve sayıları 500’e düşmüş. “
Gürtuna dünya çapındaki uygulamaları incelediklerini şöyle anlatıyor:
“Gördük ki dünyada organizasyon anlamında en ileri bölge ABD’nin California eyaleti. Derhal bir ekip oluşturarak buradaki afet hazırlık ve yönetim sistemini inceledik. İncelememizin hemen ardından bu sistemi İtfaiye Daire Başkanlığımızın çatısı altında oluşturduk. Bundan sonra da sadece depremle değil, bunu tüm afetlerle mücadele merkezine dönüştürerek Türkiye’nin ilk Afet Koordinasyon Merkezi olacak AKOM’u Şubat 2000’de kurduk.”
Üniversitelerle koordinasyon kurarak çok kapsamlı zemin etüdleri yaptıklarını belirten Gürtuna sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Dünyanın ilk ve tüm unsurlarıyla 1331 sayfalık Deprem Master Planı’nı hazırlayıp yayınladık. Planı başta Başbakanlık olmak üzere tüm ilgili birimlere gönderdik. Üzüntüm şudur ki plan 2004’te rafa kaldırılmış ve bir daha da oradan indirilmemiş. Bu mükemmel plan neden unutuldu, önemsenmedi? Onun için olup bitenler kaza maza değil, cinayet de değil, düpedüz katliam. 425 toplanma alanı belirledik. Sonradan öğrendim ki buralara AVM’ler, gökdelenler dikilmiş.”
Cehalet, rant kapma hırsı ve iktidarı kaybetme korkusunun ne tür felaketlere yol açtığını sanırım yeterince anlattım.
Bunları duydukça isyan ediyorum. Nasıl bir kafadır bu!!! Oradaki dostlarımız, vatandaşlarımızın çektiği bu acıya nasıl dayanıyorlar??? Geceleri uyuyabiliyorlarmı??