3.Kolordu Komutanı Şükrü Naili Paşa, gemide mevcut mürettebattan sadece dört kişinin bildiği, İstanbul’u sordu. İstanbul’u gören asker cevap verdi.
Asker: En büyük ve en kıymetli memleketimiz.
Tarihi ve geçmişini bildiğin sürece, geleceği çizebilirsin. Bugün önce Atatürk ve mevcut Cumhuriyeti anlamak için o zaman içinde görülmeyeni de bilip anlamak gerekiyor.
İşte unutulmuş ya da hiç hatırlanmamış olguları hep aklında bir gün gerçekleştirmek üzere planları arasına alan koca deha, dünyada eşi benzeri olmayan lider, insan Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
Onun ve tarihin gizli kalmış, unutulmuş naftalin kokularından, lavanta kokularına dönüştüren, İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluş günü kutlama alanlarından biri olan Gülhane’de, üstelikte başlayan yağmura aldırış etmeden her zamanki sıcak, samimi ve tatlı dili ile Sunay Akın ifade ediyor. İlk jesti yağmur yağıyor olması sebebi ile sahneden değil halk ıslanıyor diye onun da halk gibi ıslanmayı tercih etmesi. Uzatılan yağmurlukları kabul etmiyor ve tatlı tatlı anlatmaya devam ediyor. Program hem İBB kanallarında hem soysal medyaya aktarıldı, buradan takip edebilirsiniz ama benim için son derece kıymetli birkaç konuyu yeniden aktarmak isterim.
Ve hepsi de inanın KADIN kimliği üzerine birkaçı hariç ki.
İlk olarak en bilinen Halide Edip Adıvar başta olmak üzere, ilki Sultanahmet meydanında gerçekleşen ama İngiliz uçakları, meydan dağılsın diye üstlerinden alçak uçuş gerçekleştirdiklerinde, KAÇMAYAN TÜRK KADINI!
Sonra çok önemli olan Amasya, Erzurum ve Sivas kongreleri üçlemesinde Gazi, Sivas’a vardığında, konakladığı tiril tiril misafir olduğu alanda Sivas’lı bir Anadolu kızımızın çeyizi ile donatılmış ve baş ucu yastığı şiir ile taçlandırılmış düzen.
Herkes aman efendim bilmiyorduk diye söz sığınırken Atalarının aslında sadece başta Türk kadını ve çocuklar için yola çıktığını, cephede şiir yazdığını, gizli romantik olduğunu da bilmiyorlar. Nereden empati kursunlar ancak onu yakından tanıyabilen, yüzyıllar geçse de üzerinden onun düşün gücünü bilebilen o ermişliğe kavuşabilen bilir, böyle şeyler kızmak yerine anlamak ve bundan pay çıkararak mutlu olabildiğini. Yastıkta nakış nakış işlenmiş işlenmiş dizelerde şu yazar:
“Dünyanın makamı ile gururlanıp incitme insanı,
Zamanın Süleyman’ı olsan, bırakırsın sarayı”
Sözün ve sözü söyleyenin yüreğinin büyüklüğüne, o Anadolu kadınının derinliğine, gücüne, kuvvetine bakın!
İşte öncelikle hemcinslerim, kız kardeşlerim işte örnek alacağınız şahsiyetler. Söyleyecek sözünüz ve sevecek vatanım var, diyebiliyorsanız. Buyurunuz, buradan başlayınız!
Kadınlar konusunda ise son olarak, Polis Memuru Mehmet Cemil. Düşman askerleri Gülhane’de bir başına kadını taciz ederken, müdahale edip koruduğu için sürgün edilen Mehmet Cemil’i bulup, yaban ellerden özgürlüğüne kavuşturan yine Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Ne tarafta durursanız durun ama bize en büyük payeyi, hakkı, sevgiyi ve saygı yalnız ve yalnız o verdi. Lütfen artık sadece bu bilinçle bakın.
Gülhane parkının anıları bitmez, kapısından girerken 100.yılı anısına yapılan Atatürk heykeli sizlere “Merhaba” derken, vatanına hasret giden Nazım’ın yari ile gizlice burada buluşması gelir akla, birden bire ceviz ağacı oluverirsiniz, kökleriniz ile.
Sarayburnu tarafında bir zamanlar semaverler ile dolu dolu, ailecek çay içip denizi resmettiğimiz hafızalardan çıkıverir anılar ilk Atatürk heykelinin gücü ile.
Anekdotlardan en önemlilerinden biride törene program başladıktan sonra rötarlı ama eşinin elini sımsıkı tutarak giren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na karşı “Bir şiir söylemek lazım değil mi? Ekrem başkan tıpkı “Her şey çok güzel olacak!” gibi..Bu ülkenin hisse senetleri ile değil hissi duygulara ihtiyacı var” diyerek bağladığı, 100.yılında “Korkma!” ile başlayan İstiklal Marşımız ve bir zamanlar; yok olmuş bir ülkede nefes alıp ulus olmaya çalışan bir ülkenin emekleri arasında TBMM’nin şiir yarışması düzenlemesi ve 724 şiirin içinden, Kastamonu’dan henüz lise öğrencisi genç bir gencin şiirine karşı “Bunu nasıl yazabilmiş bu yaşta” diyerek, “Bizim ne olacağımız bilmiyoruz ama siz çok önemli bir şair olacaksınız Mehmet Raif” diyip, onurlandırdıkları bir meclis. Bugün dahi çocuklarımızın, kendi gençliğimizin nasıl yontulduğunu düşündüğümüzde, o kurucu Gazi Meclisinin güzelliğine, inceliğine ve zarafetine bakınız.
Onlar olmasa o Mehmet Raif, sonunda bizim koskoca devrimci RIFAT ILGAZ’ımız nasıl olurdu?
Bizim bu Anadolu toprağının bağrından gümbür gümbür serpilmiş ne yiğit evlatları var. Kadını ve erkeği ile vatanına sevdalı. Hiç bir şey ile ölçmeyen ve satmayan.
O yüzden İstanbul o Kurtuluş Savaşımızın askerinin dediği gibi:
En büyük ve en kıymetli memleketimiz, başta olmak üzere her karışı baş tacı edeceğiz.
Çünkü ülke, bu toprak, bu insan bizim.
Yaşamak, bir ağaç gibi hür ve kardeşçe…
Güzel günleri göreceklerine, tüm yoklukları ile inandılar.
Biz mirasımız ve bu zenginliklerimiz ile mi yapamayacağız.
Eğer yapamayacaksak önce aklımızdan ve sonra vicdanımızdan şüphe duymak gerekir.
Kaldı ki yanı başımda İran’dan gelmiş Ressam bir hanım efendi, Ekrem İmamoğlu başkana ulaşmak istiyor çünkü öğreniyorum ki bir ATATÜRK hayranı ve sadece ağaçtan bir tablo yapmış.
Dünya ona hayran biz ne yapmalıyız, sizce?
Sıvayın, kollarınızı değil,
Aklınızı, vicdanınız ve sağduyunuzu.
Onu yüreğinizde ve bu güzel vatanı bizlere bırakmış olmanın sevinci ve onuru ile
Dünyada hiçbir uygarlığa nasip olamamış bu güzel insan bizim ATAMIZ, BAŞ ÖĞRETMENİMİZ.
Ona ve Cumhuriyet devriminde tüm düşün arkadaşlarına sonsuz saygı ve minnetle!
Yaşasın İstanbul,
En büyük ve en kıymetli MEMLEKET
Yorum Yazın