Bağrımda oynaşan kelebekleri durduramıyorum
Merhabalar, bir buçuk ay sonraki ilk yazım bu. 2016’dan bu yana yüzlerce yazı yazdım, kiminde çok kızgındım kiminde çok üzgün. Kiminde ışığı kırılmış bir buruk güneş gibi, kiminde kabuğunu kırma heyecanında bir tohum gibi... Belki de ilk kez bu kadar duygusalım. Odaklanamıyorum, zihnimde dört nala koşan atı durduramıyorum, bağrımda oynaşan kelebekleri durduramıyorum.
Seçimin mutfağındaydım
Esasında böyle bir seçim dönemi geçirmeyi beklemiyordum. Esas planım seçim döneminde söyleşiler yapmak ve bu söyleşileri bu köşeden sizlerle paylaşmaktı. Hatta bunun için bir liste bile planlamaya başlamıştım. Ve fakat hayat öyle akmadı, boşuna bir buçuk aydır klavyenin tuşlarına dokunamamış değilim. Geride kalan bir buçuk aylık sürecinde demokrasi tarihimizin en önemli seçimlerinin çalışmalarındaydım, mutfağında.
Biz Topluluğu bir süre uyudu
Biz Topluluğu adında bir sivil toplum inisiyatifinin başkanlığını yapıyorum aynı zamanda. Burada ben, çalışma arkadaşlarım ve üyelerimiz gençlerin siyasi süreçlere katılımı meselesi başta olmak üzere gençlerin sorunlarını, siyasete bakışını ve siyaset kurumundan beklentilerini çalışıyoruz. Bu konuları çok boyutlu şekilde çalışıyoruz. Biz Topluluğu bir süre uyudu, belki de bugünler için dinleniyordu; bilmiyorum. Şubat ayındaki deprem uyandırdı Biz Topluluğu’nu, tekrar başladık.
Mansur Bey’le başladı
Gençler üzerine yaptığımız rapor çalışmalarını sunmak üzere toplantılara davet edildik, kimi toplantıları da biz talep ettik. Millet İttifakı’nı oluşturan 6 partinin tamamını üst düzey kademelerde ziyaret ettik. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı Sayın Mansur Yavaş oldu bizi ilk davet eden. Uzun ve verimli bir toplantı, detaylarını pek tabii yazmayacağım. Mansur Bey’le başladı maraton, tabii o zaman biz de bilmiyoruz uyandığımızı.
Yıldırım Hoca, yarının Milli Eğitim Bakanı
Mansur Bey’den sonra oldukça yoğun geçeceğini bildiğimiz, üç gün sürecek Ankara toplantılarımıza başladık. Bizi misafir eden ilk kişi CHP Ankara Milletvekili ve yarının Milli Eğitim Bakanı olmasını gönülden desteklediğim Sayın Yıldırım Kaya hoca oldu. Hocamla, eğitim meselesini değerlendirirken; hocam ‘’Bu çalışmalarınızı genel başkan görmeli, görüşmek ister misiniz ?’’ dedi. Mutlulukla istedik tabi. Ama bu yoğunlukta zordur, olmaz diye düşündük.
Haydi Türkiye, haydi !
Gelecek Partisi İnsan Hakları Başkanı Sayın Prof. Dr. Serap Yazıcı Özbudun Hocamla toplantımızda telefonum çaldı, açamadım. Sonra telefonda Yıldırım Hoca, ‘’Canboray, genel başkan çok etkilendi seni ve ekibini bu akşam ağırlamak istiyor.’’ CHP’nin meşhur 7’nci katına nasıl vardık, bilseniz. Sayın Abdurrahman Yarguci’yle sohbetin ardından Sayın Kemal Kılıçdaroğlu kabul etti beni, arkadaşlarımı, Biz Topluluğunu. Kemal Bey’le de toplantımızın tüm detaylarını tabii yazmayacağım.
Ve fakat Kemal Bey, eleştirilerimi vakur bir tavırla karşıladı ve sonra bu eleştirilere yönelik neler yapabileceğimizi konuştuk. 15 Dakika olarak planlanan görüşme, 1 saati geçti. Biz anlattık, Kemal Bey dinledi. Ben o akşam CHP Genel Merkezinde bir söz verdim Kemal Bey’e baharlar gelene kadar yorulmadan mücadele verme sözünü verdim, verdik. Hiçbir talep olmadan…
O toplantıdan sonra seçim sürecinin tam ortasında buldum kendimi, bulduk arkadaşlarımla beraber.
Söylemde, kampanya enstrümanlarında, gençlerle – Millet İttifakı temsilcilerinin buluşmasında söz verdiğimiz gibi çalıştık.
Kampanyanın başarıyla neticelenebilmesi için tüm zerremizle elimizden geleni arkadaşlarımla beraber yaptık.
Bu tarihi dönemi hiç unutmayacağım, bir ömür boyu onur duyacağım. Bu dönemde yaşananların tüm detaylarını, tüm deneyimlerimi bu yazıda yazmayacağım. Zamana yaya yaya…
Bir buçuk aydır bu yüzden yoktum. Çağırıldığımda toplantılarda, talep edildiğinde rapor çalışmalarıyla, talep edildiğinde kampanyayı güçlendirme çalışmalarında oradaydım. Mutfakta.
Dilerim bir zerrecik katkım, katkımız olmuştur Biz Topluluğu olarak.
Bugün o gün geldi, çattı.
Demokrasi tarihimizin en önemli seçimi geldi işte.
Ne acılar çektik…
Kemiklerimiz oyuldu…
Gözlerimiz kanadı…
Dizlerimiz kabuk tuttu…
Boğazımız kurudu…
Dilimiz yandı…
Sistematik olarak kutuplaştırıldık.
Birbirini dinlemeyen, dinleyemeyen bireylere dönüştük.
Yüz yüze bakamaz hale gelen dostlar oldu.
Karın sussun borca girenler…
Göz göre göre yoksullaştırılanlar…
Çığlığı duyulmayan gençler…
Çetelere dağıtılan paralar…
Bir ulusun çarçur edilen serveti…
Bir toplumun bile isteye yok edilen kolektif hafızası…
Türk Devrimleriyle hesaplaşmak için elden gelenin arda konmaması…
Öldürülen kadınlar…
Öldürülen LGBTQ+ bireyler…
Öldürülen hayvanlar...
Sokak ortasında kurşunlananlar…
Cami avlularını miting alanına çevirenler…
Kendi vatandaşına sürtük diyenler…
Zindanlarda süründürülenler…
Hayalleri soğurulanlar…
Umudu elinden alınanlar…
Mandalina kokusuna hasret çocuklar…
Miras o çiftliğe dikilen utanç mabedi…
Betonun altında devlet bekleyenler…
Çalınan sorular…
Küfürler, silahlar, sopalar…
Bir kereden bir şey olmaz diyenler…
Emekçiye atılan tekme…
Ruhumuzun kırılan aynaları, kül gibi ufalanan pulları…
Hak etmedik.
Bu toplum bunları hak etmedi.
Ben, biz; gençler bunu hak etmedik.
Borcumuz, hatamız neydi ki gençliğimizi bozdur bozdur ödeyemedik, bilmiyorum.
İnsan onuruna yakışır bir yaşam istiyoruz, fazlası değil.
Yalnız gençler değil; kimse hak etmedi.
Kimse bu kadar aşağılanmayı hak etmez, hak etmemeli.
Şimdi önümüzde iki seçenek…
Ya barışarak birlikte özgürce yaşamayı seçeceğiz.
Ya da memleketi otoriteryanizme teslim edeceğiz.
Ya birleşe birleşe kazanacağız.
Ya ayrışa ayrışa ufalanacağız.
İki adaydan birini seçmeyeceğiz.
İki farklı Türkiye Cumhuriyeti idealinden birini seçeceğiz.
Bir yanda diğerine taş atanlar.
Bir yanda diğerine kalp yapanlar.
Bir yanda öbürünü kovalayanlar.
Bir yanda öbürünü kucaklayanlar.
Bir yanda kan emen çeteler.
Bir yanda kan kusan emekçiler.
Bir yanda yoksulluğun sırtına basan bir sahte şaşa.
Bir yanda emeğin göğsünden fışkıran bir bahar.
Seçim, bunun seçimi.
Tercih, bunun tercihi.
Evet, bugün yerimde duramıyorum.
Odaklanamıyorum.
İçimde serseri bir coşku, yüzümde arsız bir tebessüm.
Omzumda dolanıyor uğur böcekleri.
Kulağıma şarkılar fısıldıyor erik ağaçları.
Dizlerim titrek, değişim değiştiriyor küreyi.
Değişimin ürkek, değişimin narin, değişimin kırılgan adımları…
Evet, bugün yerimde duramıyorum.
Odaklanamıyorum.
Bağrımda oynaşan kelebekleri durduramıyorum.
Barışacağız, bu bereketli topraklarda insanca yaşayacağız.
İnanıyorum, vakti geldi.
Kemal Kılıçdaroğlu tarihimizin en iyi Cumhurbaşkanlarından biri olacak, inanıyorum.
Sadece inanmıyorum; biliyorum çünkü artık onu tanıyorum.
Gelsin gelmekte olan.
Haydi Türkiye, haydi !
Haydi ikinci yüzyıla !
Haydi Yarının Türkiyesi’ne !
Haydi yeniden gülmeye !
Haydi hep beraber kavuşmaya !
Haydi hep beraber yaşamaya !
Haydi, Türkiye !
Haydi, ölüm yok ki uyan !
Haydi, uyan !
Sana söz, söz !
Yorum Yazın