" Bizi batırır, seçim kaybetsek de yokum" dedi, Cumhurbaşkanı Erdoğan katıldığı bir SGK toplantısında " Niçin erken emeklilik? Ne zaman emekli olması gerekiyorsa o zaman emekli olsun ve parasını en güzel şekliyle alsın” dedi. Cumhurbaşkanı, emekli olmanın ardından ikinci iş aranacağını, böylece işsizliğin yükselteceğini belirterek bunun kötü bir hesap olduğunu dile getirdi. Erdoğan, ‘erken emekliliği başlarına dolayanların bedel ödeyeceğini ve ödediğini’ ifade etti.
“Biz bunu politik hesaplarla yapmayacağız” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Arkadaşlarıma söylüyorum… Beni bu yola teşvik etmeyin. Milletimin zararına olan bir şeye asla yokum. Seçimi kaybetsek de yokum. İskandinav ülkelerinin hepsi erken emeklilik sistemiyle battı. Herkes vaktinde emekli olmalı. Bütün dünya bizim sistemimizi kendine uyarlamaya çalışıyor, bizdeki bazı köhne zihniyetler sistemi çökertmek için hinlik peşinde koşuyor" diye konuştu.
Tamam tamam panik yok. Yukarıda bahsedilen olay 3 yıl önce geçiyor. Yani üç koca yıl önce 2019 da. Tabi o zamanlar ekonomimiz şimdi gibi güçlü ve güven veren bir durumda değildi. Enflasyon, yüksekti, işsizlik riskli seviyelerde idi. Cari açık falan veriyorduk. TÜİK henüz gereğini yapabilen bir kurum olamamıştı vesaire.
Oysa bugün her şey güllük gülistanlık, kanatlandık uçuyoruz. Zaten o zamanlar EYT'yi çıkarmadığı için Sayın Cumhurbaşkanının seçim kaybetme riski de vardı ama bu gün elbette öyle bir risk de yok. Yani bugün EYT düzenlemesi yapmamızın tek sebebi artık bekleyeceğimiz bir batma tehlikesi kalmamış olması. Bu son cümleyi nasıl isterseniz öyle anlayabilirsiniz.
Ama Sayın Cumhurbaşkanının yukarıdaki sözlerini nasıl anlamak isterseniz isteyin tek bir şekilde anlatabilirsiniz, mealen "Bizim EYT düzenlemesi yapmamızı isteyen hainler var, o hainler ülkenin batmasını istiyor. Seçim de kaybedecek olsam ben halkıma devletime bunu yapmam."
Elbette ben başka türlü anlayamazsınız dedim ama memlekette yeni türemiş bir meslek de var onu unuttum, "Siyasi tevilcilik". Yani 'aslında öyle demek istemedi, şunu kastetti' falan gibi açıklamalarla destekledikleri siyasilerin sözlerine olmadık anlamlar yüklemeye çalışan bir meslek erbabı oluştu memlekette. Bu arkadaşlar boş zamanlarında da çoğunlukla gazetecilik ya da akademisyenlik yapıyorlar. O sebeple yukarıdaki ifadelere de benim anladığım dan başka bir mana vermeleri mümkün.
Siyasete başlarken merhum Süleyman Demirel'in meşhur mottosu 'Dündür bugün, bugündür' anlayışına çok sert karşı çıkarak, "Türk siyasetini bu anlayıştan kurtaracağını söyleyen Erdoğan daha birkaç ay önce bu cümleyi kendisi olduğu gibi tekrar etmişti, hatırlarsanız. Yetinmemiş Demirel'in 'Siyasette 24 saat çok uzun bir süre cümlesini de kullanmış ve 20 yıl sonunda ulaştığı noktayı kendisi ifade etmişti.
Aslında 20 yıllık ideolojik yolculuğun kabaca üzerinden geçmek bile bu itirafa gerek olmadığını bize net şekilde gösteriyordu. Ama kendisinin söylemesi iyi oldu, anlaşılması kolaylaşıyor.
İşte bu ideolojik savrulmalarin her birini bir konjonktüre bağlayarak halka anlatmayı başaran Erdoğan, bakalım uyguladığı seçim ekonomisinin maliyetine katlanma konusunda da aynı halkı aynı şekilde ikna edebilecek mi?
Eğer edebilirse dündür bugün bugündür' sözü siyaseten evrensel bir hale dönüşür. Üzerine bir de Türk halkı için "Hayat bir gündür, o da bugündür" sözü literatüre girer. Ama yine de unutmamak lazım yarına cikabilme riskimiz de var.
Noktasına virgülüne kadar katılıyorum hocam Malesef geri vitesi çok gacırtılı oldu ama masada tükürük klmayacak bu gidişle lakin nafile