Sevgili Okurlarım
Burgazada sakinleri 1955’teki 6-7 Eylül olaylarından büyük bir dayanışma ile kazasız, belasız kurtulmuşlardı. Tabii ki Heybeli’deki Deniz Harp Okulu’ndan gelen bahriyelilerin koruması sayesinde…
O meşum günden sonra Burgaz Ada’da hayat huzurlu, sevgi dolu, eğlenceli bir döneme girmişti.
Burgazada'dan yolu geçenler bilirler; tüm Prens Adaları’nın içinde “Burgazlı olmak” bir imtiyazdır. Burgazlılar kocaman bir aile gibidir. Dünyanın hangi köşesine giderlerse gitsinler kalplerinin bir köşesi Burgaz için çarpar. Adadaki yaşamı özlerler… Zengin-fakir, ırk-lisan-din ayırımı olmayan, büyük ailelerini unutmaz, har daim hasretini çekerler. Gittikleri her yerde her ülkede fahri Burgaz elçileri gibidirler.
Gelin şimdi o yıllara, geçmişe doğru birlikte bir yolculuğa çıkalım…
Önceki yazımda bahsettiğim Adalı gençler arasındaki haftalık futbol maçları bütün iddiasıyla devam ediyordu. Kendi aramızda yaptığımız bu müsabakaların esas amacı geleneksel olarak her yılın ağustos ayında gerçekleşen Burgazada- Kınalıada maçına hazırlanmaktı. Bizim derbi maçımız da buydu.
Burgaz Ada genç takımının antrenörü Galatasaray ve Milli Takım’ın efsanevi kalecisi Turgay Şeren’di. O takımın kadrosunda olan ben ve arkadaşlarım Berlin Panteri Turgay Şeren’e hayrandık tabii ki… Kendisi tüm adanın sevgisini kazanmış gerçek bir centilmen idi.
Büyük takımlar ise şöyle kuruluyordu… Burgaz takımı Galatasaray – Beyoğlu Spor karmasıyken Kınalıada takımı Beşiktaş- Fenerbahçe karmasından oluşuyordu. O zamanın önemli oyuncuları bu geleneksel maçta oynuyorlardı. Mesela Lefter ve Basri’yi Kınalı takımından hatırlıyorum. Burgaz’dan Turgay Şeren, Kadri Aytaç ve Beyoğlusporlu Sofyanidis ve Miramandi de hâlâ gözlerimin önünde.
Güzel yıllar çabuk geçer. Hayat da öyle değil midir? Her zaman iyi veya her zaman kötü değildir. Bazen iyi bazen de kötü olaylar olabilir. Mühim olan ümidini kaybetmemek, mücadeleye devam etmek; bunları yaparken de empati yapmak, insanları sevmek ana fikir olmalıdır diye düşünüyorum.
Felsefeye dalınca olayları unuttum!..
1960 yılı geldi ve ihtilal oldu. Demokrat Parti mensubu adalılar arasında Yassıada’da yargılananlar oldu. Netice olarak hiç kimse ceza almadı ve hepsi geri döndüler.
1961 yılında Burgazada Deniz Klübü Sutopu, Yüzme ve Yelken branşlarında faaliyete geçince ben kendimi sutopu takımında buldum. Takımın en genç üyesi idim. Bu takımı size anlatmam lazım. O zaman yazımın başlığını daha iyi anlarsınız.
Öndeki sırada birincinin adı Çeço Celentano. Kendisi İtalyan ve meşhur şarkıcı Adriano Celentano"nun kuzeni olur… Hasan Kızıl, Engin Aktel, Ferit Erkal ve Ahmet Oğuzoğlu Müslüman, Sami Raninoviç Yugoslav, Aslan Radomisli Macar asıllı Yahudi. Türk Yahudi’si olarak da ben vardım. Takıma bakar mısınız, sanki dünya karması!..
Antrenörümüz ise aynı zamanda Milli takım antrenörü İbrahim Sulu idi. Kendisi Deniz Subayı idi. Son derece disiplinli ve sert bir antrenördü. Takımımız adalı gençlerden oluşmuş ve Galatasaray, Yüzme ihtisas gibi lig takımları ile mücadele ediyordu.
1962 yılında ASSK-Adalar Su Sporları Kulübü kuruldu… Takımlarımız oraya geçti ve federasyona kaydolduk. Artık lisanslı sporcular olmuştuk.
Aynı yıl Burgaz Deniz Kulübü’nün önündeki küçük meydanda Atatürk heykeli yapıldı ve 30 Ağustos günü törenle açıldı. O gün ada gençleri kızlı erkekli beyaz kıyafetler giyerek heykelin önünde yarımşar saat nöbet tuttuk. Fotoğrafta kız arkadaşım ile beni nöbet tutarken görüyorsunuz. O günden beri o heykelin önemi zaten çok büyük iken daha da bir bağ oluştu.
Burgazada’da sular durulmuyordu. O sene Hürriyet Gazetesi’nde korkunç bir fotoğraf ön sayfada çıktı. Kıbrıs’ta bir subayımızın ailesi katledilmişti. Ülkemizde tepkiler çığ gibi büyümüştü. Maalesef her zamanki gibi kabak masumlara patladı ve İstanbul’daki Rumlar bir hükümet kararı ile ülkeden kovuldular. Burgazada’nın neşesi aniden gidivermişti. Çocukluk arkadaşlarımız, her hafta maç yapıp kavga ettiğimiz, akabinde barıştığımız arkadaşlar günlük hayatımızda bir yıldız gibi kayıp yok olmuşlardı.
Burgazada yine bir travma yaşıyordu. Kıbrıs’taki olaylarla İstanbul’daki Rumların ne ilgisi vardı acaba? Hepimiz anlamaya çalıştık ama o zamanki aklımız ile beceremedik!..
Hayat devam ediyordu. Adalarda yeni gruplar oluşuyordu. Burgazada her yeni geleni bağrına basıyor ve aileye kabul ediyordu. Zaten yazımın başındaki Etnik Renkler’den kasıt bu büyük aile idi.
En büyük ilaç zamandır. Adadaki sevgi ortamı da bunu hızlandırmıştı.
1963 yılında Büyükada Anadolu Kulübü’ndeki kıyafet balosuna Burgazada gençleri olarak katılmış ve Turizm Bakanımızın da olduğu bu baloda Anadolu Otobüsü kompozisyonu ile birinci olmuştuk. Burgazada bir kez daha dans, neşe, sevgi ile rengârenk parlıyordu.
Fotoğraftaki kaytan bıyıklı, kasketli, yakışıklı kabadayı benim. O resimde Türkiye’nin güzel ve renkli yüzü var. Aret Aslanyan, Deniz Savaşkan, Moris Fransez (şöförümüz), Vedat Alev, Metin, Cem Behar, Roli Karuana (Malta asıllı), Davit, Yalçın Kibar, Rozet, Doli ve tabii ki ben de varım. Bu fotoğraftaki bazı arkadaşlarımızı kaybettik. Bazıları da dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşıyorlar. Ama her fırsatta Burgazada’ya gelip hasret giderirler.
Bu güzel ülkemizin güzel vatandaşları tüm dünyada bizi temsil ederken göğsümüzü kabartırlar.
Sevgi her zaman ve her yerde her iyiliğe kadirdir. Dilerim ki dünyamızda da sevgi her türlü ayırımcılığa galip gelir.
Saygı ve sevgilerimle...
NOT: Sevgili okurlarım için Engin Aktel'in kaleme aldığı iki kitabı tavsiye ediyorum. İlki Kestane karası. Burgaz adasında Müslüman bir gençle Rum kız arasındaki aşk hikayesi etrafında Burgazada'nın bir dönemini anlatıyor. Diğeri ise Son Eylül isimli kitap. Bu kitapta da, isminden anlaşılacağı üzere 6-7 Eylül olaylarını bir gazeteci gözüyle anlatıyor. Okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Nino
Burgaz çocukluğumuz gençliğimiz en güzel günlerimiz
Ne güzel anılar, ben çok sonra katılmama rağmen bu anıları Ahmetten hep dinledim. Yeniden yarattınız bana. Teşekkürler.
Ne güzel anılar! Gerçekten de öyledir Burgazadali olmak ve her nerede olursan ol, yaşanır kılmak. Prens adalarımız içinde en asil ve yaşanmışlıkları ile dolu dolu ve usul usul sesleniverir. Kalpazankaya da rüzgârın yoldasliginda, ekmeğini bir masada serçe kuşları ile paylaşırken. Kıyıda taze balıkların selamı, gecenin ince derinliğinde bir sirtakinin deminde, gökteki yıldızlarla bir olmak! Yaşasın, Burgazada .Yüreğinize sağlık!?
Çok keyifli yazıyorsun Nino
Burgaz burgaz oley oley?
Eline sağlık Nino’cum!! Bu hatıralar bir yerde arkadan gelen Burgaz gençlerine birer tarihi belge, miras yerine geçer !! Taktirle ve zevkle takip ediyoruz seni Emeğine sağlık !!!