İstanbul’u sakin yakalamak pek mümkün olmuyor. Bu bayram açık havada özlediğim İstanbul’u gezmek üzerine planlandım. Ama itiraf ediyorum ki bir kaç gün değil İstanbul’u dolaşmak zorunlu haller haricinde evden dışarı bile çıkamadım. Üzerimizden korkunç bir nem dalgası geçti ve normalde klimalı ortamlardan kaçan ben artık klimanın evlerde zaruri ihtiyaç olduğunu savunanlar tarafına geçtim. Neyse ki İstanbul’da bayramın tümü o denli sıcak değildi. Tatile gitmedim ama bu süreçte tüm ziyaretlerimi yaptım, ikinci doz aşımı oldum, evde tadilatları hallettik ve en yakın arkadaşımın düğününe katıldım. Dolayısıyla benim için de çok keyifli bir tatil oldu. Ancak artık gerçeklere dönme vakti geldi. Bugün tatilin son günü. Yarın çalışan kesimin büyük kısmı evden ya da ofislerinden işbaşı yapacak. Tatil rehavetiyle atlanmaması için hemen hatırlatmamı yapıyorum.
Gelir vergisi 2. Taksit ödemenizi unutmayın
2020 yılına ait elde edilen gelir unsurlarına ilişkin gelir vergisinin ve ayrıca MTV’nin 2. taksit ödeme döneminde sona yaklaşılıyor. Temmuz ayı süresince ödenebilecek olan verginin son günü 2 Ağustos 2021.
Sizden gelen geri dönüşlerde geçen hafta sözünü ettiğim mobilya teslimatlarındaki gecikmelerin pandemi sürecinde sıklıkla yaşandığını öğrendim. Sebebi ise kerestenin de dahil olduğu bazı küresel hammadde fiyatlarında son aylarda yaşanan olağan dışı artış. Kereste fiyatlarını bilmemize gerek yok ancak bu yükselişin nedeni ilginç; özellikle pandemiyle birlikte ABD’de müstakil ev inşaatlarının çoğalmasıyla ahşap ürünlere artan talep. Çünkü bilindiği gibi ABD’de konut inşaatlarında ahşap kullanımı çok yaygın. Kereste fiyatlarındaki artış, birçok sektörde maliyetleri etkilerken, özellikle mobilya sektöründe de siparişlerin gecikmesinin esas sebebi olarak görünüyor.
Geçtiğimiz hafta fazlasıyla ‘esnekleşen’ çalışma şartları çalışma sürelerini, mekanlarını ve şekillerini de çeşitlendirmiş durumda, peki vücudumuz da bu kadar ‘esnek’ mi? diye sormuştum. Yarın işbaşı yapıyoruz ancak çalışma ortamlarımız ne kadar konforlu? Sorularıma yanıt istiyorum çünkü belki de ufak değişikliklerle sağlığımızı korumanın yanı sıra hem konforumuzu hem verimimizi artırmak mümkün. Elbette bu konuda esas yükümlülük işverene düşüyor ancak artık evlerimiz de birer ofis. Bugünün esas konusu evlerimizde ofis konforunu nasıl sağlayacağımız.
Konuya dair doğru bilinen yanlışları öğrenmek için bu sefer evden çıkmaya, mail atmaya ve hatta telefon etmeye bile ihtiyaç duymadım. Dolayısıyla tatilinde beni kırmayan eşime teşekkür ediyorum ve sorumu kariyeri boyunca birçok uluslararası önemli ofis projesine de imza atan Era Architects’in sahibi Mimar Çağlar Gezen’e yöneltiyorum;
Evlerde konforlu bir çalışma ortamı sağlamak mümkün mü?
Elbette mümkün. Fakat konfor dediğimizde aslında çalıştığımız alanların ışık miktarı, ışık kaynaklarının konumları ve ortam havasının kalitesi (sıcaklık ve taze hava miktarı) de mobilyalar kadar önemli bir yer tutuyor. Tabi ki A+ ofislerle kıyasladığımızda bir çoğumuzun evi benzer standartlara sahip değil, ama ufak değişikliklerle hem konforumuzu hem de performansımızı arttırmak imkansız değil. Çalışma ortamlarını irdelerken aslında çalışma alışkanlıklarımıza da değineceğim. Evet pandemi ile birlikte çoğunlukla evlerimizde çalışmaya başladık, eskiden nispeten kısa süreli (internet kullanımı veya mail kontrol etme gibi) işlevler yüklediğimiz yatak, koltuk ve sehpalarda çalışma sürelerimizi uzattık, uzattıkça da vücut ağrılarımız arttı. Bu yüzden sorunuzu mobilyalar, ortamın şartları ve alışkanlıklarımız olarak üçe bölerek cevaplayacağım.
Çalışma masaları için ideal yükseklik 73-75 cm iken, aslında size uygun masa ölçüsünü belirlerken bacaklarınız ile masa arasında kalan ölçü önem taşır, yani oturuş pozisyonunuz, sandalyeniz ve vücut yapınıza göre bu ideal ölçülerde değişiklikler olabilir. Fakat önemle belirtmek isterim ki, orta sehpa ve komidin yükseklikleri itibariyle çalışma için uygun değildir. Gün içinde farklı şekillerde çalışmamıza olanak sağlayan, yükseklik ayarlı masalar bahsettiğim ideal ölçüleri yakalamak için de bir seçenek olabilecektir. Bu masalarla, oturmaktan sıkıldığınızda ayakta bile çalışabilme olanağına sahip olabilirsiniz. Sandalye seçimi ise, içinde birçok fonksiyonu barındıran karışık bir süreç olup, uygun olmayan sandalye seçimleri ciddi bel, boyun veya sırt ağrılarına sebep olabilecektir. İdeal sandalye yüksekliği 40-50 cm arasında olup, yüksekliği ayarlanabilir bir sandalye seçerseniz, kendinize en uygun çalışma yüksekliğini bulmanıza yardım edecektir. İdeal sandalye oturma yeri genişliği ise 45-50 cm olup, bel ve sırt destekleri mutlaka olmalıdır, eğer sandalyenizde böyle bir özellik yok ise, bunun işlevini yarı sertlikte bir yastık veya koltuk minderi ile çözebilirsiniz. Sandalye kenarındaki kolçakların yükseklik ayarlı ve vücut yapınıza göre sağ sol ve ileri geri hareket etme özelliğine sahip olması, omuz dirsek arasındaki ideal ölçüyü bulabilmeniz için gereklidir.
Çalışma ortamının aydınlatma miktarı ve tipi, en az mobilyalar kadar önem taşımaktadır. Yanlış aydınlatma seçimleri, baş ve göz ağrılarına, yorgunluk ve huzursuzluğa yol açabilmektedir. Aydınlatmalarınızı kontrol ederken, ortamın aldığı doğal ışık, ortamın genel aydınlatması ve çalışma alanına ait aydınlatmalar bazında değerlendirme yapmalısınız. Özellikle gözünüze direk olarak ışık almamak için, endirek aydınlatmalar seçilmeli ve masa üzerini aydınlatmak için abajur veya masa üzeri lambaderleri seçilmelidir. Son olarak da, çalışma alanlarınızın ideal ısısı 22-24 derece olup, içerisi periyodik olarak havalandırılmalıdır.
Son olarak tüm bu dış etmenler kadar önemli olan alışkanlıklarımıza da değinmek istiyorum. Kısa süreli bile olsa, yatak ve koltuk gibi kendimizi çok rahat hissedeceğimiz ortamlarda çalışmaktan uzak durmalıyız. Ayrıca, saat başı kısa bir hareket ve dinlenme molası vermek, hem verimli çalışmamıza olanak sağlayacak hem de uzun süre hareketsiz kalmamızı engelleyecektir. Emin olun, ergonomik ve konforlu bir çalışma ortamında, kısa süreli molalarla, aynı işi çok daha kısa sürede bitirebilecek, ve kendinize daha fazla zaman ayırabileceksiniz.
Yeni bir şey: Sadece su ekle
Ohio’da su temelli yeni bir kamusal sanat projesi ortaya çıktı. Eyaletin bazı bölgelerinde uygulanan proje kapsamında zemin sadece su ile ıslandığında görünen resimlerle donatıldı. Proje insanların yağmurlu havada da sokağa çıkmasını ve şehri gezmesini teşvik ediyor. Güneşli havalarda ise resimleri görmek için zeminin su ile ıslatılması gerekiyor. Seri kapsamında yapılan resimlerin kuru zeminde yerini belirlemek amacıyla yuvarlak mavi bir çıkartma yerleştirilmiş. İster yağmurda ister pet şişe ile ıslatılan zeminde hidrofobik boya ile yapılmış resimlerle karşılaşmak ziyaretçiler için eminin hoş bir sürpriz oluyordur.
https://www.gettothebc.com/blog/post/jus 1
Gün geçmiyor ki yeni bir trendle tanışmayalım. Yakın zamanda kendi sokaklarımızda da yağmurda beliren resimler görürsek şaşırmayalım.
Haftaya görüşmek üzere,
İyi pazarlar.
Hiç sıkmadan konu bağlamı hoşuma gitti.Ellerine sağlık