Murat Bayar

Murat Bayar


Futbol “Oyunu”

Futbol “Oyunu”

Türkiye, İtalya ve Galler’den, iki maçta 5 gol yiyip, hiç gol atamadı. İsviçre maçı henüz oynanmadan ümitler tükendi. 

Türk futbolu hep böyle miydi?

Aslında yakın tarihimizde çok daha kötü günler de, skorlar da görmüştük.
Peki, futbol UEFA’nın dediği gibi (fairplay) adil ve dürüst bir oyun mu?
Borç içindeki futbol kulüpleri, her dönem neden daha büyük borçların altına girerler?
UEFA 2020, Türkiye için hüsranla biterken, futbol “oyunu” nu hasır altı edilen detaylarıyla masaya yatırdık.

Yıl 1984.
İngiltere’nin Türkiye’yi 8-0 yendiği maç.
TRT spikeri anlatıyor. 
“Sayın seyirciler maç bitti, Yaşar halen gol yiyor!”
Üst üste iki İngiltere maçında toplam 13 gol yiyen (8-0, 5-0 ) kaleci Yaşar'ın lakabı artık “Kova Yaşar”dır.

O dönem Türk milli takımının iki kalecisi var:
Yaşar ve Fatih.
Yıl 1987, maç yine İngiltere ile. 
Bu kez kalede Fatih var. 
Yaşar, Fatih'e moral verir; "Ne korkuyorsun oğlum, 8 tane yiyecek halin yok ya!.." Ancak maç yine 8-0 biter.
İngilizlerden 3 maçta 21 gol yiyince gazetelerin manşeti şöyle olur:
“Fatih ile Yaşar öyle iyi arkadaşlar ki, yedikleri içtikleri ayrı gitmez!”

YUKARIDAKİLER VE AŞAĞIDAKİLER

Öyle sözler var ki, futbol sanki, Almanya, İspanya, İngiltere, İtalya ve Fransa’nın hegemonyasında oynanan, zaman zaman da diğerlerine teselliler verilen bir oyundur.
Peki öyle mi? Rakamlarla, futbol “oyunu”na bakalım.

UEFA'ya bağlı 55 ülkenin 50’si çevre ligleri, diğer 5 ülke ise merkez ligleri oluşturur. 
5 büyük ligi kapsayan merkez ligler, İngiliz Premier, Alman Bundesliga, İspanyol La Liga, İtalyan Serie-A ve Fransız Lig1’den oluşuyor. 
Hangi ülke futbol takımını desteklerseniz destekleyin, aslında maçlar yukarıdaki beş ülke ile diğer 50 ülke arasında oynanır.
Oyun, yukarıdakiler ve aşağıdakiler şeklindedir!

55 ÜLKENİN FUTBOL GELİRİNİN YÜZDE 53’Ü, 5 ÜLKENİN!

UEFA'ya bağlı 55 ülkenin toplam gelirinin yarısından çoğu, yani 12,5 trilyon dolarlık pastayı 5 ülkenin oluşturduğu merkez ligler alıyor. 

Merkez liglerdeki futbolcuların ortalama geliri 40 bin dolar iken, bu rakam çevre liglerde 25 bin dolardır.

Merkez liglerin, lig başına ortalama geliri, çevre liglerden 15 kat; kulüp başına ortalama gelirleri ise 11,7 kat daha fazladır.
Böyle olunca, futbol kaynakları da imkanlar da yetenekler de merkez liglere akar.
Futbolun en büyük gelir kalemi yüzde 59 ile yayından sağlanır. 
Hal böyle olunca, -şimdilik askıya alınsa da- İngiltere, İspanya ve İtalya’nın girişimiyle 20 kulüplü, Avrupa Süper Ligi oluşturma girişimi ile futbolun sadece küçük bir azınlık arasında oynanan bir oyun olması için düğmeye basılmıştır.

Diktatör General Franco’nun Real Madrid’ine karşı, direnişin sembolü olarak görülen, çok uzun bir süre, formasına reklam bile almayan Barselona bile sadece para için, ezeli rakibiyle birlikte 3 ülkeden oluşan süper ligdeki takımlar arasında yerini aldı. 

Yine, İngiltere’de işçi sınıfının ve halkın takımı olduklarını iddia eden Manchester United ve Liverpool da...

Avrupa Süper Ligi’ni oluşturan takımlar, küme düşmenin olmadığı, futbolu, sportmenlik ruhunu yok edecek bir rekabete dahil oldular.

Öyle ki, Almanya ve Fransa, hatta İngiltere Başbakanı Johnson bile Avrupa Süper Ligi’nin futbolun sonu olacağını açıkladı.

İşte futbolun bu yapısı, az sayıdaki ülkenin merkez liglerine pastanın çoğunluğunu verirken, çok sayıdaki ülkenin çevre liglerine sürekli artan bir borç olarak yansıyor.

İFLAS ETMİŞ KULÜPLERLE TÜRK FUTBOLU

2021 itibarıyla Türkiye’deki futbol kulüpleri borç batağında yüzüyor. 
Üç büyüklerdeki en yüksek borç değeri 1 milyar lira olan Fenerbahçe'ye ait. 
Fenerbahçe'nin güncel borcu, değerinin yaklaşık 5 katı ve 4,7 milyar lira.
Yani, FB teknik anlamda iflas etmiş bir kulüp. 

İkinci en yüksek borç, 3,7 milyar lira ile Beşiktaş’ın. 
Aynı şekilde, Beşiktaş da teknik anlamda iflas etmiştir. 

Türkiye’nin 1 milyar liranın üstündeki rakamla, en değerli takımı Galatasaray’ın borcu da 2,1 milyar lira ile değerinin iki katı düzeyinde.
 
FUTBOL KULÜBÜ BAŞKANLIĞI, SİYASET ÜSTÜ PRESTİJ GETİRİYOR!

Özellikle dört büyük futbol kulübünde başkan olmak, Türkiye’de bakan olmaktan daha önemli görülüyor.
Tüm ihalelerden, devletin birimleriyle ya da muhalefetle ilişkilere kadar, ciddi avantaj sağlarken siyasi iktidarlar da özellikle bu dört başkanı hoş tutmaya özen gösteriyor!

Hal böyle olunca ne takımın başkanı ne bankalar ne de devletin diğer kurum ve kuruluşları, kulübün ne kadar borçlu olduğuna takılmazlar.

Yani, toplam varlığının üç katı kadar borcu olan vatandaşa, bankalar da diğer tüm kurumlar da müflis muamelesiyle icra götürüp, koah hastasının elektriğini, suyunu keserken, aynı kurumların tahsilat hevesi, iş güzide kulüplerimize gelince biter! 
Futbol kulüplerimizin başkanlarının üzerinde görünmez bir zırh oluşuyor!

Türkiye Süper Lig’indeki tüm futbol kulüplerinin toplam değeri, UEFA’daki merkez liglerdeki takımların ortalamasının onda birinden azdır. (1,39 milyar avro)
UEFA adil oyun/ fairplay dese de aslında sistem, orta vadede futbolun sonunu getirecek unfair play/ adil olmayan oyuna teslim olmuştur.
Böylece, futbol bu 5 ülkenin liglerine aşırı para, 50 ülkenin çevre liglerine ise aşırı borç getirmiştir. Ve bu gelir adaletsizliği makası her geçen yıl daha da açılmaktadır.

1992-2020 arası Şampiyonlar Ligi Kupası'nda 28 kupayı merkez ligler, buna karşılık, sadece bir tek kupayı Porto ile (2004) çevre ligler müzesine götürdü. 
İşler böyle olunca, futbolda paranız kadar konuşuyorsunuz.
Yani, 325 milyon avro değerindeki Türkiye Milli Futbol Takımı, 751 milyon avro değerindeki İtalya’ya karşı maça boynu bükük çıkıyor.

İstisna da olsa, paranın gücü nadiren futbol gücüne yansımamış, tam ters durumlar da yaşanmıştır.
2000’de UEFA ve Süper Kupa Şampiyonu olan Galatasaray gibi.
30 milyon avro değerindeki GS finalde, 90 milyon avro değerindeki rakibi Arsenal’i yenerek kazandığı UEFA Şampiyonluğu’nu, kendinden üç kat değerli bir gücü yenmesi olarak da okuyabilirsiniz.
Bugün 97 milyon avro değerindeki Galatasaray’a karşı, 540 milyon avro değerinde bir Arsenal var.
Yani 21 yılda, GS ile Arsenal arasındaki bire üçlük fark bugün, 5,5 kata çıkmış.
İşte futboldaki bu yapı, merkez liglere zenginlik, çevre liglerle birlikte Türkiye’ye de kriz ve sefalet getirdi. 

Çevre ligleri oluşturan 50 ülke ya acilen merkez liglere ve Avrupa Süper Ligine karşı örgütlenip, birlikte hareket edecek ya da 4 milyar insanı bir araya getiren futbol, sportmenlik ve insani değerlerden vaz geçip, küçük bir azınlığın eğlence aracına dönüşecek!

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar