Ahmet Sami Özbudak’ın yönetip, aynı zamanda o dâhiyane dekoru üstlendiği “Gabriel’in Düşü”, güçlü kadrosu ile Kanyon Teras’ da seyircisi ile buluşmaya devam ediyor.
Prodüksiyon Eser Zakuto, Sema Elçim, Özgür Elçim ve TİYATRO DEA. Dramaturji, Selen Korad Birkiye. Işık, Yasin Gültepe.Müzik,Vehbi Can Uyaroğlu. Koreografi, Alparslan Karaduman.Ses Operatörü, Cenk Sökmen.
Tek Perdelik oyunun yazarı, Sema Elçim ve kadroda ise Çiçek Dilligil, Burak Tamdoğan, Ayşegül Tekin, Batur Belirdi, Banu Çiçek, Doğu Can, Kerem Pilavcı, Ersin Umut Güler.
İKİ EVLENME YILDÖNÜMÜ VE BİR DOĞUM GÜNÜ
Üç çift, üç farklı kültür ve bir papaz.
Kimi, diğerlerine göre daha komforlu bir hayat yaşarken, bir başka ülkenin insanları, mağdur olup bir adada toplanıyorlarsa, neler olurdu?
Hem Ramazan ayının içindeyiz hem bu hafta sonu Paskalya bayramı. Dünya bir gezegen mi yoksa etrafı sularla çevrili bir ada siüetinden, birbirlerimizi ötekileştirerek geçip giden serüven mi? Hayat, hayat ise birbirimizin üstüne basarak olan mı? Yunan sahillerinden fışkırarak Bodrum sahillerine vuruveren ve ölmende, öldürülmüş bebekler, kimin kaderini yaşamakta. Düzen simsarlarının elinde, zamana, şarta, duruma göre kıyıdan kıyıya vurduruluyor tüm dünya vatandaşlarını Ve birileri kıvranırken birileri faşist yaklaşımlar içinden bakıveriyor sadece ölene, botta sürünene, aç ve çıplak yürüyene. Tam da bunlar için enfes bir dekor arasında ki dekor aslında hem bir haç, yanlarında yerleşmiş interakitf oyun içinde oyuncular ve sahil, hem de bir ada sahili. Kırmızı bir örtü sadece bir dekor malzemesi değil. Bazen bir bebek, bazen umut ama en çok İstanbul’dan Midilli Adasına 6-7 Eylül olayları sonrasında göçen ve çokşey yaşamış Angeliki ve Angelos’un yazgısı. Bir dilek, bir torun ama doğum günü olan biricik evlatlarının artık mutlu olması.
Göçün toplumsal bellek üzerinde etkileri, sosyolojik sentezlere girmeden çırılçıplak yaşana durduğu kaosta birde evliliklerinin onuncu yılında Berna ile Berk. Hayata turist bakmak ne de güzel anlatılıyor, onların kendi hikayeleri üzerinden. Birbirinden kopmuş, suni bir evlilik için üstelik de neler uğruna harcanmış bir evlilik için çabalayan ile çabalamayanın aynası, aynı dünyada yani aynı adada bir de Suriye iç savaşından, Almanya’ya kaçma umudu ile çıktıkları yolda Midilli’de ki Mora Kampı içinde sıkışıp kalmış, Mirvan ile Yana. Kimin hayatı, kimin hayatından iyi. Ve mevcut hayatlarımızı korumak hatta daha iyi etmek için neler yapabiliyoruz?
Ahmet Sami Özbudak’ın dekorunda sahne ortada bir nevi Hz.İsa gibi çarmığa gerilmiş şekilde başlayan, tekerlekleri sayesinde tüm vatandaşların dünya üzerinde yer değişlerini farklı akarım ile sunmakta. Midilli Adasında, adanın gizemli tepesinden izleyen merhum Aziz’i Gabriel, yine tüm dinleri buluşturarak,üç faklı ailenin yaşamlarına büyüteç tutar. İnsanın insana yaptığı zulmü farklı pencereler açarak sunan Gabriel’in Düşü; göç edene beslenen nefret ile merhametin kesin çizgisinde ya öldürüyor, ya diriltiyor. İnsan, doğru sanat ile belki daha da insan ve vicdanımızın aynası, toplumsal sözümüzde.
Kardeşlik, birlik ve beraberlik için. Hepimizin dünyası, yaşanası ve sonsuz olması için kurgulanmış bir düş bahçesi.
Yorum Yazın