Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu

Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu


Gazze savaşının İran boyutu

Gazze savaşının İran boyutu

İsrail İstihbarat örgütlerinin 6 Ekim 1973 Yom Kipur savaşından önce, kuzey ve güneyden askeri hareketlilik olduğunu ve iki cephede de birliklerin seferber edilmesi gerektiğini sürekli olarak başbakan Golda Meir’e bildirdiği biliniyor. 50 yıl sonra 7 Ekim 2023 de aynı istihbaratın Hamas saldırısı karşısında gafil avlanmış olması inandırıcı gelmediği için aşırı sağcı İsrail hükûmetinin başından beri Gazze’yi Hamas’tan temizleme kararlılığıyla hareket ettiğine inananların sayısı az değil.  

Haganah’a Rücu Eden İsrail Ordusu(IDF)ve Kayıpların Sorumluluğu

Hamas’ın Gazze sınırına yakın İsrail yerleşimlerine bakın yaptığı 7 Ekim 23 den bu yana, IDF in saldırıları ile en az 34.000 Gazze ’linin hayatını kaybettiği ve yaklaşık 80.000 kişinin de yaralandığı biliniyor. İsrail’in asker ve sivil kayıpları ise hala 1200 ile sınırlı. Bir de tabii Hamas’ın elinde hala 100 ü aşkın İsrailli rehine var. IDF, Hamas militanlarının sivil halk arasına karıştığı, özellikle hastane ve okul gibi korumalı yerlerde konuşlandığı, hatta buralardaki tünellerden kaçtığı iddiası ile Allah yarattı demiyor, vurdukça vuruyor. Hamas’ın ki tipik gerilla savaşı. Zor bir durum. Ama IDF, amacı ve vuruş yöntemi itibarı ile 1920 de Kudüs’te Yahudi göçüne karşı başkaldıran Filistinlileri bastırmak ve 1948 de özellikle Batı Şeria’dakileri kovmak için her türlü yöntemi kullanan Haganah grubuna dönüşmüş durumda. İsrail ordusunun güçlü askeri çekirdeğinin Haganah olduğu bilinse bile, düzenli ordunun çete aslına dönmesi kabul edilemeyecek bir gelişme. Belki Haganah ve onun sağ kolu olan İrgun[1] İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasındaki Filistinli kıyımı için hesap vermemiştir. Ama bugün farklı. IDF’nin Gazze’de estirdiği terörün hesabını, er veya geç Netanyahu ile birlikte savaş kabinesi ve yüksek rütbeli komutanlar vermek zorunda. Yoksa Bosna savaşında Srebrenitsa katliamını yapan Sırp ordusundan farkı kalmaz.

Yom Kipur savaşı sadece 19 gün sürmüştü. Oysa Gazze savaşı hala tırmanma ve yayılma eğiliminde.  “Suriye ve Mısır, İsrail’e karşı bir savaşa girme riskini göğüsleyemez” iddiası ile askeri harekâtın başlatılmasını geciktiren Meir, soruşturma komisyonunda akladığında bile, kendi hatası yüzünden hayatını kaybedenlerin vebalini mezara kadar götüreceğini itiraf ettiyse, Netanyahu’nun da Filistinli sivil kayıpların hesabını vermesi ve vebalini üstlenmesi gerekir. 1973 de İsrail’e Kuzeyden Suriye, Güneyden Mısır orduları saldırmıştı. Şimdi Mısır müttefik. Ama Kuzeyde İran, kuklası Suriye, Lübnan’daki vekili Hizbullah ile Güneydeki vekili Yemen Husi’leri var. Hamas ise İran’ın gölgesi. O halde İran, fiilen ve oynadığı gölge oyunu ile bölgedeki gerilimin tırmanmasında veya şimdi olduğu gibi hafiflemesinde etkili aktör.

İran Tehdit ve Saldırılarının Etkisi    

Dünya ve Batı yarım ağız bile olsa İsrail’e karşı yılbaşından beri ateş püskürüyor. Arap ülkeleri ve Abraham normalleşme sürecinin paydaşları suskun. Türkiye ise hala Show peşinde. Ama İsrail’in Gazze’deki eylemleri nedeniyle haksız duruma düşmesine ve uluslararası arenada soykırımla suçlanmasına ramak kalmışken, İran’ın Şam’daki temsilciliğine düzenlediği saldırıya karşı 13 Nisan’da İran’ın yaptığı yoğun misilleme, bir anda dikkati Gazze’deki İsrail dehşetinden İran’ın bölgesel tehdidine kaydırdı. Şu sıralar, İsrail’in nasıl ve ne zaman yanıt vereceği spekülasyonları sürerken, İsrail bölgesel ortaklarına onları da İran saldırısına karşı koruyacağı güvencesini verdi. Bu nedenle Ürdün Hava Kuvvetleri, İsrail'i hedef alan İran İHA ve füzelerini düşürmek için ABD, İngiltere, Fransa ve diğer ülkelere katıldı. Ancak ne Ürdün ne de diğer Abraham ortakları İsrail'in bölgedeki gerilimi tırmandırmasından yana. Hiç birinin İran’a karşı İsrail’in yanında savaşa girmesi de söz konusu olamaz.  Ama İsrail’in onları da koruyacağı açıklaması önemli. Belki Suudi Arabistan İsrail’in ilk “demir kubbe”(Iron Clad) müşterisi olur. Asıl şimdiki yeni sorun, İsrail’in içine düştüğü ikilem. İran karşısında pes etmiş gözükmek istemiyor. Öte yandan tepkilerinin sınırlı olmasını isteyen bir Batı dünyası, Çin ve Arap komşuları var. İşte bu belki Gazze savaşının hızını kesebilir. Nitekim dün İsrail’den Refah kentine bir askeri saldırı yapılmayacağı, hatta askerlerin bir kısmını çekileceği açıklaması geldi. Bu Hamas’a açılan yeni bir fırsat penceresi veya rehine takası kapısı. Bu olursa gerilim biraz daha aşağı çekilebilir. Ama ne Netanyahu’nun savaş kabinesi, ne de Hamas gerilimi düşürmek arzusunda. Her ikisi de insan kanı ile beslenen canavarlar gibi. Onun için sadece İsrail değil, Hamas yönetimi de kayıplardan dolayı yargılanmalı. Savaşın devamını isteyenler halk değil[2], savaştan maddi, manevi nemalananlar. Buna dışarıdan gazel okuyan İran yönetimi de dâhil. Acaba bir üçüncü yol var mı sorusu hep kafamı kurcalıyor. Fikir başka olunca, “koyun kurt ile gezmez”. Ama “iki kurt” ortak çıkarları olursa neden birlikte gezmesin? Bu arzu edilir mi? Orası başka konu.

Mesela İran ve İsrail Uzlaşabilse Neler Değişir?

İran ve İsrail, dünyanın en eski iki medeniyeti olmaktan öte, çoğunluğu Arap olan Ortadoğu coğrafyasında Arap olmayan iki ülke. Din kitaplarına ve menkıbelere konu olan ortak tarihleri var.  Nedir birbirleri ile dertleri veya birbirlerini beka sorunu olarak görmelerinin nedenleri? Teknolojik olarak güçlü iki ülkenin bölgesel liderlik iddiası mı?  Eğer kadim geçmiş, husumete değil, dostluğa tercüme edilebilseydi, herhalde Orta Doğu farklı bir Orta Doğu olurdu.

İran ve İsrail,  rekabet gücü yüksek teknolojik donanıma ve bunu sürdürebilecek iyi yetişmiş insan gücüne sahip iki ülke olarak bölgedeki dinamikleri olumlu yönde değiştirebilir, Filistin’e, Suriye’ye, Lübnan ve Yemen’e yeni imkânlar sağlayabilirlerdi! Belki İsrail ve Filistin olarak iki devletli çözüm bile daha kolaylaşırdı. Belki İran’ın nükleer zenginleştirme hevesleri makul düzeylere gerilerdi. İran ve İsrail’in ortak yüksek teknoloji projeleri yapmaları neden ham hayal? “İsrail’i yok etmek” için radikal milis güçlerini, Hizbullah ve özellikle Hamas saldırılarını desteklemek ve gerilimi tırmandırmak yerine, neden İran, İsrail ile yeni bir açılım düşünmez? Yetmedi mi bu kirli oyun? Neden Suudi Arabistan ile ilişkilerini normalleştirmeye başlarken, aynı şeyi İsrail ile denemez? Neden Çin bu hayırlı işe de aracı olmaz? Tüm yakıcı söylemlere rağmen 2000 ve 2011 yılları arasında İran ve İsrail arasında filizlendiği sezilen ticari ve teknik işbirliği devam etmez? Halkların çıkarı kalıcı barıştan yana. Neden muhteris muktedirlerin çıkarı farklı?

Özellikle 2011 yılında, Ahmed-i Necat’ın İsrail’in “bölgeden silinip kovulması” için yaptığı ateşli konuşmalara rağmen, İranlı işadamlarının, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye üzerinden İsrail ile ilişkileri sürdürdüğüne dair bilgiler gayet açıktı. Hatta 2013 den sonra, İsrail’in İran’a organik gübre, tarım ilaçları, damlalıkla sulama boruları, süt ürünleri ve tohum ihraç ettiğini, buna karşılık kuruyemiş, halı ve mermer ithal ettiğini gösteren bilgiler gelmekteydi[3].  Her iki ülke halklarının da değişim ve normalleşme talebi olduğu kesin. Ne yazık ki yeterli değil. Bir taraftan ABD nin nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilmesi, diğer taraftan Netanyahu’nun uzlaşmaz ideolojik tutumu zaten böyle bir süreci tıkadı. Bu sürdürülemez gerilim İran’ın, Filistin’in, İsrail’in veya Orta Doğunun yararına değil. Ama bölgede cadı kazanını hep kaynar durumda tutmak isteyen büyük devletler ve insan kanından ve gözyaşından beslenen bölge liderler çatışmaların devamından yana. Ne kadar yazık!

[1] 1931-1948 arasında Filistin’de faaliyet gösteren bir milis örgütü olup Haganah’ın bir kolu olarak çalışmıştır. İrgun Haganah'tan ayrıldıktan sonra alternatif savunma olarak varlığını sürdürmüştür. Aynı Haganah gibi İrgun da, 1948 Arap-İsrail savaşının başlangıcında İsrail Silahlı Kuvvetleri'ne katılmıştır.

[2] Filistin’in ilk diplomatı olan Leila Shahid, “Filistinliler ve Yahudiler arasındaki çatışma, barış isteyenlere karşı savaş isteyenler arasındaki çatışmanın yanında solda sıfır kalır” der. Bknz Kenize Mourad(2002),  Le parfüm de Notre Terre, Robert Laffont, s:125

[3] Sema Kalaycıoğlu (5 Aralık 2018), “ Uzlaşmaz farklılıklar: İran ve İsrail”, bknz, Şalom Gazetesi

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar