Bu teklifin geçeceğini düşünürseniz sansür yasası geçer ve hediyesi seçim hazırlığının üçüncü aşama kanunu olur. Ama geçmeyeceğine inanırsanız, bunun için çalışırsanız, meclise dair dezenformasyon çalışmalarına kulak asmazsanız bu yasa asla geçmez, emin olun.
Basına ve sosyal medyaya kısıtlamalar getirecek “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 26 Mayıs'ta TBMM’ye sunulduktan sonra şimdi genel kurula gelmesi bekleniyor. Bu teklifin geçmesi imkânsız. Yapılması gerekenlerin biri bile yapılsa geçmez, geçemez. Bunu siyaset de biliyor gibi.
Teklifin adına iktidar dezenformasyon yasası, basın örgütleri sansür teklifi diyor. Buna seçim kanunu bile desek dezenformasyon yasası demekten daha doğru olacaktır. Ne işin mantığı, ne de aritmetiği bunu açıklıyor.
Kanun teklifinin içeriğini anlamak isterseniz refleksiyon.org'un çalışmasını veya İnsan Hakları Ortak Platformu’nun görüşünü okuyabilirsiniz. Yok üstüne çalışacağım derseniz de üç partinin şerhini komisyon raporundan okuyabilir ( o da burada) ve TİP’in çalışmasına bakabilirsiniz. Çok sayıda yayın, yazı ve görüşün de son 3 haftada üretildiğini de ayrıca ekleyelim ve konumuza dönelim.
Teklifin en özeti olarak refleksiyon’dan alıntılayarak dezenformasyona “karşı” değil dezenformasyon “için” düzenlenmiş, “gazetecilik” yerine “propaganda”yı koyan, siyasi iktidarın eliyle ve/veya onayıyla üretilmeyen her türlü bilgiyi “dezenformasyon” sayan, bilgi üretmeyi zorlaştıran ve hatta önüne geçen bir düzenleme. İçeriğinde sosyal medya da olduğu için, derdini anlatan yurttaşı da ilgilendiriyor. Sadece şu madde bile hepimizi potansiyel suçlu yapıyor;
“Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratma saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”
DEVLET DESTEKLİ DEZENFORMASYON
Tanıtımı yapılırken dezenformasyon kelimesinin seçilmesi çok manidar. Size İngilizce gibi gelse de kökeni Rusça. Sovyet istihbaratının ürettiği bir ifade. İngilizce’ye bile 1950’den sonra girmiş. Batı icadı gibi göstermek için böyle üretildiği söyleniyor. Ama serpilmesi tabii ki batıda oluyor. Özellikle ABD’nin savaşa girmek için kullandığını çok iyi biliyoruz. Ne olursa olsun dezenformasyon, ya da orijinal hali ile dezinformatsiya bir Rus ihraç ürünü diyebiliriz.
Dezenformasyon tam bir devlet işi ve asıl istihbaratın işi. Ama burada bir basın haberi için kullanıyoruz. Enformasyona dezenformasyon deniyor. Çok iyi bir taktik.
YANLIŞ VE ÇARPITMA
Misinformation ve disinformation arasında bir fark var. İlki 'yanlış bilgi' ise ikincisi 'bilgi çarpıtma' diye kullanılabilir. Biraz daha masum görünse de etkisi oldukça fazla. Oldukça fabrikasyon bir iş, ortalama bir insanın başarması neredeyse imkânsız. Geçen hafta Halk TV’de yer alan şu söyleşi bile işlerin nasıl organize olduğunu anlatıyor.
Ama işin aritmetiğine gelelim artık. Dezenformasyon devletlerin işi ama bilgiyi üretmek de işçi sınıfının işi. Dünyada üretilen bilgiyi byte cinsine çevirme son yirmi yılın işi oldu. Berkley Üniversitesi bir araştırma ile 2005 yılında 3,2 milyon Terabayt’tan fazla bilgi üretildiğini hesapladı. Yani 3,2 milyon tane birer terabaytlık hard disk düşünün.
3,2 milyon TB aslında yaklaşık 3,2 Zetabyte demek. 2005’de 3,2 ZB bilginuin 2018’de 33 ZB’a çıktığı, 2020’de de 40 ZB’a geldiğine dair çok farklı hesaplamalar var.
Sayının tam olarak ne olduğu bir tartışma konusu ama gerçek şu ki Google, YouTube, Facebook, twitter ve Instagram, gibi ortamlar ile artık bilgi analog (kitap, gazete vs..) değil, dijital olarak üretiliyor ve bilgi bu mecraların tekeline alınmış durumda.
O zaman şöyle özetleyelim, analog ortamda üretilen bilgi dijital mecra ile patladı ve 2000 yılında sonra zetebayte seviyesine gelirken şimdi ise 40 ZB’in üstünde.
Ama "bu kadar bilgi ne işe yarıyor" diye sorulabilir tabii ki. Ayrıca bu bilginin ne kadarının çöp olduğu da bir dert. Ciddi bir bilgide kalite ve güvenlik sorunu olduğu aşikâr.
YALANIN HIZI VE GERÇEĞİN YAVAŞLIĞI
Science Dergisi’nde dijital mecralarda yanlış ve doğru bilginin yayılma hızına dair yapılan bir çalışmada en öne çıkan yüzde 1 yalanın bin ile 100 bin kişiye ulaştığı, doğru bilginin bin kişiden fazlasına ulaşmasının nadir olduğu ortaya koyuluyor.
Ortada yalan ve yanlışın hızla yayılabildiği, gerçeğin ise zorlandığı bir eşitsizlik var.
İşte bu iki veri bize bilgi üretiminin sorunlu olduğunu, denetlenmesi ve izlenmesinin kamusal bir iş olduğunu gösteriyor.
Ama kamu deyince iktidar anlarsak orada da yanlış ve çarpıtmanın üretildiğini görüyoruz.
Bu iki bilgi bize aslında, iktidarın izlenmesi ve denetlenmesi için bir çalışma yapılması gerektiğini söylüyor ama biz şu an tersini yapıyoruz.
KANUN 5651
TBMM’deki teklif temelde basın ve sosyal medya alanlarında üç, toplamda yedi kanunu değiştiriyor. Yanlış ve çarpıtma haberlere dair bir düzenleme var ama sorun bu değil. 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun, 2007’de çıktı ama 15 yılda 18 defa düzenlendi.
18 kez yetmeyen düzenleme şimdi neye yetecek? Neden kendisi dezenformasyon yaparken birilerinin haberlerine müdahale etmek istiyor? Neden daha fazla sansüre ihtiyaç duyuyor?
İfade Özgürlüğü Derneği’nin çalışmasına göre 2020 sonu itibarı ile 150.000 URL adresine, 7.500 Twitter hesabına, 50 bin tweete, 12 bin YouTube videosuna, 8 bin Facebook içeriğine ve 6 bin 800 Instagram içeriğine de 5651 sayılı Kanun ve diğer hükümlere istinaden erişim engellenmiş.
Ama yetmemiş...
3 AŞAMALI HAZIRLIK, AŞAMA 2;
Bu teklif üç aşamalı seçim hazırlığının ikinci aşaması. İlki seçim kanunu idi, TBMM’de mart ayında görüşüldü ve kanunlaştı. Onun özelliği seçim düzenlemesinde cumhurbaşkanını tek yetkili yapmaktı. Hem de yasaksız.
Şimdi bu düzenlenme ile bilginin üretimi kontrol altında alınıyor ve burada da bir tekelleşme söz konusu.
AŞAMA 3; BİLGİ ÜRETENE ENGELLEME
Bu teklif geçerse bu sefer halktan yana, kamusal bir sorumluluk duyan kişiler bertaraf edilecek, bilginin üretiminde de tekel oluşacak. Bu düzenleme ile TÜİK’den farklı bilgiler üreten ENAG’a müdahale edilebilecek, elektrik faturalarını sorgulayan kişilerin bilgi üretmesi, belki, zorlaştırılacak. Böylece itiraz argümanları üretilmeyince elektrik fiyatlarında geri adım da atılmayacak. Evet, bunları toplamı ise dikensiz bir seçim süreci ve bilgi üretip yayamayacağınız bir seçim kampanyası ve oylama günü demek.
Bunun böyle olduğunun herkes farkında. Çok fazla dillendiren var ve bu yüzden teklif görüşmesi geçen hafta ertelendi ve bir sonraki kanun görüşüldü. Ancak bu hali ile “zaten geçirecekler” havası seziliyor.
Son 10 gündür iktidar bir sıkıntı duymadan kanunları geçiriyor.
Sağlık gibi çok önemli bir konuda teklif 16 Haziran’da 251 kabul - 45 red ile geçti.
Sansür teklifinin ertelendiği gün görüşülen İstanbul Finans Merkezi ile ilgili kanun 238 kabul - 62 red ile geçti.
Ertesi gün de hakimler ve savcılar ile ilgili kanun 226 kabul - 43 red ile geçti. Bir haftada üç kanun geçti ve ikisi 247 muhalefet vekili sayısından az vekil ile geçirildi. Dahası bunlar ülkenin gündemi olmadı, Türk Tabipler Birliği bile attığı twitte “Dün bizleri hiçe sayan bu teklif görüşülürken TBMM sıralarını boş bırakıp bugün kabul oyu verenleri asla unutmayacağız” diyerek tepkisini ortaya koyuyordu.
SANSÜR YASASI GEÇEMEZ!
Bu teklifin geçmesine imkân yok. Ancak teklif (i)topluma anlatılmazsa, (ii)toplum örgütlenip buna taraf edilmezse, (iii)vekiller yasama dışında işlerle uğraşırsa ve (iv)partiler de ortak hareket etmeyip (v)oylamaya bile katılmazlarsa teklif iktidara hediye edilmiş olur.
Bilgi çarpıtma sistematik bir şey ve bunu bütün iktidarlar zevkle uyguluyor. Buna rağmen gerçeğin peşinde olanlar o kadar küçük etkilerle o kadar dengelerini bozuyorlar ki, iktidarın işine gelmiyor ve üstüne daha da tekelleşmiş bir dezenformasyon politikasını, karşıyı da susturan bir sansür düzenlemesini hem basında, her dijital mecralarda uygulamak istiyor.
Bu teklifin geçeceğini düşünürseniz sansür yasası geçer ve hediyesi seçim hazırlığının üçüncü aşama kanunu olur. Ama geçmeyeceğine inanırsanız, bunun için çalışırsanız, meclise dair dezenformasyon çalışmalarına kulak asmazsanız bu yasa asla geçmez, emin olun.
Yorum Yazın