DANTE İLE YUNUS EMRE
İtalya ve Türkiye, 2021'de kendi ülkelerinin en yüce edebiyat ve dil üstatları olan büyük iki şairi, Dante Alighieri ve Yunus Emre'yi ölümlerinin 700. yıl dönümünde bir dizi etkinlikle anıyor.
İstanbul İtalyan Kültür Merkezi, İstanbul Üniversitesi İtalyan Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, İtalya’nın Ankara Büyükelçiliği, Türkiye’nin Roma Büyükelçiliği ve Ankara Yunus Emre Enstitüsü himayelerinde “Dante Alighieri ve Yunus Emre: iki paralel evrenin karşılaştırılması” başlıklı uluslararası bir sempozyum düzenledi.
Üçüncü oturum ( İki paralel evrenin karşılaştırılması: Din) , İstanbul Üniversitesi İtalyan Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı öğretim görevlisi Cristiano Bedin tarafından yönetildi. ABD Northwestern Üniversitesi öğretim görevlisi Paola Nasti ile İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim görevlisi Kenan Gürsoy ile Dante ve Yunus'un din anlayışı ve manevi dünyaları üzerine konuşuldu. Sempozyumda Dante Alighieri ve Yunus Emre'nin büyüklüğünü sadece bireysel olarak değil, aynı zamanda birlikte anmayı ve kamuoyunun daha az bildiği ve detaylı bilgilerden Akdeniz, İtalyan ve Türk tarihi ve kültürünün iç içe geçtiği bin yıllık diyalogun kıyısında, bu iki büyük ülke arasındaki ilişkileri zenginleştirebilecek karşılaştırma unsurlarını ortaya çıkmasına odaklıydı. Etkinlik, sektörde tanınmış uzmanlar tarafından düzenlenen dört genel konferanstan oluşmaktaydı. Program, yarın XXI Dünya’da İtalyanca Dili Haftası’na denk gelen 21 Ekim'de ise sona erecek.
Bu sempozyum, 30 Eylül tarihinde ilki gerçekleşen program dahilinde, iki şairle ilgili belirli bir temayı araştırmayı amaçlamaktaydı. İki şairin İtalya ve Anadolu'daki yaşamlarına eşlik eden tarihsel süreç ve olaylar ele alındı. İkinci, 7 Ekim'de edebiyat,14 Ekim, teoloji ve tasavvuf. Son toplantı 21 Ekim'de ise iki büyük şairin dili ana tema olarak aldıkları Dünyada İtalyan dilinin kutlandığı hafta boyunca gerçekleşecek.
ANADOLU’NUN BEREKETİ
Bu hafta sonunda Halktv, Serhan Asker’in hazırlayıp sunduğu, Görkemli Hatıralar, programına konuk olan Arif Sağ ve Yaşar Seyman ise, yine güzel bir programa katkıda bulundu. Öncelik kadınların, öyle gidelim.
58.Ulusal 32. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri kapsamında bu yıl 28.si verilecek olan Hacı Bektaş Veli Dostluk ve Barış Ödülüne layık görüldü. Tanımayanlar için de açalım:
Hacı Bektaş Veli Belediye Başkanı Arif Yoldaş, Altıok Anma Kurulu adına yazdığı paylaşımdan giderek, bilmeyen ve eksik bilenler içinde hatırlatma yapalım:
“Sendikacı – Yazar – Kadın Hakları Savunucusu
Sendikacı, siyasetçi, kadın hakları savunucusu, yazar, aktivist.
Yaşamının gizemini dört ‘S’ ile açıklar. Yaşamında zor olan iki uğraşı; sendikacı ve siyasi kimliklerini iki başka ‘S’ ile sürdürür.
Sevgi ve Sabır…
Yaşamının kaynağı, özü, yaşatanı yazarlık eylemidir.
Yazmasa yaşar mı?
Çok zor görünüyor.
O yaşar ve yazar. Yazarken de yaşar.
Mutluluğu ‘Devlet Tiyatroları Repertuarındaki “Hüznün Coşkusu” oyunudur.
Cumhuriyet’in 75. Yılında 75 kadından biri seçildi.
Kadının Türküsü – Dünya Kadın belgeselini metin yazarıdır. 3 Nisan 2004 Almanya/ Oberhausen Almanca – Türkçe sunumu ile 12 bin insanın seyrinde gösterime sunuldu.
23 Nisan 2007 yılında Atina’da Avrupa’nın En Başarılı Kadın Sendikacısı ödülünü aldı.
Çağdaş Gazeteciler Derneği en iyi makale ödülü 8 Mart 2010
Benazir kitabı İngilizce ve Urduca’ya,
Yangın Yeriydi Yurdum Kitabı Bulgarca’ya çevrildi.
26 Eylül 2017 Dil Derneği Onur Ödülü
Okudukça çoğalan ve güzelleşen biri olduğunu söyler.
Dünyanın neresine giderse gitsin; Ankara’ya döner.
Ankara sevdalısı Yaşar Seyman, Ankara’da sevdikleriyle yaşar.
Evde akan iki Fırat ve Ayça onun yaşam sevinçleridir.
Hacı Bektaş Veli’nin öğretisinin temelini oluşturan “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır”, “Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu” sözlerini ilke edinmiş birisi olarak çalışmalarını sürdürmeye devam eden Yaşar SEYMAN, son çalışmasında Kadıncık Ana’yı ele almış, onun Anadolu insanına ve kadınına kattığı değeri göstermek için Kadıncık Ana kitabını yazmıştır. Kadıncık Ana hakkında çok az bilimsel çalışmanın yapıldığı bir dönemde Türkçe-İngilizce ve Almanca dillerinde hazırlanmış olan ve bu yıl yayınlanan kıymetli eseri Kadıncık Anaya ışık tutmakta ve onu daha iyi anlamamızı sağlamaktadır”
“Erkek, dişi sorulmaz muhabbetin dilinde,
Hakkın yarattığı her şey yerli yerinde.
Bizim görüşümüzde kadın, erkek farkı yok.
Noksanlıkta senin görüşlerinde” Hacı Bektaş Veli
Yaşar Seyman: 13.yy da Hacı Bektaş Veli, kadınlarımızı okutunuz, diyor henüz Avrupa’da Rönesans yok. Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Ahi Evran gibi değerlerimizin hakkını vermediğimiz için sürekli Batı’nın 14.ve17.yy kalıplarını yaşamaya zorunlu kalıyoruz. Oysaki o dostluk ve barış için uğruna yaşamlar adanmış, zordur bunu sürekli kılmak. O yüzden Hacı Bektaş Veli, desturu aslında dünyanın uygulamaya çalıştığı sistem başta kadınlara verdiği değer bakımından da. Barış dille örülür ve bunu ancak kadınlar sağlar, diyor. Çok da doğru söylüyor.
Yaşar Hanım çok güzel açıklamalarda bulundu, program boyunca ve tekrarını yeniden izlemenizi tavsiye ederim. Bu vesile ile almış olduğu haklı ödülü ve çağdaş Türk Kadınını ifade şekli, duruşu ile yürekten kutluyorum.
YANGINDAN SAĞ ÇIKAN ARİF FARKI
Anadolu toprağının üzerinde tam da Avrupalı’nın yaptığı ama bizim değerlerimize olan eksikliğimizi ne de güzel vurguladı. Âşık Veysel, Yunus Emre…
Zaten bir türkü yüzünden ceza alan programda, hiç eksik olmaz ki değerlerimiz; dağlardan yüreklere fışkıran:
Köroğlu, Dadaloğlu, Pir Sultan, Karacaoğlan,Ruhi Su, Aşık Mahsuni Şerif, Neşet Ertaş..
Yangından sağ çıkan ARİF, sağ şükür ki dolu dolu bir program yaşatıyor. Nasıl da özlemişiz!
“Kirpiğin kaşına değdiği zaman” çocukluğumuzun, bayram günlerimizin, gençliğimizin nağmeleri. Belkıs Akkaleli, daha birçok Türk Halk Müziğine değer katmış nice değerlerimiz. Belkıs Akkale, dedim, hemen düşüverdi dilime:
“Vur, davulcu vur davulu, güm güm inlesin… Kız, oğlanı sevmiş, dünya malı neylesin!”
Birde davul çalmaz mı? Arif Sağ. Günün, güzelliğine bakınız!
Ve sazı değil, davulu değil, ayrıca sözleri ile döktürdü…
İnsanların artık eski ortamları bulamadığını ve selam vermekten kaçındığını. Lenin’den önce biz Şeyh Bedrettin ile doğrulduk, dedi. Pir Sultan sözleri ile ne kadar bilirsen bil, bir bilene danış, dedi. Dahasın da ise:
“Bugün ki siyasi kadro insanların birbirine selam vermesini bile durdurdu. Siyaseti geri çevirmek lazım. İnsanlar korkuyor , başıma bir hal gelir mi endişesi var çünkü her arkadaş birbirini ispiyoncu gibi görmeye başladı.Bir laf vardır insanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa..Benim ülkemin insanlarını konuşarak anlatmaktan yoksun bıraktılar.O yüzden iyi seçimler yapmak, bütün gücü yeniden halka vermek lazım. Sandığa gitmek ve otuz sene öncesine geri dönmek lazım. O muhabbetlerin yeniden olması için. O muhabbet varken; insanlarımız mutlu, birbirlerini güvenen, borç alıp borç veren, komşuluk yapan, bireylerdi şimdi ise sokakta selam vermekten kaçıyor.Parlamento diye bir şey yok, biz 11 kişi meclisi protesto etmiştik, oysa şimdi kimin eli neye kalkacak önceden belirlenmiş.Mecliste sadece iki kelime evet diyenler, hayır diyenler ve bitiveriyor Bunlara rağmen hala insan sermayemiz var”
Ve programın bizler gibi müdavimi, kıymetli öğretmenimiz Hasan Hüseyin Korkmazgil’in eşi Azime Korkmazgil mesaj gönderdi. Serhan Asker, bu eşsiz hatırayı okudu, özetle şöyle diyordu:
Arif Sağ, milletvekili olduğu zaman kıymetli aydınımız, yazarımız, Hasan Hüseyin Korkmazgil için bir anma programı düzenleniyor. O programa fırtına gibi giriyor, Arif Sağ ve sahnede sazı ile yine konuşuyor, epey bir süre. Sonra yine aynı hızla görevine dönüyor. Üstelikte hiçbir ücret talep etmeden.
Bu anekdot üzerine, yayının geçtiği Antalya, Muratpaşa’da katılan tüm izleyecileri ayakta alkışa davet ediyor. “Yaşarken kıymet bilmek lazım! Yaşarken. Daha güçlü, daha güçlü alkış Arif Sağ’a” diyor.
Evet, ayakta alkışlamak, yürekten kutlamak ve unutmamak, unutturmamak lazım.
Bizde o güzel türkü seçkileri içinde, Pir Sultan sözleri ile tamamlayalım. Ve elbette emeğe saygının, esas böylesi sosyal medyanın yoğun kullanıldığı zamanlardan geçerken, lütfen türkü paylaşım siteleri, eser sözü kime aitse, birde bu Pir Sultan Abdal gibi bir mertebe, derece ise ismini hiç yazmamak değil, en altta da değil, en üste kim olduğunu yazarak hatırlatın. Koyun ki bizden sonra gelenler, bu aziz ve kutsal topraklardan, kendinden önce kimlerin, ne uğruna mücadeleler verdiğini görebilsin.
Tabii amacınız türkü paylaşmak, ülkeyi aydınlatmak ve değerin hakkını, her zaman her koşulda vermek ise:
Abdal Pir Sultanım bu böyle m'olur
Herkes ettiğini elbette bulur
Alıcı kuşların ömrü az olur
Akbaba zararsız yaşar mı yaşar
Ne kadar bilirsen bilene danış
Danışan dağları aşar mı aşar
Danışmadan yola düşse bir kişi
Yorulup yollarda şaşar mı şaşar
Altından bir pula olur mu kabul
Konuş ehil ile olasın ehil
Konuşma cahille olursun cahil
Kişi itibardan düşer mi düşer
Uzak ol cahilden kamile yakın
Sözümde mana yok darılma sakın
Hasmın karıncaysa merdane takın
Ummadığın daş başa düşer mi düşer
Yorum Yazın