Hakikati aramak, aranılınca bulunulabilen bir olgu mu, yoksa eyleme dökülüp, bedeller ödenerek, üstelikte kazanıp kazanamayacağını bilemediğin bir yolculuk mu?
KERBELA HALA YAŞATILANDIR
İsterse üzerinden bu yapıt gibi altı yüzyıl geçmiş olsun, zulüm aynı zulüm. Dünya var olduğundan ve bilindiği yüzü ile Rönesanslar, çağlar atlıyor, ilerlediğini hatta arsızca insan olduğunu savunarak ilerliyor. Oysa dilleri koparılarak, adalet arayışında, Ortaçağda ki Bruno’dan, ne de İskenderiye kütüphanesinde ki tek kadın matematikçi, bilim insanı, öldürülmesi yetmeyip, derisi istiridye kabukları ile soyularak katledilen Hyptia’lar dünyanın her yerinde var. Üstelik hiç ders alınmadan, unutuyoruz. Unutturmaya çalışanların sunduklarına tamah ederek. O yüzdendir ki yıllarca dünyada Sokrates, yalın ayak, ülkemizde Nâzım ve Şeyh Bedrettin ile var olmuş seksen üç yaşındaki bir sanatçı, şimdi bile yargılanabiliyor?
Hakikat filminde, Anadolu toprağında eziyet edilen, aç bırakılan, kadınlarına saldırılan bir dünya düzeninde adalet ve bir tek doğruluğa inanış en güzel dille anlatılıyor.
Ya sistemin çarkında dönecek, ya çarkta buğday gibi öğütüleceksin.
Kalabilirsen, zaten ölmeyeceksin!
Dolu başak diktir.
Çünkü fikirler, sevgiler ölmez!
İşte HAKİKAT FİLMİ tam da bunun yansıması.
Kazasker Bedrettin Simavi, kitaplaştırılmış, belgesel ve şimdi de ilk kez imece usulü ile sinemalarda seyirci ile buluşuyor.
Hiç hamaset yapmadan bir olgu ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Tebrik ediyorum.
Beş bin metrekarelik sahada, çekimler Edirne’de gerçekleşen, “Hakikat” filminin senaryosunu, Ali Şahin ve yönetmen Hakan Alak imece usulü ile birlikte yazmış. Başarılı yolculuk, anlayacağınız buradan başlıyor, balık baştan kokar misali. Diğer alanlar başta İstanbul, İzmir Karaburun ve İzmit’te gerçekleşmiş.
Filmin başarısı aslında içeriğinin yani adaletsizlik ve zulmün hala geçerli olması yanında yüzleri komedyen ve halkı güldürme konusunda artık akıllarda yer etmiş kadroya sahip olması, yönetmenin bu yönden de başarısının ispatı.
Suavi, Şeyh Bedrettin’i, Bülent Emrah Parlak Börklüce Mustafa’yı, Saygın Soysalda Torlak Kemal’i (Dede Sultan) canlandırmakta. Ayrıca Zeynep rolünde E.Nur Erkük, sevimli yüzü ile içimi ısıtırken burada bizi bir hayli hüzne gark ediyor. Ve Trt’de uzun soluklu projelerden “Yeşil Deniz” dizisinde o tatlı Ege şivesi ile harmanlanmış, Şerif Ali ile saflığı ile perçinlenmiş, ODTÜ’lü oyuncumuzu bu kez çok farklı rolde Ali Ferit ile buluyoruz. Bunlar elbette zor işler, bu koşullarda Şeyh Bedrettin’i anlatabilmeye soyunmak da.
SUAVİ
Bir rol, bir insana bu kadar mı yakışır? Suavi müzisyen kimliği ile sevdiğim sanatçılar arasında yer alır. Onun kendine has duruşu, yaşamı içselleştirdiği dinginlik muhtemelen karakter ile oturdu. Ne güzel cast olmuş.
İMECE yapım tarafından gerçekleşen projede bağımsız, özgür sinema yapabilmek için, yaşama ait söylenmesi gerekenleri, söylemek ve ortaya koyabilmek adına bir araya gelmiş gerçek bir oluşum.
Hakikat Filminde, HAKİKAT arayışı aslında dünya genelinde ilk kez “İMECE” adı ile izleyicilerle buluşuyor. Oyuncu kadrosunda ayrıca Sinan Tuzcu, Orhan Alkaya, Kerem Fırtına, Ezgi Esma Kürklü, Sabriye Gününç, Serkan Genç, Rıza Akın, Rugeç Kırıcı yer almakta.
Konusu ise:
Tarihler 1415’i gösterdiğinde, dünyaya nam salan Timur’un, tüm Anadolu’yu kılıçtan geçirdiği düzendir. Anadolu’da ise taht kavgası vardır, padişahın iki oğlu Musa ve Mehmet Çelebi tahttan başka bir şey görmemektedir. Ve Şeyh Bedrettin ise İznik’te sürgündedir. Onun fikirlerinden feyz alan Börklüceli Mustafa, Karaburun’da, Torlak Kemal, Manisa’da halktan toplanmakta olan vergiler yanında, yapılan talanlara isyan eden insanlarla, ortak yaşam halindedirler. Mehmet Çelebi düşünen, sorgulayan aykırı grubu “kâfir” ilan ederek, hepsini yok etmek üzere 24 bin kişilik ordu hazırlatır. Börklüce Mustafa’nın “Hakikat Savaşçıları” er meydanındadır.
Bedrettin ise din ulemasının toplanarak oluşturduğu sonuçlar için karşılarına çıkmayacağını ve hakkındaki tüm suçlamaları reddederek, sadece hakikat, doğruluk yolundan gideceğini ilan eder, böylelikle kendi fermanının mührünü basar:
“Beni kara toprakta değil, hakikati anlamış insanların yüreklerinde arayın! Ben de halimce Bedreddinem.”
Hakikat Filmi, Nazım Hikmet’İn 1934 yılında Bursa Cezaevinde yazmaya başladığı ve 1936’da İstanbul’da tamamladığı Ahmet anlatıcı üzerinden şekillenir.
Müziklerin içinde de KALAN MÜZİK olunca değme keyfine.
Dünyayı yalnız iyiler kurtaracak. Ölüme bile gerektiğinde gönüllü gidebilen mertler!
Gönülden hakka teslim olmuş Bedrettin’in dar ağacına giderken, zulüm sahibi sorar:
Yüzün mü sarardı?
-Güneşte batarken sararır!
Yani ertesi gün yeniden doğacaktır, doğada var olan sonsuz, mutlak gücü almaya kimsenin gücü yetmez. Alınan sadece ahlardır. Herkes de kendi payına düşeni seçer. Yaşam da seçimlerden ibaret değil mi?
Nazım Hikmet Ran’ın yüreğinin kelamı ile bitirelim. Bu filmi kaçırmayın!
Ve hakikatten hiç sapmayın!
Gönüller aşk dola!
Sevenler vuslat, bula!
“Bedreddin
baktı kemerlerden dışarı.
Dışarda güneş var.
Yeşermiş avluda bir ağacın dalları,
ve bir akar suyla oyulmaktadır taşlar.
Bedreddin gülümsedi.
Aydınlandı içi gözlerinin,
dedi:
- Mademki bu kere mağlubuz
netsek, neyleysek zaid.
Gayri uzatman sözü.
Mademki fetva bize ait
verin ki basak bağrına mührümüzü..
Yağmur çiseliyor.
Serez çarsısı dilsiz,
Serez çarşısı kor.
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez çarsısı kapatmış elleriyle yüzünü.
Yağmur çiseliyor."
Nâzım Hikmet
NOT: Ne dedik iki yıl boyunca, SİNEMA, SİNEMADA İZLENİR. Gerçek sinema salonlarını, Beyoğlu’nu unutmayınız!
Sıcaktı sıcak, sapı kanlı demiri kör bir bıraktı sıcak... emeğinize sağlık, sizi selamlıyorum...