Almanya olmasına Almanya da ama hangi Almanya?
Evet, hangi Almanya?
Johan Wolfgang von GOETHE’nin, Friedrich SCHILLER’in, Immanuel KANT’ın, Karl MARX’ın ve Berthold BRECHT’in Almanya’sı mı? Yoksa Adolf HİTLER’in, Joseph GÖBBELS’in Hermann GÖRING’in Almanya’sı mı?
II Dünya Savaşı’nda 6 milyon Yahudi kökenli ve 800.000 Roman kökenli Alman yurttaşını öldüren Almanya mı yoksa Yahudi Cemaati’nin verdiği her demeci, yaptığı her basın açıklamasını özenle dikkate alan Almanya mı? Veyahut 3 yıl önce Romanlar Merkez Konseyi başkanı, (manevi kardeşim) Romani ROSE’un 70. Yaş gününü Şansölye Angela MERKEL eliyle düzenleyip kutlayan bir Almanya mı?
II. Dünya Savaşı’nda milyonlarca yurttaşın faşist rejimi seyretmesine sahne olan Almanya mı yoksa Sınır Tanımayan Doktorlar, Sınır Tanımayan Gazeteciler eliyle Afrika’daki kabile savaşlarında ölen, yaralanan veya zarar gören Afrikalıların dertlerini dert edinen Almanya mı?
II. Dünya Savaşı’nın o milyonlarca suçlusuna rağmen, Nürnberg’de sadece 177 kişiyi yargılayan Almanya mı yoksa “Berlin’de hakimler var!” diyen bir Almanya mı? Hükümeti kurmuş olan partinin genel sekreteri otobanda sürat tahdidinden 30 km daha hızlı gittiği için polis tarafından ceza yazılan Almanya mı?
II Dünya Savaşı’nda yaklaşık 65 milyon insanın ölmesine sebep olan Almanya mı yoksa Irak Savaşı öncesi, ABD Başkanı oğul Bush`a “Biz Irak Savaşı’na asker vermiyoruz!” diy(ebil)en Gerhard SCHRÖDER Almanya’sı mı?
1960’lı ve 1970’li yıllarda eğitim alanında ve burs konularında yaptığı reformlarla çalışan ailelerin de üniversitede öğrenim görmesinin yolunu açan Willy BRANDT Almanya’sı mı yoksa özel okulları ve yüksekokulları hızla teşvik eden, üniversitelerde sömestr başına öğrencilerden para talep eden son yılların Almanya’sı mı?
Yanında çalışan birisinin Demokratik Almanya Cumhuriyeti (Doğu Almanya) casusu çıkması nedeniyle anında istifa eden onurlu Willy BRANDT’ın Almanya’sı mı yoksa doktora çalışması hırsızlık ürünü çıkan ve buna rağmen istifa etmeyen bir hanım bakanın Almanya’sı mı?
Yeşiller Partisi üyesi bir bakanın, bir bakanlıktan 300 metre uzaklıktaki diğer bir bakanlığa arabayla gittiği bir Almanya mı yoksa SPD’nin Şansölye Adayı’nın her sabah işe bisikletle gittiği bir Almanya mı?
Kiliselerinde her yıl binlerce çocuğun taciz edildiği Almanya mı yoksa Dünya’da en çok bağış yapan hümanist insanların Almanya’sı mı?
Nüfusunun çok az bir kısmı tarım alanında çalıştığı halde Türkiye’den daha çok buğday ve arpa üreten Almanya mı?
Pamuğu olmadığı halde, yurt dışından aldığı pamuğu işleyip çok kaliteli mallar üreterek tekstil ürünü ihraç eden Almanya mı?
Son 30 yılda 20 defa Dünya ihracat şampiyonu olan Almanya mı?
Son üç yılda bütçesi yaklaşık 300 milyar fazla veren Almanya mı?
24 NİSAN!
24 Nisan yanaşıyor. Mecburi Tehcir’den hareketle gene Türkiye’nin üstüne çullanılacak...
Yalnız ülke, garip ülke, Orhan VELİ’nin sol eli gibi zavallı ülke gene savunmaya geçecek, gene suçsuz olduğunu ispatlamaya uğraşacak... Çok garip.
Hâlbuki, soykırım da jenosid de Avrupalıların, Batılıların, Amerikalıların yani “medeni milletler”in, “buluşu”dur ve “uygulamaları”dır...
Başından başlayalım: Dünya’daki ilk soykırımını 70 milyonluk yerli halkı, indogen halkları yok ederek SOYKIRIM uygulayanlar Amerikalılardır. (İspanyolların, Portekizlilerin, İngilizlerin, İrlandalıların, Almanların ve diğer “medeni milletler”in Amerika’ya göç etmiş temsilcileridir…) İndogen Halklar yok edildiği için, bugün Amerika Kıtası’nda bir avuç Kızılderili kalmıştır...
Soykırımı ve jenosidi Almanlar özelinde ele alacak olursak; Almanların karnesi kırık değil, çok, çok, çok, ama çoook kırıktır...
1904-1908 arasında, Güney-Batı Afrika’da bu günkü Namibia’da iki kabilenin mensuplarını, başlangıçta ayaklanan 15.000 kişiyi öldürerek; sonraları 60.000 Herero’yu ve 10.000 Nama’yı çöle sürüp aç ve susuz bırakarak soykırımın ilk “antrenman”ını yapan Almanlardır. (Son yıllarda sürdürülen görüşmelerin ve soykırıma uğrayan Herero ve Nama kabilelerin torunlarının talebi ve sıkı mücadelesi sonucunda, Almanya tıpkı II. Dünya Savaşı sonrasında olduğu gibi tazminat ödeyecek. Suçunu Kabul etti yani...)
1913-1915 yılları arasında, Osmanlı topraklarında Mecburi Tehcir uygulanırken, Osmanlı Ordusu’nun en önemli emir-komuta makamlarında Alman subaylar vardı... Acaba bu, “maç öncesi” ikinci “antrenman” mıydı?
1938-1945 yılları arasında, daha önceki uygulamalardan epey tecrübe kazanmış olan Almanya Hitler faşizmiyle yaklaşık 65 milyon insanı öldürdü, milyonlarca insanı sakat bıraktı ve milyonlarca insanın yurdunu yuvasını terk etmesine sebep oldu... Soykırım da jenosid de bu işte. Yahudilere jenosid, Romanlara soykırım uygulandı.
FOTOĞRAF: SPD'nin efsanevi Genel Başkanı , eski Almanya Şansölyesi Willy Brandt... Nazilerin kanla bastırdığı isyanda, Varşova Gettosunda ölen direnişçilerin anısına yaptırılan anıtın önünde Alman devleti adına diz çökerek özür dilemiş, gönüllerde taht kurmuştu...
Bütün bunlara rağmen gene de Almanya… Çünkü, bugünkü Almanya bir açık toplum. Bireyin özgürlükleri her şeyin üstünde. Ve “Berlin’de hakimler var!” Ve de bu ülkede Dünya’nın en sayılı anayasalarından birisi olan bir “Grundgesetzt” (Anayasa) var. Bu ülke, Namibia’da işlediği suçu SOYKIRIM olarak kabul ederek tazminat ödemeyi kabul ediyor. Ve bu ülke, II. Dünya Savaşı’nda işledikleri savaş suçları nedeniyle, 7 Aralık 1970 yılında Varşova Gettosunda Ölenler’in anısına yapılmış olan anıtın önünde diz çöküp özür dileyen bir Willy BRANDT çıkarmış... işte bunun için, her şeye rağmen bu günkü Almanya.
Ve de, Ermeni çetelerin batı tarafından silahlandırılarak çıkardıkları karışıklıkları durdurmak için geçici tehcir uygulayan Osmanlıyı soykırımla suçlayan Meclis kararı alan Almanya.
Gercekten güzel bir yazı olmuş.
Kalemine ve yüreğine sağlık...
Harika kutlarım
Harika bir yazı kutlarım