Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu


Hariciye’de ibretlik bir aldatılma öyküsü

Hariciye’de ibretlik bir aldatılma öyküsü

Hariciye’de ibretlik bir aldatılma öyküsü

LEYLA EMEÇ TAVŞANOĞLU

Dışişleri Bakanlığımız’dan arka arkaya vefat haberleri geliyor. Geçen hafta sonunda Büyükelçi Nazmi Akıman’ın ardından önceki Dışişleri Bakanlarımızdan Büyükelçi İlter Türkmen’in ölümü haberini aldık.  Birilerinin “monşer” diye aşağılamaya çalıştığı , bakanlığın bir zamanlar önde gelen diplomatlarından emekli büyükelçi Daryal Batıbay’ın Türkmen’le ilgili bir anısını hatırladım. Batıbay’ın anısı askeri darbelerin bu memlekete nasıl temelsel zararlar verdiğinin ibretlik öyküsü. Anıyı bir süre önce yazılı olarak paylaşmıştı, ancak gündelik haberlere boğulduğumuzdan yazmaya fırsat bulamamıştım. Şimdi zamanıdır diye düşünüyorum.

Batıbay yazıyor:

“İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine adaylıklarına karşı Türkiye’nin takındığı tutum, Ekim 1980’de Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşünün, zamanın askeri yönetimince koşulsuz kabul edilmesini gündeme getirdi. ‘Aynı hatayı tekrarlamayacağız’ söylemi sıkça duyulur oldu. Ben de Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşüne ilişkin tanık olduklarımı yıllar sonra yeniden andım.”

Batıbay, Yunanistan’ın, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 1974’te Kıbrıs’a yaptığı askeri harekatı engellemediği için  NATO’nun askeri kanadından çekildiğini anımsattıktan sonra yazısına şöyle devam ediyor:

“Türkiye’yle Yunanistan Ege’de ciddi sürtüşmelere yol açan uyuşmazlıklar içindeydiler. ABD’de 1977’de iş başına gelen Carter yönetimi ittifakın güneydoğu kanadındaki durumu düzeltmeyi kararlaştırdı. Yoğun çabalarla Türkiye’ye silah ambargosunu (Kıbrıs harekatından sonra uygulamaya konmuştu) kaldırtmayı başardı. ‘Ambargonun kaldırılmasının gerçek kazananları NATO ve ABD’nin güvenliği olacaktır’ temasını işleyerek yönetimin yoğun girişimleri sonucu Senato’da rahat bir çoğunlukla, Temsilciler Meclisi’nde ise üç oy farkla ambargo kaldırıldı.Bu karardan sonra ABD Yönetimi Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönmesi için çalışmaya başladı.

“Yunanistan’da Karamanlis Hükümeti NATO’nun askeri kanadından çekilmenin amaçladığı sonuçları getirmediğini görerek geri dönmeye hazır olduğunu ortaya koymaktaydı. 1977-80 döneminde iş başında olan Ecevit ve Demirel Hükümetleri Dışişleri’nin görüş ve telkinlerine uyarak, ittifak içinde oylama gerektiren Yunanistan’ın dönüşüne onay vermek için, Ege’de 1952-74 arasında geçerli olan komuta kontrol düzenlemesinin ortay hat boyunca iki ülke arasında bölüşülmesini şart koşuyorlardı. 1952 yılında ilişkileri iyi olan iki ülke , birlikte NATO üyesi olurken Ege’deki komuta kontrol sorumluluğunu Yunanistan’a bırakan Türkiye ‘7o’li yıllara gelindiğinde Kıbrıs ve Ege sorunları ışığında bu düzenlemenin sakıncalarını görmekteydi.Yunanistan ise mevcut düzenlemelerde değişikliğe yanaşmıyordu.”

             NATO’NUN GÜNEYDOĞU KANADI ÖNEM KAZANIYOR

1979’da Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali ve İran’da meydana gelen Humeyni devrimiyle Şah yönetiminin yıkılması sonucu ABD için NATO’nun Güneydoğu kanadının gittikçe önem kazandığına dikkat çeken Batıbay şöyle yazıyor:

“Bu bağlamda Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönmesinin ABD Yönetimi açısından önem ve önceliğini arttırmıştı. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle oluşan askeri yönetimin önüne gelen öncelikli dış politika dosyalarının arasında bu konu da bulunmaktaydı.”

12 Eylül öncesinde Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi İlter Türkmen’di. New York BM Daimi Temsilciliğinde yanında çalıştığım İlter Bey Müsteşar olunca bir yıldır çalışmakta olduğum Kıbrıs-Yunanistan Dairesi’nden alıp beni özel danışmanı yapmıştı. Askeri darbe sonucu oluşan Bülent Ulusu Hükümeti’nde Dışişleri Bakanı olunca bu kez bakan özel danışmanlığına atanmıştım.

“İlter Bey’in Bakan olarak önündeki öncelikli konulardan biri Yunanistan’ın NATO’ya dönüşü dosyası oldu.  Ankara’daki ABD Büyükelçisi de Bakanı ilk ziyaretinde bu konuyu açmayı ihmal etmedi.”

ABD Büyükelçisi’nin Türkmen’e konunun kendileri açısından önemini vurguladığını, Türkmen’in de meseleyi öncelikli değerlendireceğini söylediğini yazan Batıbay şöyle devam ediyor:

“Bakan başkanlığında yapılan toplantıda Ecevit ve Demirel Hükümetleri’nin izlediği tutumun sürdürülmesi benimsendi. İlter Bey, görüşlerimizi ABD’yle ikili düzeyde anlatmak yerine, Brüksel’e giderek tüm NATO üyelerinden oluşan Konsey’e ve Genel Sekreter Joseph Luns’a izah etmenin daha doğru olacağına karar verdi. Başbakan Ulusu ve Devlet Başkanı Kenan Evren’le görüşüp onaylarını aldıktan sonra Genel Sekreter Luns’la yapılan temasta NATO Konseyi’nin 20 Ekim 1980’de özel gündemle toplantıya çağırılması kararlaştırıldı.

“İlter Bey, Brüksel’e giderken BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim’la Cenevre’de görüşmek üzere mutabık kaldı. İlter Bey New York’ta BM Daimi Temsilcisiyken Waldheim’la yakın çalışma ilişkisi kurmuştu. Ankara’ya döndükten sonra Tayland’a BM Özel Temsilcisi olarak atanmış, bu görevinden Dışişleri Müsteşarlığı’na getirilmesi üstüne ayrılmıştı. Bakan olunca da İlter Bey’i telefon ederek ilk kutlayanlardan biri Waldheim’dı.

                      OLDU BİTTİYE GELMEK

“BM Genel Sekreteri’yle ağırlıklı olarak Kıbrıs sorunu üstünde kapsamlı bir görüşmenin sonrasında NATO Daimi Temsilcimiz rahmetli Büyükelçi Osman Olcay’ın telefonuyla Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşüne ilişkin olarak Devlet Başkanı Evren ve NATO Müttefik Kuvvetler Başkomutanı General  Rogers arasında mutabakat sağlandığını öğrendik. İki eski arkadaş ve meslektaş olan İlter Bey’le Osman Bey bir oldu bittiyle karşılaşmanın hayret ve üzüntüsü içinde uzun ve sıkıntılı bir telefon görüşmesi yaptılar.

“İlter Bey, artık Brüksel’e gitmeye gerek kalmadığı için Ankara’ya dönmeye karar verdi. Cenevre’de son olarak Başbakan Ulusu’yla yaptığı telefon görüşmesinde onun da Evren-Rogers mutabakatından haberi olmadığını öğrendi. Ankara’ya ulaşıp Esenboğa’dan arabayla kente giderken,”Doğru Ulusu’ya gidip istifa mektubumu vereceğim,”dedi.

Batıbay, sonuçta İlter Türkmen’in istifadan Evren, Ulusu ve dönemin Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Orgeneral Haydar Saltık tarafından  vaz geçirildiğine dikkat çekerek şunları yazıyor:

“Ertesi gün İlter Bey beni evine çağırarak Çankaya’da Evren, Ulusu ve Saltık’la yaptığı dörtlü görüşmeyi çalışma odasını sürekli adımlayarak nakletti. Evren, Rogers’ın Türkiye’nin Ege’deki ittifak komuta kontrol düzenlemesine ilişkin görüşlerinin haklı olduğunu belirtip bunun için elinden gelen çabayı harcayacağını vaad ettiğini, bunun için asker sözü verdiğini, Yunanistan’ın askeri kanada bir an önce dönmesinde ittifakın çıkarı olduğunu kendisine söylediğini dile getirmiş, ‘Ben de uluslararası ilişkilerde böylesine önemli konularda vaadlere vdayanarak karar alınmaması gerekir, dedimKaldı ki SACEUR (NATO Baş Komutanı) olarak Rogers bu konuda son söz sahibi değildir. Artık Yunanistan’ın eski komuta kontrol düzenlemesiyle askeri kanada döndüğünü var sayabiliriz. Oysa 1977’den beri izlediğimiz tutuma bağlı kalsaydık Afganistan ve İran’daki gelişmelerin de etkisiyle ABD Yunanistan üstünde Ege’de daha esnek olması için baskıyı arttıracaktı. Ege’de yeni komuta kontrol düzenlemesiyle birlikte Yunanistan’ın uluslararası hukuka aykırı olarak karasularının ötesinde hava sahası iddiasını da düzeltmeye zorlayabilecektik,’ demişti. “

İlter Türkmen’in istifada kararlı olduğuna işaret eden Batıbay yazısında şöyle devam ediyor:

“İlter Bey, Evren’in kendisiyle başbaşa görüştüğünü, bu görüşmede Rogers’la varılan mutabakata Saltık’ın kendisini ikna ettiğini söylediğini, ‘Bu işi askerler diplomatlardan daha iyi çözer’ dediğini naklettiğini anlattı. “

Türkmen’in Evren’e, Saltık’ı Dışişleri Bakanı atamasının daha iyi olacağını söylediğini belirten Batıbay devam ediyor:

“İlter Bey, Evren’in ofisinde bırakamadığı istifa mektubunu ertesi gün Ulusu’ya vereceğini söylerken sesi titriyordu. O güne kadar İlter Bey’i o kadar üzgün ve öfkeli görmemiştim. Sabah olunca kararını bir kez daha gözden geçirmesini ısrarla telkin ettim. ‘Önemli bir yanlış yapıldı. Ama görevde kalarak başka yanlışları önleyebilirsiniz. Devlet Başkanı’nın söyledikleri bu bakımdan cesaret verici,”dedim.

“İlter Bey sonunda istifadan vaz geçti. Özellikle Çankaya’daki toplantıda dile getirdiği hususlar aynen gerçekleşip Yunanistan elini kolunu sallaya sallaya ittifakın askeri kanadına döndükten sonra dış politikada askeri yönetim üstündeki etkinliği çok arttı. O da bu etkinliğiniözellikle askerlerin yönetimi seçimle işbaşına gelecek sivil iktidara devretmesi için bir takvim belirlemesi amacıyla kullandı. Türkiye’nin Batı dünyasındaki yerinin temelini NATO ve Avrupa Konseyi üyeliklerinin oluşturduğunu, ‘60’lı yıllarda darbeyle iktidara el koyan askeri rejim nedeniyle Yunanistan’ın Avrupa Konseyi üyeliğinden çıkarıldığını vurgulayarak, aynı sonucu yaşamamak için belirli bir takvim içeren sivil yönetime dönüş programı benimsemeye ve açıklamaya Milli Güvenlik Konseyi’ni ikna etmede hayati rol oynadı.

“Yıllarca İlter Bey’e anılarını yazmasını telkin edip durdum ama yazmadı. Yunanistan’ın ittifakın askeri kanadına dönüşüne ilişkin o sıkıntılı günlerde bana anlattıklarını kimseyle paylaşmama talimatı vermişti. Sonraları kendisinin birileriyle konuşup konuşmadığını bilmiyordum. Aradan geçen yaklaşık kırk iki yıl sonra tarihe not düşmek için bu satırları yazıyorum. Özetlemeye çalıştığım bu yaşananlar dış politikada kurumsal çerçeveyi dışlayarak bir veya bir kaç kişinin karar almasının risk ve sakıncalarını yansıtan somut bir örnektir.”

Özetle anlatmak gerekirse... Askeri  diplomasi, siyaset, ülke yönetimine asla karıştırmayın.  Bilmediğiniz işlere sakın burnunuzu sokmayın. Sonra her şeyi yüzünüze gözünüze bulaştırırsınız. Ege’de bugün yaşanan sıkıntıların müsebbipleri o dönem sorgusuz sualsiz Yunanistan’ı NATO’nun askeri kanadına yeniden döndürenlerdir. Siz siz olun, hele de diplomatların çözmesi gereken sorunlara sazan balığı gibi atlamayın. Atlarsanız da zokayı fena halde yutarsınız.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar