Düşünsenize kaptan pilot anons ediyor:
“Değerli yolcularımız birazdan Erzincan Cemal Süreya Havalimanı’na iniş yapacağız. Lütfen kemerlerinizi kapalı tutunuz!”
“Hayat kısa kuşlar uçuyor” ve sevdaya dair en yanık, en özlem dolu mısraların şairi geliveriyor ansızın aklınıza. Ve bu ansızlık içinde sarmaş dolaş oluyorsunuz. Duygular tam gaz şelale…
Uçak ile seyahat edip özellikle ekonomik tarifeli uçuşlarda acil çıkış bölümünün olduğu bölümde kanatların hareketlerini daha iyi gözlemleyebilirsiniz. Hayal bile mümkün, Hezarfen kesilebilirsiniz yolculuğunuz boyunca. Mühendislik olarak bakarsak olaya; uçaklar ileri doğru giderken kanatlarının aerofil yapısından dolayı kanat altındaki hava daha yavaş hareket eder ve sıkışır. Üstündeki hava ise daha hızlı hareket eder ve böylelikle kanat üstü basınç azalır. Oluşan bu basınç farkları, uçağı havada tutar ve uçak, uçar uçar ve gider.
İşte Cemal Süreya’nın edebiyat içinde gizli matematiği sıkıştırması buradadır. Bilimsel olarak kuşları gözlemlediğinizde yere iniş ve kalkışları elbette doğanın bilime hediyesidir.
Sizi bilmem, ben eğer mümkünse uçakta, otobüste cam kenarı tercih ederim. Genelde valiz beklememek için de olabildiğince küçük valizimi yukardan alıp, koridordan hemen kaçmak istediğim zamanlar olmuştur elbette. Çünkü taşınan eşya bile önemlidir. O flaplar, hava sıcaklığı ve toplam ağırlığa göre ayarlanır.
CAN KENARLARI!..
“Sana yolculuk yapmak istiyorum. Kes yüreğine giden bir bilet cam kenarı değil; CAN kenarı olsun!”
İşte bu kelimelerin flapları ile iniverirsiniz Erzincan Cemal Süreya Havalimanı’na. Bir iddia yüzünden soyadındaki bir “Y” harfini kaybetmiş şair için değmez mi? Bence değer.
Bir bakmışsınız, İzmir Çiğli Flamingo Havalimanı’na inişe geçtik anonsu ya da İstanbul’a beklenen, yüzyıllık rötar yapmış, Nazım Hikmet Ran Havalimanı.
Böyle inişler var!
Muazzam duygu dolu, isterseniz cenazeye gidin sizi cennete, kısacık da olsa götürür. Çünkü yaşanmış ve topluma da yaşatarak sevgiyi içselleştirebilmiş yazarların, üreten insanların sancılı dünyalarını kestirebilmek kolay değildir.
Bir kelime için üç gece uykusuz kalınabilir.
Bir aşktır, gerçek bir aşktır yazmak. En çok da acı yazdırır. Yazmanın serüveni düşünürken başlar, işlerken gelişir ve yazarken şahlanır. Ve sizden çıktıktan sonra artık size değil okuyana da aittir. Herkes almak istediğini alır ama zaman geçer. Herkes tüm erkler yaptıkları icraatlar unutulur ama o yüreğe dokunan insanlar, hiç unutulmaz!
Edip Cansever diyor ki: Şiir yazmak bir kriz gibi tutar beni!
Tam da budur!
O yüzden misal aslen Erzincanlı ve bir Şeker Bayramı kaybettiğim Büyükannemin, doğurduğu Babamı kaybettikten uzun bir süre sonra okuyamadım. Cemal Süreya’nın “Sizin hiç babanız öldü mü?” eserini.
Ama eski Başbakan Binali Yıldırım adı yerine, Erzincan Havalimanı’na Cemal Süreya Havalimanı adı verilseydi. Bilmem kaç bin fitte belki onlarla buluşurdum. Kesin buluşurdum.
Velhasıl uzun hikâye!
Bizimkilerin pek duyabilecek ya da duyup da gerçekleştirebilecekleri bir olgu değil. Ömrümüz yeter mi bilmiyorum ama İtalya’da Venedik Havalimanı’nın adı Marco Polo. Daha bizim Evliya Çelebi’miz bile yok ama uzaya gidiş var.
Açılsın flaplar, uçmak istiyorum!
Yorum Yazın