Füsun Paşa

Füsun Paşa


Hayat ve uçakla yolculuk

Hayat ve uçakla yolculuk

Bu hafta sizinle bir yolculuğa çıkalım. Biraz hayatlarımıza yukarıdan bakalım. Uçakla yolculuk ve yaşanabilecek olasılıklar bunun için en güzel örnek olacak.  Uçak tam havalanırken hissettiğin bir duygu vardır, içinde muhteşem bir his uyanır. Sanki o an kendi içine yerleşirsin. Bazı insanlar o anı hiç sevmez endişe eder, korkar. Bedeninde  iyi hissetmediğini söylediği farklı duygular yaşarlar. Sonra tam olarak uçak kalkıp gökyüzünde süzülmeye başladığında herkese bir rahatlama gelir. Yeryüzünde her şeyi abartarak yaşadığın hayatların üzerine çıkarsın, yukardan aşağıya bakarsın. Gördüğün beğendiğin beğenmediğin her insan önce bir nokta, sonra görünmez olur. Abarttığın ya da beğenmediğin evlerin, caddelerin hepsi aynı olur, arabaların hangi marka olduğu önemsiz olur. Yukarıdan aşağıya baktığında markalar, insanlar, evler hepsi birdir. Eğer gece yapıyorsan bu yolculuğu sadece ışıklar görürsün. Senin abarttığın hiç bir şey görünmez bile. Milyonlarca ev, milyonlarca farklı duygularla yaşanan hikayelerin olduğu bir yeryüzü kalır geriye. Daha da yükseğe çıktıkça artık hiçbirini görmezsin. Bulutlar, sen, gökyüzü birsindir. Peki aşağıda ne var? Hatırladığın kadarıyla bildiğin,öğrendiğin  10 dakika önce bıraktığın kişilerin hayatların olduğu bir yaşam var. Bugüne kadar ne gördüysen, ne yaşadıysan, arkanda hangi hikayelerle ne bıraktıysan  aslında o var.

Yaşadığın hayatlar ,iş, ev, mal,mülk,ailen,dostların önce bir noktaya dönüşüyor, sonra aklında, kalbinde kalan hikayelere. Seninle birlikte gelenler ise hikayelerin, duyguların, hayallerin üstündeki kıyafetlerin o kadar. Yanında götürdüğün,  o değer verdiğin yanıma muhakkak almalıyım dediğin, eşyalarının olduğu bavulun bile, o an o koltukta yanında değil. Uçağın kargo kısmında diğer bavullarla yan yana. Banka hesabında olan paranın yada parasız, borçlu oluşunun şu an bulunduğun o koltukta o anda bir önemi var mı? Doların, altının borsanın o anda ne kadar olduğunun, kariyerinin ister Bakan ol ister işsiz ol, sahibiyim dediğin her ne varsa bütün bunların  o an için bir önemi  var mı?

Bu hayattan giderken de aynen böyle olmayacak mı? Neden her şeye çok fazla anlam yükleniyor abartılıyor?Maddi ya da manevi sahip olamadığın şeyler için akıl tutulması yaşanacak kadar neden bu kadar çok üzüntüler, öfkeler, kalp kırmalar yaşanıyor?

İnce uzun bir makinenin içindesin ve yolculuk halindesin. Hayat gibi değil mi? Adına Dünya denilen yuvarlak bir dairenin içindeyiz. Uçaktan korkanda, uçağı sevende aynı araçta .Kontrol bizde değil ama uçağa binmek bizim seçimimiz. Korkanların en büyük sorunu da olanı yönetemiyor oluşu, kontrolü başkasına vermesi. Güvensizlik duygusu.  Aslında kimse farkında değil, kendi hayatında neyi kontrol edebiliyorsun ki? Sadece kontrolün sende olduğunu düşünürsün.  Pandemiyi kontrol edebildin mi? Ancak kriz durumlarında duygularını, nasıl davranacağını, ne yapacağını kontrol edebilirsin.  Bu ara nottu şimdi devam edelim. Uçakla yolculuğu yapmayı seçmişsin şimdi yaptığın seçimin sorumluluğunu alma zamanı. Bu dünyada olmanın ve yaşamanın da sorumluluğunu almalısın.

 Business ya da ekonomide oturup oturmadığının bile önemi yok.  Önde ya da arkada oturmuşsun, cam kenarı ya da koridor ne fark eder? Hepimizin hedefi aynı. Bir şehre ya da bir ülkeye gitmek için bir aracın içindeyiz.  Cep telefonları kapalı. Dünyadan bihaberiz. Kaptan, olan herhangi bir durumla ilgili ne bilgi verirse bizim için o an o doğru. Yeryüzünde bıraktığımız insanlarla aslında dünyayla bir iletişimimiz yok. Tek isteğimiz gitmek istediğimiz yere varmak.

Hayatın içinde de böyle değil miyiz? Hedefleri olanlar ve olmayanlar bir arada. Nasıl yaşamak istediğin neyi seçtiğin, korkuna rağmen yaptığın seçimler, inanarak yaptığın seçimler,eyleme geçenler, başkalarının söylediklerine inanmak yada inanmamak, direnç göstermek, söylenmek,hatta dünyada, ilişkinde olanlara kendini kapatmak, hiç sorun yokmuş gibi yaşamak ve bir çok şey.

Normal şartlar altında, sokakta gördüğünde kafanı çevirdiğin, görmezden geldiğin bir insanla bu uçakta yan yana oturuyorsun. Benim size önerim koltuğunuza yerleştiğiniz anda herkese merhaba ,iyi uçuşlar diyin ve gülümseyin. Bunu hayatın içinde de herkese yapın.  Uçakta olumsuz bir durum olursa yanında bu kişi var düşünebiliyor musun? Kötü bir an yaşansa belki hiç tanımadığın, o beğenmediğin kişiye sarılacaksın ondan yardım isteyeceksin. Elini tutacaksın.Koluna yapışacaksın. Uzun uzun konuşacaksın. Birbirinize moral vermeye çalışacaksınız. Bir bakacaksın hedefleriniz aynı olmuş. Sağ salim uçuşu tamamlamak.  Peki bu hayatın içinde yaşarken insan beğenmemeler, küçümsemeler ne? Herkesin en az bir ortak hedefi var. Bu dünyadasın ve yaşamalısın. Neden mutluluklar birleştirmiyor insanları da acı ve üzüntülerde insanlık birleşiyor? Farklar ortadan kalkıyor.

 Hayatın içinde yaşanan sorun olarak görülen olaylarda olduğu gibi, bu tip zorlu durumlarda uçak içinde her insan kendine, korkularına göre farklı tepkilerde verecek. Birileri sesini yükseltecek, bağıracak, öfkelenecek, saldıracak, kimisi içine kapanacak, ağlayacak, kimi hiçbir şeyi umursamayacak, birileri sinirden gülecek, olana teslim olacak, kimi dua edecek Tanrı' ya yalvaracak, birileri konuşanları, bağıranları susturmaya çalışacak, kimi hemen orada bir lider olacak herkesi yönetmeye çalışacak, kimse hostesi ya da kaptanı yapmanız gerektiğini söylenen şeyleri duymayacak dinlemeyecek bile, bildiğini okuyacak çünkü onları korkular yönetmeye başlayacak. Sonuçta her kişi olan ve yaşanan duruma farklı tepki verecek. Çünkü insanlar sadece duygularıyla orada var olacak. Uçağa binmeden önce eşiyle kavga ettiyse bir daha onu,çocuğunu  göremeyeceğini düşünecek. Pişmanlıklar üzüntüler yaşayamadığı yapamadığı hayaller söyleyemediği sözler aklına gelecek. Peki bu olumsuzluklarla,pişmanlıklarla  güne, yolculuğa niye devam etme ihtiyacı duydun? Neden tam zamanında gereğini yapmadın? Hayatın içinde hiç bir şeye geç kalmadan tam bir kendini onayla yaşamak, bence bunu düşünün.

Uçak kalkmadan, olumsuz bir durum karşısında yapılması gerekenler en başta anlatıldığında çok biliyorum havasıyla dinlemeyenler bir anda o korku ve panikle koltuk arkalarında bulunan kartları alıp okumaya başlayacak. Sıkışınca hayatın tehlikeye girdiğinde önem vermediğin, sana söylenirken dinlemediğin, görmezden geldiğin  bilgiler için, panikle ne yapman gerektiğini öğrenmeye çalışacaksın. Acil  çıkış kapısı nerede, oksijen maskesi  nasıl kullanılır, can simidi nasıl giyilir? Hayatın içinde de bu ilişki nasıl kurtulur, para nasıl kazanılır,nasıl sağlıklı olunur? vs. Son dakikacılar zamanını yaşamak denir buna.  Acaba bunu kendine yaşatmana neden olan şey ne?

Tıpkı son 20 yıldır ülkemizde gümbür gümbür geleni yok saymak, neler olacağını bilip, görüp, görmezden gelmeler, herkesin kendi cebini düşünmesi,  her şeye eyvallah denmesi gibi. Tıpkı ilişkilerinizde eşlerinizin mutluluk için sizden istekleri olup, biliyorum havasında yaşamanız ya da görmezden gelip ta ki olay boşanmaya, ayrılıklara gelince yaşadığınız duygular gibi, sevmediğiniz o işe giderken bunun sonucunda işten atılacağınızı düşünmemeniz gibi, işiniz ve para için sevdiklerinizden dostlarınızdan vazgeçmeniz gibi. Korku, öfke ve tehditle halkın paralize edilmesi ve bu korkuya teslim olmak, sonuçta yaşanan durumlara boyun eğmek, artık  yaşanan tüm sonuçlar evinin içinde girdiğinde ne yapacağını bilememek gibi... Her şey hayatla ne kadar benzer aslında farkında mısınız?

Neden her şey son ana bırakılır? Muhakkak bir acı, bir üzüntü, bir kayıp, bir tehlike mi yaşanmalı?

Her şey gökyüzünde bir uçak içinde, olumsuz bir olay yaşandığında, hayatındaki her sorun önemsizleşirken, yeryüzünde değişen ne? İlle de değişim için, farklı bakmak için son noktaya mı gelmek gerek? Hayatında neyi farklı yapmalısın? Sorunlarla tam zamanında neden ilgilenmiyorsun?

Demem o ki, neden insanlar başlarına bir felaket geldiğinde, o hayatlarını, zamanlarını, enerjilerini çalan sorunlar bir anda yok olur? Hastalandıklarında, ölümle burun buruna geldiklerinde mi sorunlar anlamsızlaşıyor. Peki her şey yolundayken küçük sorunlar neden büyütülüyor?Hatta ufacık olaylar insanları nasıl esir edebiliyor? Ya da aslında büyük sorunlar gelirken neden görülmüyor  bekleniyor?

Kadınların birbirleriyle ya da bir erkek için, erkekler birbirleriyle ya da bir kadın için, liderlik için, para için, iş için,lüks için sebep ne olursa olsun  insanların ego savaşları içinde çatışarak yaşaması niye?

Bu kavgalar, öfkeler, kızgınlıklar, ötekileştirmeler, maddi manevi güç savaşları, diktatörlük, üstünlük yarışları niye? Neyin hırsı bu ? Bunlara neden izin veriliyor ve hayatınızda neden izin veriyorsunuz?

Çok basit bir hayatı neden bu kadar zorlaştırıyoruz?

 Neden kimse eğlenmiyor, neden herkes savaş halinde?

 Hepimiz aynı uçakta, aynı gemide, aynı gezegende değil miyiz ? Kendimizi ,hayatımızı seçmek, değer bilmek, sahip çıkmak için, hayallerimizi yaşamak için neden en sona  kadar bekleyelim? Ülkemizde özgürce bolluk bereket içinde yaşamak için neden bu kadar son noktaya kadar bekleniyor? Neden dur, yeter , denmiyor? Kaybettiğinde değerini anlayanlar, ne zaman kaybetmeden değer bilmeye o özeni göstermeye başlayacak. İlişkilerde, ülkemizde her yerde geçerli olan bir durumdan bahsediyorum. Senin sorun olarak gördüğün her şey kendi hayatının sorumluluğunu almaktan kaçtığın,korkunun seni yönetmesine izin verdiğin durumlar.  Çözümler içinde . Tabi çözümler içinde sorumluluk almak gerek. Çünkü adım atmak, gereğini yapmak gerek.

Uçak örneğini yukardan aşağıya baktığınızda aslında her şeyin bir ve bütün olduğunu, abartarak gördüğünüz insan, olay, her ne varsa, hayatınızda aslında ne kadar küçük bir nokta olduğunu görmeniz için verdim. Sorunlarınızı dağ gibi görürseniz hiç bir zaman çözemezsiniz. Sorunlarınızla yer değiştirir kendinizi dağ gibi görüp( egosal değil tabi ki)  yeteneklerinizin  ve potansiyelinizin farkındalığında yaşarsanız, farklı bakış açılarına izin verirseniz neler yapabileceğinizin de farkına varırsınız. Size zamanında verilen mesajları iyi dinleyin okuyun anlayın. İşte  o zaman sen bir dağ olursun,güneş senin üstünden doğar seninle batar, her şeye yukarıdan bakmaya başlarsın ve sorun dediğiniz her şey küçük bir nokta olur. Sen ve senin gibi olanlar birleşir büyük bir güç olur. Korku , korku dolu yönetimler yok olur.

Sonuçta hepimizin gittiği bir yol var. İster araba ister uçak ister helikopter ya da tren otobüs fark etmez. Kimi kolay, kimi zor yolları ve araçları seçer. Seçimlerimizin, yolculuğumuzun sorumluluğunu alarak, değerlerimize sahip çıkarak yaşamak bize yakışandır.

Şu an insanların yaşadığı ilişkiler,hayatlar gibi, ülkemizde, dünyamızda büyük bir sınavda. Dersler giderek ağırlaşıyor. Yaptığımız seçimlerin, izin verdiğimiz, sustuğumuz, ses çıkarmadığımız birlikte hareket edemediğimiz her şeyin sonuçlarını yaşıyoruz. Bedelleri  maalesef birlikte ödüyoruz.

Bedel ödeyerek yaşamak artık sonlansın. Bunu ancak birlikte yapabiliriz.Birlik ve bütünlük içinde nasıl bir hayat yaşamak istiyorsak en iyisine odaklanalım ve birlikte hareket edelim. Hiç bir şey için geç değil. Özel ya da toplumsal olarak yaşamak istediğimiz hayatlar için zamanında gereğini yaparak yaşamalıyız. Kendimizi ,hayallerimizi ertelemeden, güç birliği içinde harekete geçmeliyiz. Artık zaman şimdi ve yaşadığımız hayata, geleceğimize, dünyamıza  sahip çıkmak önceliğimiz olmalı.

Ne yapmak nasıl yaşamak istiyorsak 'Şu an her şey için en doğru zaman dediğimiz' bir hafta olsun. Daima gülümseyerek enerjilerimizi gücümüzü yüksek tutalım.  Birlikte olalım. Korkuları yok eden şey bu güçtür. En güzel hayatları hak ettiğimizi bilerek yaşayalım. İşte bunun için,

 Şimdi ne yapıyoruz? Seçimler ve kararlar bize ait.

Işık ve sevgiyle kalın

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar