HDP kendi adayını çıkarma kararı verince iki ittifak tarafından da rakibe destek vermek için bunu yaptı algısı yaymaya çalışanlar oldu. Bunun en önemli sebebi HDP’nin vereceği desteğin toplum tarafından da bir süredir zehirli bir destek olarak algılanması. Bir taraftan bu şekilde algılanmasını sağlamak için son derece ciddi bir çaba sarf eden Cumhur ittifakı tarafının pragmatizm konusunda sınır tanımaz tavrı o tarafa her an HDP ile gizli bir pazarlığa girebilme potansiyeli yüklüyor.
Ayrıca aynı tarafta bir de kamu gücü avantajı var. Yani HDP’nin var olma meselesi üzerinden bir pazarlık kozu. Elbette bu yazdıklarım HDP’den bağımsız. Burada HDP tarafından şüphe durulmasına imkan veren tek davranış başörtüsü yasa tasarısı hakkında kendilerine yapılan ziyareti kabul etmiş olmaları. O olay dışında HDP’nin Cumhur ittifakına meyletme ihtimali mantıklı değil. Yine de ‘Burası Türkiye’ klişesinin anlamının burada her şey olabilir olduğunu unutmamak lazım.
Gelelim Millet ittifakı tarafına bir hamle olarak değerlendirmelere o değerlendirmeler biraz cılız aslında. Çünkü genel kanaat zaten HDP’nin Millet ittifakına destek olacağı yönündeydi. Ancak 6’lı masanın adayını beklemeden aday çıkaracaklarını söylemeleri aksi bir durumun oluşabileceği şeklinde yorumlandı. Bu o demek olmasa da tam da alacakları hazine yardımının kesilmesi hamlesinin üzerine bu karar alınınca kafalarda soru işareti oluşması da kaçınılmaz oldu. Açıkçası hazine yardımının kesilmesi kararı, kapatılma kararının habercisi gibi algılandı ve işte “Pazarlık kararı” diye düşünen çok kişi oldu.
Ancak Türkiye’de genel olarak seçmenlerin tapulu olduklarını düşünen bir anlayış var. Bu anlayış mesela HDP ne zaman nasıl bir fikirle siyaset yapsa bütün seçmenlerini de aynı siyasi tavra dahil edebileceğini düşünüyor. Ama bunun böyle olmadığını daha önce de gördük.
Aslında bu hamlenin 6’lı masa için olumsuz olarak değerlendirilecek tarafı 6’lı masanın adayını belirlemesi konusunda oraya aba altından bir sopa gösterme hamlesi olarak algılanabilir pekala. HDP 6’lı masaya “Bu iş ikinci turda çözülecek ve eğer 2. Turda desteğimi istiyorsan adayını ona göre belirle” diyor. Aksi durumda da diğer tarafa geçmesi beklenmezse de kendilerine göre doğru aday olmazsa sadığa gitmeme ihtimallerini masaya koymuş görünüyorlar.
Buradan okuyunca HDP’nin hamlesinin asıl muhatabı sadece İYİ Parti gibi görünüyor. Daha önce Meral Akşener ve Mansur Yavaş’a oy veremeyeceğini açıkça deklare eden HDP tarafı bir önceki seçimde Akşere’in ikinci tura kalması durumunda karşısındaki adaya oy veririz ifadesini dahi kullanmıştı zaten.
Ancak Akşener çok önceden aday olmayacağını ve hedefinin sistem değişikliği sonrasında başbakan olmak olduğunu çok önceden ilan etmişti zaten. Mansur Yavaş seçeneği ise epeydir gündemde olmayan bir seçenek. Yani HDP, İYİ Partiden çıkacak bir adayı baştan bloke etme hamlesini kendi tabanına yönelik olarak yapıyor görünüyor. Bu sistemin getirdiği resmi ya da gayri resmi olarak partilerin birbirlerini destekleme zorunlulukları zaman zaman tabanları rencide edebiliyor. HDP bu hamlesiyle tabanına da “Kimseye sorgusuz sualsiz bağlı değiliz, hatta belirleyici biziz mesajı vermeye çalışıyor.
İYİ Partinin ise defalarca tekrarladığı gibi ön kriteri ‘seçilebilecek aday’ bu durumda kendisini çok da köşeye sıkışmış hissedeceğini düşünmüyorum. Hatta HDP’nin bu hamlesinin İYİ Parti için iyi bile olduğu söylenebilir. “HDP’nin olduğu yerde biz olmayız” diyen İYİ Parti bu hamleyle son derece rahatlamış hissedebilir. Aslında yukarıda da bahsettiğim gibi HDP de defalarca İYİ Partinin karşısında yer alacağını açıklamış ama Cumhur ittifakı destekçilerini bir türlü ikna edememişti.
Ancak HDP’nin bu son kararının ardından 6’lı masanın altında sağında solunda arkasında bir HDP olduğu iddiası oldukça zayıflamış olacak. Seçimler ikinci tura kalacak olursa da HDP seçmeninin 6’lı masa adayı desteklemesi üzerinden bir propaganda yapma imkanı dahi kalmayacak. Zaten ikinci turdaki seçimler zorunluluk olarak dahi kabul edilebilir.
Bütün bunların yanında bu hamlenin KIlıçdaroğlu’nun adaylığını desteklemek adına yapıldığı da düşünülebilir. İmamoğlu’nun soruşturmalar marifetiyle denklemden çıkarılmasının sonuç vermesi durumunda HDP pasif olarak da olsa aday belirleme sürecine müdahale amacı güdüyor olabilir dediğim gibi. Ancak yine tekrar etmek gerekir ki Akşener ve İYİ Partinin öncül kriteri ‘seçilecek aday’ yani İYİ Parti bu anlamda ideolojik bir kapris yapmamayı ve lideri üzerinden de bir fedakarlığı baştan ortaya koymuştu zaten.
Bütün bunları üst üste koyup düşününce seçimin ikinci tura kalmasını sağlamak ve her ne olursa olsun kilit parti olarak anılmak için yapılmış bir hamleden ibaret görünüyor.
Yorum Yazın