23 yıldır yaşadığım Dallas, coğrafya itibariyle yarı tropik bir iklimde. Kışları genelde çok soğuk olmaz, ara sıra beyaz Noel meraklılarını mutlu eden kar yağar ama fazla kalmaz kısa zamanda erir gider.Yazları başka olay,haziran başında sıcaklar başlar. Ortalama 40 derecelerde.Eğer klimasız bir hayat düşünüyorsanız unutun, öyle bir hayat mümkün değil. Ben fazla sıcağı da sevmem fazla soğuğu da. Ben daha ılıman, fazla aşırı olmayan iklimi severim.Ne aşırı sıcağa ne soğuklara tahammülüm var.Bu yıl haziran ayında Dallas'ı gene sıcaklar bastı. Sanki şaka yapar gibi bir de evin kliması bozulmaz mı? Evde nefes almak bile zor, hemen yakındaki bir otelden yer ayırdım. Klima tamir edilip evin içi yaşanacak hale gelinceye kadar otelde kaldık.
Amerikada çalışmaya başladığımdan beri yazları Avrupa'nın serin kollarına atıyorum kendimi. Amerikaya gitmeden önce yaşadığım ve çalıştığım Hollanda tercihim. Hava yazın çok sıcak olmuyor, ara sıra yağmur da yağar. Hollanda'nın Utrecht kenti benim sevdiğim bir kent. Amsterdam gibi orada da kanallar var ama turist kalabalığı yok, bir de orada komşularım, arkadaşlarım, alışveriş yaptığım esnaf dostlar var. Burada çalıştığım yıllar Maarssen ismli şirin bir köyde ev almıştım, Amerika'dan iş teklifi gelince sattım, bir yıl kiraya verdim. Kiracı kayıplara karıştı bir yıllık kirayı ödemeden. Herifin izini bulduk, doğru dürüst işi bile olmayan bir yaratık. Alacaklılarının başında bankalar, vergi dairesi herkes var.Mahkemeye verdik mahkemeden 24 bin Avroluk alacağım tescil edildi ama yaratık bu parayı her halde yüz yılda ödeyemez. Alacağımı başkasına devrettim elin vasıfsızı ile uğraşmaya niyetim yok.
Amerikaya gittiğimden beri her yaz Hollandaya geliriz bir iki ay, Utrecht'te kiraladığımız evde kalırız.Hollanda'nın geleneksel evleri dik merdivenli olur, tırmanmak bir mesele olur dizlerime.
Bu yıl şansımızdan Leidse Rhein denen yeni kurulan bir yerleşim yerinde asansörlü bir daire kiraladım. Güzel pırıl pırıl bir daire önünden su kanalı ve demiryolu geçiyor.
İki hafta önce Amsterdam Hilton içindeki bir İtalyan lokantasında eski doktora ve master öğrencilerimle yemek yedik,geçmişe uzandık. Fıkralar, kahkahalar bir birini kovaladı; yemek ve servis çok iyiydi. Güzel bir gün geçirdik bir anlamda, insan tazeleniyor dostlarla sohbet edince.
Bu yazıyı kiralık evden yazıyorum, hava serin 20 derece civarında. Güneş de açtı, cennet gibi yemyeşil çevre. Hollandalılar çevreyi koruyan, yeşili seven, tüm Avrupanın sebzesini sağlayan, çalışkan insanlar. Çalışmayı da biliyorlar, eğlenmeyi de. Bu kentte Kanal Straat denilen bir cadde;Türk meyve, sebzeleri, fırınları,lokantaları olan bir cadde var. Buraya bir de cami yapmışlar Ulu Cami diyorlar. Caminin alt katını Kepap Factory-Kebap Fabrikası isimli bir şirkete kiraya vermişler. Her tür insan burada döner kebap ve lahmacun, pide yiyor, çayını kahvesini yudumluyor. Ben de öğle yemeğimi burada yiyor, dışarda puromu içiyorum bir Türk kahvesi eşliğinde.
Bu yazı yıllarca Cumhuriyet Gazetesi'nde yazdığım Pazar yazılarına benzedi ama gazeteyi yöneten kadro o sayfayı kuşa çevirmiş artık o gazeteye yazmıyorum.
Hollanda'dan selamlar dostlarım.
--
This message (including any attachments) is intended only for the use of the individual or entity to which it is addressed and may contain information that is non-public, proprietary, privileged, confidential, and exempt from disclosure under applicable law or may constitute as attorney work product. If you are not the intended recipient, you are hereby notified that any use, dissemination, distribution or copying of this communication is strictly prohibited. If you have received this communication in error, notify us immediately by telephone and (i) destroy this message if a facsimile or (ii) delete this message immediately if this is an electronic communication. Thank you. Please, don't print this e-mail, unless you really need to.
Yorum Yazın