Gerçekten de böyle durum. Almanya Federal Cumhuriyeti iki arada bir derede kalmış durumda. Atlantik’in öte yakasına ne desin? Avrupa Birliği`ndeki dostlarına ne desin? Rusya`ya ne desin ve de Çin`e ne desin? Durumlar bir hayli karışık yani...
***
Aslında ekonomik durum hiçte fena değil. Tekeller ve bankalar geçen yıl en büyük kârlarını yaptılar. BioTech firması on milyardan fazla kar etti 2021 yılında. Politik durum da fena değil. Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Liberallerden oluşan üçlü koalisyon işi hiçte kötü götürmüyor... Kırk yıldır çevre politikaları, anti militarizm, araba sanayii ve teknoloji üzerine inşa edilmiş olan toplum mühendisliği ürünlerini veriyor. Yeşiller partisinin yıldızı parladıkça parlıyor... Parlatıyorlar. Gelecek genel seçimlerde 2. Büyük parti olma ihtimalleri yüksek. Hatta 1. Parti olup Şansölye/Başbakan çıkarmaları bile mümkün… Yeter ki uslu olsunlar ve söz dinlesinler. Dünün anti militarist ve savaş karşıtı partisi Yeşiller, bu günlerde Ukrayna`ya her türlü silahın verilmesini savunuyor iyi mi? Gel gör ki, kurt politikacı Henry KISSINGER verdiği demeçle sadece Yeşiller partisini kontrupikede bırakmadı, bütün Batı dünyasını da şaşırtıp neredeyse ofsayta düşürdü...
***
Almanya, Sosyal Demokrasi`nin Dünya`daki ikonu olan Willy BRANDT`in en yakını, sağ kolu ve Demokratik Almanya Cumhuriyeti`ni entegre ederek birleşme stratejisinin baş mimarı olan Egon BAHR`in ``Yakınlaşarak ve Diyalogla Entegrasyon`` politikalarını çok becerikli bir şekilde hayata geçirerek Sovyetler Birliği ile ilişkilerini düzeltti.
O Egon BAHR ki, ``Uluslararası politikalarda konu hiç bir zaman demokrasi ve insan hakları değildir. Asıl konu ülkelerin çıkarlarıdır. Size, tarih dersinde ne anlatılırsa anlatılsın, gerçek olan dediklerime dikkat edin.`` diyerek realiteyi apaçık dile getirmiştir.
Batı Almanya, tarihte görülmemiş bir operasyonla iki Almanya`yı birleştirdi. Kara Avrupa’sının tam göbeğinde dev gibi bir Almanya doğdu. Bu gelişmelere İngiltere ve Fransa şerh koymaya kalktılarsa da pek dinleyen olmadı. Birleşik Almanya, SSCB`nin ve Varşova Paktı`nın dağılmasından sonra. Rusya ile çok iyi ilişkiler içerisinde oldu... Ekonomik ilişkiler, başta gaz ve petrol olmak üzere karşılıklı olarak belli bir oranda bağımlılık durumunun ortaya çıkmasına sebep oldu. Eski Şansölye Gerhard SCHRÖDER`in Gazprom`a Danışman-Yönetici olmasından sonra ekonomik ilişkiler iyice yoğunlaştı ve politik ilişkiler Almanya-Rusya dostluğuna doğru yol almaya başladı. Almanya ve Fransa altmış bin kişilik bir AB Ordusu`nun çekirdeğini oluşturabilecek küçük bir ordu ortaya çıkardı. Almanya, Varşova Paktı dağıldı, NATO`nun doğuya doğru hızla üye kazanması Rusya`yı rahatsız edebilir fikrini ortaya atmaya başladı... Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel MACRON boş bulunup ``NATO`nun beyin ölümü gerçekleşti`` bile dedi. Atlantik’in öte yakası tehlikeyi gördü ve İngiltere`nin Avrupa Birliği`nden çıkmasını sahneledi ince politikalarla. Ve böylece AB`ni zayıflattı. Ekonomik alanda, özellikle de araba sanayiinde, bir iki figürünü düşürdü Almanya`nın şah oynarcasına... Agresif bir şekilde, NATO ülkeleri sınırlarını Rusya sınırlarına kadar genişletmeye kalktı. Ukrayna savaşını sahneleyerek hem NATO ülkelerinin kenetlenmesini sağladı ve hem de NATO üyesi AB ülkelerinin silahlanmaya daha çok para ayırmalarını... Bu arada Fransa Cumhurbaşkanı da uslanarak sözünü geri aldı. Ne yapabilirdi ki?!.
***
Alman halkı şaşkınlık içinde. Daha düne kadar Batı dünyasının hamisi olduğunu sandıkları ABD`ne kızmaya başladılar. Son yıllarda yavaştan da olsa sempatiyle baktıkları Rusya`yı tekrar azılı bir düşman ülke olarak görme moduna geçtiler.
Gerçi politikacılar olayın farkında. Ama onların da yapabileceği pek bir şey yok. Avrupa`da en büyük meclise sahip Almanya. Federal Meclis`in tamı tamına 736 üyesi var. Ve, (buraya dikkat isterim lütfen) Berlin`de her 1 milletvekiline elinin altında açık kasası bulunan, istediği kadar harcama yetkisi bulunan 14 lobiyist düşüyor. Tamı tamına 10.304 lobiyist Berlin`de milletvekillerini takibe alıp lobi çalışmaları yapıyorlar. Bu veriler, Federal İstatistik Dairesi`nin verileri. Almanya, Avrupa Birliği bütçesine en büyük katkıyı yapan ülke. Avrupa Birliği Parlamentosu’ndaki en büyük grup Almanya`dan gelen vekillerden oluşuyor.
Gelde burada büyük dilbilimci Noam CHOMSKY`yi anma? ``Toplumun genelinin neler döndüğünden haberi yoktur, hatta haberi olmadığından dahi habersizdir.``
***
Bütün bunlar olurken, Almanya eksportta gene Dünya`da birinci. Krizi fırsata çevirerek gene iyi yetişmiş işgücü devşiriyor Ukrayna`dan kaçanların arasından. Mavi Kart yoluyla geçen sene 69.900 kalifiye iş gücünü beş kuruş harcamadan Almanya`ya alıyor ve istihdam ediyor. Bunların çoğunluğu doktorlardan ve bilişimcilerden oluşuyor...
***
Düz mantıkla Almanya`yı ve Almanları anlamak pek mümkün değil. Çok katmanlı bir halk ve ülke...
Hem Otto von BISMARCK`i çıkarmış ve hem de Adolf HİTLER`i. Politikacısı çok. Ama devlet adamları da bir hayli çok: Konrad ADENAUER, Willy BRANDT, Helmut SCHMIDT...
Ve tabii ki düşünürleri, yazarları, sanatçıları, sporcuları vb. vb.
Ne diyelim? Darısı bizim ülkenin ve halkın başına.
***
Ne diyor büyük şairimiz Nazım HİKMET:
Yok öyle umutları yitirip
Karanlıkta savulmak.
Unutma; aynı gökyüzü
Altında, bir direniştir yaşamak.
***
Tabii ki, sadece umutlarımızı yitirmeden, savrulmadan direnerek hedefe varamayız. Hedefe varabilmek için çok, ama çok çalışmalıyız disiplinli bir şekilde. Tıpkı Almanlar gibi... Bizim Hasan`ların da Hans`lar gibi çok ve disiplinli bir şekilde çalışması gerekiyor.
Elbette, Dünya`da ve ülkede ne olup bittiğinin de farkında olmak kaydıyla...
Yorum Yazın