Her gün yazı yazabilenlere hep hayran olmuşumdur. Ben haftada bir yazarken zorlanıyorum.
Ya çok yazacak konu vardır, seçemezsin. Ya da yazmaya değecek konu bulamazsın.
Yazmayı düşündüğün konuyu önceden biri kapmıştır, sinir olursun. Yazma şartları bir türlü oluşmaz, kabahati kedide bulursun.
Televizyon programına konu saptamak ve doğru konuğu bulmak da benzer bir meseledir. Doğum sancısı gibi.
Bulunca, içine de sinmişse nur topu gibi bir evladın olmuştur.
Bu sıkıntılı zamanlarda ilham gelmesi beklenir. İlham perisi diye gerçekte bir şey var mıdır, yoksa hep gelmesini beklediğimiz bir şey midir? Bilmiyoruz.
Karikatür: Murat Öymen
Yunan mitolojisinde “Muse”ler yani ilham perileri, Zeus ve Mnemosyne’nin kızlarına verilen isimdir. Dokuz kızın her biri sanatın çeşitli dallarını temsil ederler. İlham verdikleri, esin kaynağı oldukları anlatılır.
Kesin olan çağrılınca gelmedikleridir.
Özetle, ilham perilerine güvenip yola çıkmamakta yarar vardır. Gelirse gelir, gelmezse kendi bilir deyip yola devam etmek daha hayırlıdır.
***
Yükselenler
Sosyal medyada saatlerce vakit geçirenlerden değilim. Her zaman bir arkadaşımla bir kafede oturup sohbet etmeyi tercih ederim. Kafelerin restoranların açıldığı gün, ilk işimiz oraları doldurmak oldu. Meğer ne özlemişiz. Ancak bu son gevşemenin hayırlı olmayacağı belli.
Biraz daha dişimizi sıkıp, daha fazla evlerimizde vakit geçirmemiz hepimiz için daha “sağlıklı” olacak.
Dolayısıyla ev içi aktivitelerimiz büyük önem taşıyor. İnsanlar sosyal medyada giderek daha fazla vakit geçiriyor, her gün karşımıza yeni platformlar çıkıyor. Club House, Sesli kitap, dijital içerik platformları yükselişte.
Club House
Yaklaşık bir ay önce hayatımıza bomba gibi girdi. “Bir bu eksikti!” dedim. Gene de merak ettim, neyse ki bir arkadaşımdan davet geldi ve girdim. Arada girip “geziniyorum”.
Son sosyal medya platformu Club House davet üzerine girebildiğiniz bir sohbet platformu. Görüntü yok, sadece ses var. Radyo gibi diyelim.
Dileyen herkes bir “oda” açabiliyor. Konuşmacılar ve dinleyiciler var. Odayı açan sohbeti modere ediyor. Odaların temaları oluyor. İlginizi çeken odaya girip dinleyebiliyorsunuz. Hatta el kaldırıp söz de isteyebiliyorsunuz. Konuşmacılara soru sorabiliyorsunuz. Moderatörün keyfine ve becerisine göre ya söz veriyor ya da vermiyor.
Aklınıza ne gelirse konuşuluyor. Hatta hiç gelmeyecek konular da. Aklınıza gelen gelmeyen, ünlü ünsüz herkes orda. Ve konuşuluyor da konuşuluyor. Diğerleri de dinliyor.
Kayıt olurken gerçek isminizle girmeniz tavsiye ediliyor, “evin kuralı” gibi. Tabi buna uymayan ve takma isim kullananlar da var. Oyun bozanlar yani.
Club House aslında geçen mart ayında, pandeminin zirve yaptığı dönemde Amerika’da Silikon Vadisinde çalışan Paul Davison ve Rohan Seth tarafından icat ediliyor. 12 milyon dolarlık bir fon bularak yeni sosyal medya platformunu başlatıyorlar.
2020’in mart ayında bin 500 takipçisi var, geçtiğimiz ocakta 2 milyona çıkıyor, bugün mart ayı itibariyle 10 milyon takipçiye ulaşıyor.
Odalarda siyaset, teknoloji, pazarlama, spor, kişisel gelişim gibi her alanda konuşuluyor. Çok ciddi olanlar da var, eğlenceli, çalgılı çengili odalar da. Geçenlerde rasgeldim, Şevval Sam bir odada sohbet ederken, birden “hadi bir şarkı söyleyeyim, içimden geldi” deyiverdi ve şarkı söylemeye başladı.
Ayrıca düzenli tematik odalar da oluşmuş durumda. Örneğin cuma akşamları “Mimarlar Konuşuyor” isimli bir odada mimari meseleler konuşuluyor. Ya da cumartesi akşamları “L Koltuk” diye bir oda var, orada da magazin hâkim.
İzzet Çapa, Gülben Ergen, Nükhet Duru, Cüneyt Özdemir, Nevşin Mengü, İsmail Saymaz, Canan Kaftancıoğlu, Selçuk Şirin, Armağan Çağlayan konuşmacı ya da dinleyici olarak sık sık rastladığım isimler.
Dünyanın her yerinden katılabiliyorsunuz. Yabancı odalara girebiliyorsunuz. Dünyada neler konuşulduğunu merak edenler için güzel. Ya da Club House’u sallayan Mark Zuckerberg, Oprah Winfrey, Elon Mask gibi ünlülerle sohbet etme şansını yakalamak mümkün.
Diğer sosyal medya platformlarında olduğu gibi cep telefonunun ekranına sürekli bakmak zorunda değilsiniz. Başka işlerle meşgul olurken bir yandan sohbeti dinleyebiliyorsunuz. Görüntülü olmadığı için de saçınızı başınızı toplamanıza gerek kalmıyor.
Twitter “hal ve gidiş”de sınıfta kalırken, Club House kullanıcıları tam tersine pek kibar, pek saygılı. O bakımdan Club House hal ve gidişte bir “pekiyi”yi hak ediyor.
Görüşmek üzere
Yorum Yazın