Direktörlüğünü onurla yürüttüğüm Gazeteciler Cemiyeti’nin Avrupa Birliği mali desteği ile yürüttüğü Medya için Demokrasi, Demokrasi için Medya projesi üçüncü yıllık Medya Konferansı çalışması içerisindeyken Rusya’nın Ukrayna saldırganlığını ve işgalini sona erdirme amacıyla İstanbul’da tarihi bir toplantı gerçekleştirildi.
Çok yazıldı, çizildi İstanbul görüşmesiyle ilgili. Bazıları çok yüzeysel, bir kısmı manipülasyon amaçlı ve birkaç adedi de konuya haberci özeniyle yaklaşılmasının ürünü idi. Çok önemli detaylar dikkatlerden kaçtı. Maalesef çoğu yazı ve yorumda İstanbul’daki konuşmaların esası, büyük haber olarak verilen, Rusya'nın Kiev ve Çernihiv çevresindeki operasyonları azaltacağını söylemesi değildi. Bunun olup olmayacağını veya sadece dezenformasyon olup olmadığını, hatta daha kötüsü ciddi zafiyet gösteren Rus kuvvetlerinin takviyesi amaçlı bir taktik operasyon olup olmadığını henüz net bilemiyoruz.
Kiev zaferi
Evet, çekilme var. Çernobil, mesela, ve birçok küçük yerleşke tekrar Ukrayna kontrolüne geçti. Ancak İstanbul görüşmelerindeki büyük haber çok yoğun ve insafsız bir saldırı ve işgal harekatı karşısında Ukrayna güçlerinin Kiev savunmasındaki başarıları, Rus kuvvetlerine karşı fiili zaferiydi.
Şaka gibi geldi değil mi? Ukrayna şehirleri yoğun bombardıman altında çok büyük hasar gördüler. İnsan kaybı büyük. Milyonlarca Ukrayna vatandaşı başta Polonya olmak üzere, Türkiye dahil tüm Avrupa ülkelerinde sığınma imkanları buldular. Gazeteci örgütleri dahil tüm Avrupa sivil toplum teşkilatları Ukrayna’ya yardım için seferber oldular. Gazeteciler Cemiyeti’nin de üyesi olduğu Avrupa Gazeteciler Federasyonu, mesela, Ukrayna’da görev yapan gazeteciler için hem maddi destek hem de başta üzerinde “PRESS” yazan kurşun geçirmez yelek ve miğferler sağlanması için kampanya başlattılar. Siyasi, ekonomik, finansal kültürel yaptırımlar bir tarafa, devletleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla Avrupa Rusya saldırganlığına, işgaline karşı eşi az görünen bir birliktelik içerisine girdi.
İstanbul görüşmelerinde kısmı ilerleme sağlandığı herkesçe kabul edilmekle birlikte, esasta bu ilerlemenin boyutunun ne olduğu o kadar da net değildir. Öncelikle, Rus saldırganlığının durmasını talep etmekle birlikte, Ukrayna müzakere ederken de ülke savunmasına ara vermeyerek görüşme masasında önemli bir avantaj elde etti. Teslim olma şartlarını değil, işgalin sona erdirilmesini görüşen bir Ukrayna var. Rusya ise adeta düştüğü Ukrayna bataklığından çıkabilmek için ateşkes anlaşmasına muhtaç taraf olarak görüşme masasına katılmakta.
Hatırlamak lazım. Rusya görüşmelere Belarus’ta devam etme arzusunda idi. İstanbul ısrarı Ukrayna’dan geldi. İkinci olarak, işgalci Rusya artık amacının Kırım’ın ilhakının tanınması, Donbas bölgesinin kendi kontrolüne verilmesi olduğu artık Moskova tarafından bile ikrar ediliyor. Görülüyor ki geride kalan beş haftadaki savaş alanı başarısızlıkları ve uluslararası yaptırımlar Rusya’da savaşın başlangıcındaki aşırı güven duygusunu, Ukrayna'nın bir ulus olmadığı haykırışlarını da ve eski KGB ajanı, insan hakları suçlusu Vladimir Putin’in haykırışlarını, iddialarını ve tüm tezlerini tarihin çöplüğüne süpürdü.
Putin nihayette savaşın başında soytarı muamelesi uygulamaya kalktığı Ukrayna Başkanı Zelensky ile görüşmeyi bile “prensipte” kabul etti, belki yakında İstanbul’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında üçlü bir zirvede bir araya gelecek.
Putin'in söylediği her şey kalıcı dezenformasyonun bir parçası, retoriksel feryattan ibaret. Zelensky'ye gelince, bir taviz verdi: Ukrayna NATO üyeliğini artık talep etmeyecek. Buna karşılık, ülkelerin saldırıya uğradığı takdirde Ukrayna'nın savunmasını NATO’nun veya en azından Türkiye dahil bazı NATO ülkelerinin garanti etmesini istiyor. NATO ana dokümanının meşhur beşinci maddesinin NATO üyesi olmasa da Ukrayna için de geçerli olmasını talep ediyor. Olur mu? Zannetmiyorum. Ancak, 1994’deki gibi afaki bir “sizi koruruz” beyanı ötesinde bir anlaşma talebinin de haklı sebepleri var…
Garantörlüğün faturası var…
Elbette, “Türkiye’nin garantisi istendi” diye havalara girmenin de alemi yok. Garantör olunur ise, yarın savaşın da kaçınılmaz olabileceği ve bu durumun Türkiye’ye ciddi maliyeti olacağı dikkate alınmalıdır.
Ukraynalılar, Aralık 1994'teki Budapeşte Muhtırası'na uyduklarını ve daha sonra ABD ve Rusya'nın "güvenlik garantileri" karşılığında sahip oldukları nükleer silahların yok edilmesini kabul ettiklerini ve bu sözlerin tutulmadığını biliyorlar. Bu sefer bu kadar saf olmayacaklar. Zelensky, bir barış anlaşmasının referandumla garanti altına alınması gerektiği konusunda ısrar ediyor. Anketler Ukraynalıların %93'ünden fazlasının tüm çekilen acıya rağmen ülkelerinin bu savaştan zaferle çıkacağını düşündüğünü göstermekte. Ayrıca varılacak barış anlaşmasının anlamının güvenilir güvenlik garantileriyle gerçek bir zafere dönüşebileceği görüşü hakim.
Ukraynalılar aynı anda hem savaşabileceklerini hem de müzakere edebileceklerini kanıtladılar. Ve bu yüzden, "barış müzakereleri" tartışmalarının yanı sıra, Donbas'ta, özellikle de Mariupol'da olacaklara dikkat etmeliyiz. Bu önümüzdeki birkaç hafta içinde savaşa karar verecek. Rus generaller ve istihbarat servislerindekiler Putin'e gerçeği söyleyecek cesarete sahip olacak mı?
Ukrayna desteklenmelidir
Normal şartlarda savaşın yayılmasını engellemek amacıyla savaş bölgelerine silah ve mühimmat satışı yasaklanır. Şimdi tam aksine ABD ve diğer Batılı devletler, hatta Avrupa Birliği, Ukrayna’ya savaş sistemleri, silah ve mühimmat bağışı yapmaktalar. Ukrayna savunmasının aslında Avrupa savunması olduğu gerçeğine dayanan bu silah ve mühimmat yardımı kampanyası, savaşın üçüncü dünya savaşına dönüşmemesi için, artırılarak devam ettirilmelidir. Görülmektedir ki özellikle tanksavar füzeleri mükemmel performans göstermektedirler. Stinger roketlerinin de çok faydalı olduğu belirtilmektedir. Ukrayna'nın şehirlerini savunmak için savaş uçaklarına ve daha güçlü füzelere ihtiyacı var.
Putin'in işgali özgür dünyanın değerlerine aykırıdır. Avrupa, ABD, G7 ve G20 ülkeleri ve gezegenin dört bir yanındaki devletler, büyük suçluyu Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne götürmek için ahlaki çoğunluğa sahipler.
Ancak, bir kez daha belirtmeliyim ki Ukrayna-Rusya görüşmeleri sadece ateşkes için yararlı olacaktır. Arzu edilse de, edilmese de, günün sonunda Rusya ile ABD liderleri ve Avrupa önde gelen ülkelerinin liderlerinin yeni bir Yalta toplantısına ve sil baştan yeniden ortaya çıkmakta olan çok kutuplu dünyanın etki alanı haritasını çizmeleri global barış için kaçınılmaz ve hayati gerekliliktir.
Yorum Yazın