Mustafa Tiğrek

Mustafa Tiğrek


“Kader planı” bu sorulara cevap değil ki

“Kader planı” bu sorulara cevap değil ki

Depremin 3. gününde Kahramanmaraş'a giden Erdoğan, kendisiyle konuşan bir depremzedeye, "Olanlar hep oldu. Bunlar kader planının içinde olan şeyler" dedi.

***

Geçtiğimiz haziran ayında, Zonguldak’ta bulunan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, “Son yirmi yılda ülkemizde araç sayısı yüzde 170 ve taşıt hareketliliği de yüzde 142 oranında artarken, yaptığımız yerinde yatırımlar ve hizmete açtığımız yollarımız sayesinde kazalardaki can kayıplarımız %81 oranında azaldı” demişti.

Kimse Karaismailoğlu’na “Sen kader planına inanmıyor musun? diye sormadı. Her fırsatta; yapılan yollara övgüler dizildi, “Yol yaptık.” diye oy istendi.

Karaismailoğlu veya başka bir yetkili “Son yirmi yılda, yaptığımız düzenlemeler, arttırdığımız denetimler, önlediğimiz usulsüzlükler, engellediğimiz hırsızlıklar sayesinde depremde yıkılan binalar ve buna bağlı can kayıplarımız %81 oranında azaldı.” deseydi, diyebilseydi… Mesela yani …. Dinden mi çıkardı? ‘Kader planı’nı inkâr mı etmiş olurdu?

Karayollarında can kayıplarının %81 azalmasıyla; depremde yıkılan binaların ve buna bağlı olarak can kayıplarının %81 azalmasının; “kader planı” açısından bir farkı var mı? Yok.

***

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Fizik Bölümünden Prof. Dr. Ali İhsan Göker “Deprem veya binalar öldürmez, Allah öldürür. O da eceli geleni. Depremde ölenler aynı anda Mars'ta bile olsalar yine öleceklerdi.” derken belli ki ‘kader planı’ndan haberi var.

Ama Karaismailoğlu’ndan haberi yok.

Haberi olsa “Bölünmüş yol hayat kurtarmaz. Allah kurtarır. O da eceli gelmeyeni. Otoyolda ölmeyenler aynı anda Mars’ta bile olsalar orada da ölmeyecekler.” derdi. Demedi.

Hatta “Allah’ın %81 daha az öldürmesini nasıl reklam yapıp siyasete malzeme yaparsın?” diye tepki gösterirdi. Göstermedi.

Veya “Deprem veya binalar öldürmez, Allah öldürür.” de dememeliydi. Onu dedi.

***
Erdoğan, Ekim 2022'de Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden faciasına ilişkin konuşmasında da konuyu aynı açıdan değerlendirmişti:

“Kader planına da inandığımız için bunun ne dünü ne bugünü ne yarını hiçbir zaman ne yapmayacaktır, olmayacaktır. Bunlar her zaman olacaktır, bunu da bilmemiz lazım" demişti.

“Bilmemiz lazım” dediği, deprem. Depremin olacağını zaten biliyoruz. Jeologlar da söylüyor. Kader planından farklı olarak fazladan, yeri ve şiddeti hakkında bilgi de veriyorlar. Kesin zaman veremeseler bile tahminde bulunuyorlar.

Mühendisler, zemini kontrol ediyor. Nasıl bir bina yaparsak, buradaki depreme dayanır, diye hesap yapıyor. Yapılar denetleniyor. Hırsızlık engelleniyor. Doğru projeyle, çalınmayan malzemeyle yapılan binalar yıkılmıyor.

Japonlar öyle yapıyor mesela. Japonlar inanmasa bile kader planında onların depremleri de var. Ama onların binaları yıkılmıyor.

Soru veya sorun “kader planı” ile ilgili değil zaten.

Ekonomist değil de jeoloji profesörü olan bir devlet başkanı, deprem bölgesini gezerken vatandaşlara “Depremler fay hatlarının çatlamasıyla oluşur. Deprem, fay hatları üzerinde birikmiş enerjinin açığa çıkması sonucunda meydana gelen sismik dalgalanmalardır. Bunun ne dünü ne bugünü ne yarını hiçbir zaman ne yapmayacaktır, olmayacaktır. Bunlar her zaman olacaktır, bunu da bilmemiz lazım" deseydi, yine saçma olurdu.

Vatandaşın “Deprem niye oluyor?” diye sormuyor. Sorusu “Kader planı” veya “jeoloji” ile alakalı değil.

Vatandaş, “Bina niye çöktü?” diye soruyor. “Hadi bina başımıza çöktü, niye gelip altından çıkartmıyorsunuz? Niye yaralarımızı saramıyorsunuz? Niye acil ihtiyaçları ulaştıramıyorsunuz?” diye soruyor. “Enkaz altında insanlar haber ulaştırmaya çalışırken haberleşmeyi niye kesiyorsunuz?” diye soruyor. 

“Son imar affında, Türkiye genelinde 7 milyon 85 bin 969 adet Yapı Kayıt Belgesi niye verildi?”, diye soruyor. “Şu anda bile Mecliste İmar Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi var. Niye?”, diye soruyor.

“Kader planı” bu sorulara cevap değil ki.

***

Erdoğan’ın 2003'te Başbakan olmasından kısa süre sonra Bingöl depremi için kullandığı sözler yine konuşulmaya başlandı.

Erdoğan: "Yeraltında fay kırıklarından önce bağışlayın söylemek zorundayım, kırılan ar damarlarıdır. Malzemeden çalmanın arkasında ahlak hırsızlığı, demokrasiden çalmak, hukuk kapkaççılığı, siyaset yankesiciliği ve kamu yönetimi kalpazanlığı yatmaktadır. Bu olay, kamu otoritesinin devlet imkanlarını nasıl kullandığını bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur. Olay kader diye geçiştirilemez, demiş.

Burada bir çelişki var gibi görünüyor ama yok. Geçen 20 senede kader planının tanımı da değişmedi, kapsamı da güncellenmedi.

20 sene önce “Olay kader diye geçiştirilemez.” diyen Erdoğan “Deprem niye oluyor?” ve “Binalar niye çöküyor?” sorularını birbirinden ayırmış. Doğru olan da bu.

2003 yılında “ahlak hırsızlığı, demokrasiden çalmak, hukuk kapkaççılığı, siyaset yankesiciliği ve kamu yönetimi kalpazanlığı” diyerek, hırsızlığı ve buna bağlı olarak binaların niye çöktüğünü anlatmış. Kamu otoritesinin devlet imkanlarını nasıl kullandığından söz etmiş.

20 sene sonra ise “Bunlar kader planının içinde olan şeyler” diyerek hırsızları bir kenara bırakmış… Bu sefer, depremin niye olduğunu anlatıyor. Onu da kendi penceresinden anlatıyor.

Yani çelişki yok. Durduğu yer farklı.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar