Yeni evli Della ile Jim, birbirlerine çılgınlar gibi aşıktılar. Yirmi bir yaşındaki Jim ile henüz on sekizindeki güzeller güzeli Della... Mahallenin bütün öteki sakinleri gibi, dayanılması zor bir fakirlik içindeydiler. Jim bulabildiği her işte çalışıyordu. Şoförlük, ayak işleri, hamallık, park bekçiliği, çöpçülük. Her işi kabul ediyordu, yeter ki yasal bir iş olsun. Evleneli henüz üç ay kadar olmuştu. Bir yatak, küçük bir masa, kullanılmış bir kilim ve işe yaramaz bir iki ıvır zıvır eşyayı içine yerleştirdikleri külüstür birkaç valizle gelip, bu bodrum katına yerleşmişlerdi işte.
Della’nın, altın sarısı gür saçları beline kadar iniyordu. Kocası Jim’in eşinden sonra en kıymetli varlığı ise altın bir saatti. Yılbaşı yaklaşıyordu ve birbirlerine armağan alacak paraları yoktu. Jim akşam eve geldiğinde eşine parlak ambalajlı bir kutu getirdi. İçinde pahalı bir mağazadan alınmış taraklar olan bir kutu. Della kutuyu açıp tarakları görünce ağladı.
Jim şaşkın bir şekilde eşinin saçlarını kucaklayan eşarba bakıyordu. Della eşarbı çıkarttı. En büyük ve tek zenginliği olan o beline kadar altın bir şelale gibi uzanmış güzelim saçlarının, şimdi kulak hizasında kısacık kesilmiş olduğu görüldü. Jim donup kaldı. Eşinin masa üstüne koyduğu küçük kutuda ise altın bir zincir vardı. Çocukluğundan beri makas görmemiş saçlarını kestirerek berbere satan Della, karşılığında yılbaşı hediyesi olarak kocasının altın saati için bir zincir satın almıştı. Jim ise karısının o görkemli saçlarına çok yakışacak ve öteden beri istediği değerli bir tarak takımını alabilmek için, en değerli hazinesi olan altın saatini satmıştı...
Uzun saçlı Lady Godiva
Kont, eşi Godiva’ya 'eğer çırılçıplak soyunur ve tüm halkın huzurunda pazar yerini baştan başa geçersen, istediğini yapacağım' dedi. Lady Godiva 'buna razı olursam karşılığında vergileri düşürecek misin' diye sordu ve ‘evet’ cevabını aldı.
Sonra Lady Godiva soyundu, uzun saçlarıyla vücudunu örttü ve atına binerek kenti boydan boya geçti. Godiva çok genç yaşta, Mercia bölgesinin hâkimi Leofric adlı bir kont ile evlenmişti… Eşi Leofric kentin maliyesini güçlendirmek için vergileri ağırlaştırmak istiyor ve Godiva da buna karşı çıkıyordu. Kont’un bu teklifi yapması üzerine, 1057 yılının ağustos ayında, üzerini sadece upuzun saçlarıyla örterek bir ata bindi ve şehri bir uçtan bir uca dolaştı. Sözüne sadık kalan kont da şehri bunaltan vergileri yürürlükten kaldırdı…
Rapunzel’in saçları
Hamile eşinin dayanılmaz isteklerine karşı koyamayan fakir çiftçi, bir gece yarısı komşusu olan kadının bahçesine girip, eşinin yana yakıla istediği birkaç marul çaldı ve tam evine dönerken kadın tarafından yakalandı. ‘Cadı’ olduğu söylenen kadının tehditlerinden korkup, doğacak çocuğunu ona vermeyi kabul etti. Bir kız çocuğu oldu ve Rapunzel adını verdiği bu çocuğu, kadına vermek zorunda kaldı. Kadın Rapunzel'i kaçmaması için yüksek ve merdivensiz bir kuleye kapattı.
Sonra her gelişinde kuleye çıkabilmek için Rapunzel'in seneler içinde yere kadar uzayan örgülü sarı saçlarını tıpkı bir merdiven gibi kullanmaya başladı. Bu durumu gören bir prens de yine aynı şekilde Rapunzel’in saçlarına tırmanarak kuleye girdi. Evlendiler… Rapunzel, uzun saçları sayesinde esaretten kurtulup, mutlu oldu…
Medusa’nın yılan saçları
Medusa çok güzel bir kız olarak hayata başlamıştı ama ne var ki Tanrıça Athena onun bu güzelliğini kıskanmıştı. Denizler tanrısı Poseidon da Medusa’ya âşık olunca Athena’nın kıskançlığı iyice arttı ve Medusa’yı bir canavar haline getirdi. Zavallı Medusa’nın upuzun güzel saçlarının her teli zehirli bir yılana dönüştü.
İnsanların kendisinden korkup kaçmalarına dayanamayan Medusa, denize atladı. Bazen su yüzeyine çıktı ama kendisini gören herkes yine Athena’nın isteğiyle taş kesilmeye başlayınca yeniden deniz diplerine çekildi ve bir süre sonra herkesin çekindiği bir denizanası haline geldi…
Kadınlar ve saçları
Kadınlar ve saçları hakkında birkaç öykü anlattım. Görülüyor ki tarihin en eski zamanlardan beri kadınlarla saçları arasında esrarengiz bir ilişki var. Çok özel bir ilişki bu. Öyle ki, kadın için saç, kestirildiği an mutsuzluğun zirvelerde olduğu, uzadıkça mutluluk hormonun salgılandığı bir unsur oluyor. Kadınlar kendi hayatlarında bir devrim sayılabilecek yeni bir duruma hazırlandıklarında önce saçlarına yeni bir biçim veriyorlar. Uzun bir saçın kesilmesi, aslında içinde bulunduğu durumu beğenmeyen ve onu değiştirmeye hazırlanan kadının cesur bir manifestosu anlamına geliyor.
Eskilerden Brigitte Bardot, Marilyn Monroe ve yenilerden Cameron Diaz ile Sharon Stone’un sık sık değiştirdikleri ama her defasında da yeni bir ‘ikon’ haline getirdikleri saç ‘devrimleri’, böyle cesur bir manifestonun resimleri.
Kimse ‘kısa saçlı kadın daha az güzeldir’ demiyor. Söylenen şu, “eğer bir kadın durduk yerde saçlarını kesmişse, orada kesinlikle dikkate alınması gereken çok ciddi bir duyuru var demektir…”
Yorum Yazın