Yusuf Kanlı

Yusuf Kanlı


Kapanma ve yeni gerçeklik

Kapanma ve yeni gerçeklik

Uzun zamandır pandemi istatistik verileriyle alarma geçen birçok kişi hükümet tarafından kapanma ilan edilmesi çağrısında bulunmaktaydı. Nihayette hükümet kapanma ilan etse de henüz uygulananın kapanma mı, yoksa “Türk tarzı” güçlendirilmiş ama kısmî "evde kal" kararnamesi mi olduğu henüz belli değil.

Neden İçişleri Bakanlığı ilave genelgeler ve genelgelere açıklamalar yayınlama ihtiyacını hissetmekte? Kapanma kararından bir hafta sonra devlet hala daha kapanmanın boyutu konusunda kararsız mı? Ya da kamuoyunun önemli olduğu demokrasilerde olması gerektiği gibi, Türkiye’de de "baskı gruplarının" –yani lobilerin- etkin olmaya başladıklarını mı görüyoruz?

Gözlükçüler, hırdavatçılar, elektronik dükkanları hep kapandılar. Gıda maddeleri satan süpermarketler, mega mağazalar, fırınlar, bakkal dükkanları hariç olmak üzere neredeyse tüm özel sektör mağazaları kapandı. Mahalledeki küçük dükkanlar kapanırken, aynı maddeleri satan süpermarket ve mega marketlerin gıda maddeleri yanı sıra hırdavattan elektroniğe, zücaciyeye satış yapabilmeleri küçük esnafta doğal olarak memnuniyetsizliğe sebep oldu. Elektrik faturasını, personel masrafını, kirasını ödemekte zorlanan ve yaşam derdindeki küçük esnaf büyük mağazalarda kendi dükkanlarında satılan aynı ürünlerin satılabildiği bir dönemde onlara “yasak” gelmesini tabii ki hazmedemedi. Talepleri kendilerinin de “kontrollü” satış yapmak olsa da İçişleri Bakanlığı mega mağazalarda da “gıda harici” satış yapılmamasına karar verdi, yeni bir genelge yayınladı.

Alkol satışına uygulanan yasakla ilgili tartışmalara da belki nokta koymak hedeflendi yasağın kapsamı genişletilerek.

Sosyal medyada yaratıcı arkadaşlar hemen yayına başladılar. “Aşıyla vücudumuza çip yerleştirecekler noktasından, süpürge sopasına yasak noktasına biz nasıl geldik” diye espriyi patlattı bir arkadaş.

Sokağın köşesindeki hırdavatçı dükkanının sahibi birkaç sokak ötedeki süpermarkette süpürge sapı satılmasın talebini mi seslendiriyordu? Yoksa o ve diğer esnaf “Madem birilerine dükkânı açma ve satış yapma hakkı veriyorsunuz, ya bize de aynı kontrollü satış hakkını verin ya da bize tazminat ödeyin” talebini mi seslendiriyordu?

Toplumun temel gıda madde gereksinimi ile ilgili olmayan her şey bu özel dönemde raflardan indirildiği veya “yasak” kapsamına alındığı için, tecrit döneminde alkollü içeceklerin yasaklandığı, şikâyeti anlamsız hale getirilmiştir. Ancak, kapanma bahanesiyle insanların yaşam tarzlarına müdahale edildiği gerçeği de muhafazakarlaştırılan yeni Türkiye’nin sanki ayak sesi gibi oldu. Öyle bir niyet olmasa bile kapanma ve Ramazan fırsatını AKP iktidarının Makyavellice kullandığı izlenimi oluştu.

Bir başka önemli gelişme, fiyatları büyük şehirlerde halen ateş pahası olan sebze ve meyvelerin kapanma dolayısıyla tarlada kalması meselesiydi. Büyükşehirlere ulaştırma, pazarlarda satma, hallere ulaşma imkânı bulamayan kızgın çiftçiler birçok Akdeniz kasabasında kasalar dolusu sebzeyi çöpe dökmek zorunda kaldılar. İçişleri Bakanlığı, büyük şehirlere sebze taşıyan sürücülerin kapanmadan muaf tutulduğunu ve cumartesi günleri büyük şehirlerin her semtinde bir yeşil pazara izin verileceğini duyuran yeni bir "açıklama" yayınladı. Çiftçilerin şikâyeti meyvesini verdi.

Küçük esnafın örgütlü sesini yükseltmesinin, çiftçi örgütlerinin sıkıntıları seslendirmesinin bir şekilde sonuçları alındı. Bu ülkede hak savunuculuğunun "zafer" kazandığı nadir zamanlardan biri olduğunu söyleyebilirim. 

Ekonomi elbette önemlidir. “Cebin durumu” boş siyasi mugalatadan çok daha önemlidir. Rahmetli Süleyman Demirel “Boş tencerenin götüremeyeceği iktidar yoktur” derdi. Bugün sadece tencereler değil, çoğu evin annesinin, babasının cebi de boştur, yarına güven kalmamıştır.

Geçen yılın mart ayından bu yana, bazı inşaat Moğolları hariç, tüm sektörlerde işletmeler ciddi kayıplara uğradı, zarar etti. Sermayesi güçlü olanlar var olma savaşı veriyor, birçok işletme havlu atmak zorunda kaldı. İnsanlar sorunlarını çözmenin bazı akıllı yollarını arıyorlar, ancak kayıp müşterilerin üstesinden gelmek için sihirli bir formül yok. Berberler, restoran sahipleri, otelciler, seyahat acenteleri, servis sektörü şirketleri kötü bir şekilde bu süreçten etkilendiler. Çiftçiler ürünlerini satmakta ciddi zorluklarla karşı karşıyadır. İhracat halen uygun bir çözüm değildir. Oteller tam olarak faaliyete geçemediği, turizm henüz devreye giremediği turizm sektörü de zor durumda.

Bunlar elbette istisnai dönemlerdir. Toplumların değişmeye istekli olup olmadığına bakılmaksızın, bu durumun davranış kalıplarını değiştirecek uzun vadeli etkilerinden kimse kaçamaz. 

Hükümetin kapanma kararı aldığının ilan edilmesi ile yürürlüğe girmesi arasındaki iki günde yüz binlerce vatandaş Ege ve Akdeniz yazlıklarına, aile evlerine akın etti. 50 bin kişilik kasaba nüfusu için tasarlanmış sağlık hizmetleri olan yerleşkelerde şimdi birkaç yüz bin şişirilmiş nüfus var. Yeni gelenler beraberinde kontaminasyon tehdidi de getirmiş olabilirler. Hastane imkanları zorlanırsa durum ne olacak düşünmek bile istemiyorum.

İyi haber şu ki, pandemi vakalarında da aynı ciddi azalma var gibi görünüyor. Günde yaklaşık 60.000 vakadan Sağlık Bakanlığı vaka sayısının 30.000 civarına düştüğünü duyurdu. Bu kapanmanın işe yaradığını gösteren bir teselli.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar