Kaparocu diye bir şey duydunuz mu? Muhtemelen bir çoklarınız duydu ama itiraf ediyorum ben yeni duydum.
Üniversite için Ankara’ya gelecek olan yeğenim barınma şekline karar vermek için ziyarete geldi geçen hafta, seçeneklerden birisi de birkaç arkadaş bir araya gelerek bir ev tutmak elbette. Tam fiyatları gördükçe o ihtimalden uzaklaşıyordu ki denk geldiği bir ilanla heyecanlandı. Ev iyi bir semtte eşyalı, eşyalar gayet şık, aynı semtteki eşyasız ortalama fiyattan da 1000-2000 lira civarı ucuz. Beraber kalmayı planladığı arkadaşıyla beraber planlar yapmaya başladılar. Ev sahibi emlakçıya vermek istememiş komisyon ödenmesin diye, güvenilir kiracılar onun için daha önemliymiş. Hatta birçok insan depozitonuzu verelim ilanı hemen kaldırın diyorlarmış. Bizimkiler de doğal olarak evi görmek istediler hemen ancak ev sahibi şehir dışındaymış ve kaparo yollamamaları halinde evi bizimkiler için tutabilirmiş. Bizimkiler kaparo göndermediler ama kısa süre içinde ilan yayından kalktı. Ev sahibinin de telefonu ulaşılamaz oldu.
Konunun cahili olduğum için ben bu dolandırıcılık şeklinin adını bilmiyordum ama elbette kısa sürede öğrendim kaparoculuk. Ev kiraları ve fiyatlarının ulaştığı nokta, bankaların artık ev almak isteyenlere kredi vermemesi gibi sebepler nedeniyle çaresiz kalan büyük şehirde yaşayan vatandaş çok kolay şekilde bu tip bir dolandırıcılığın konusu olabiliyor elbette. Neticede Ankara dünyanın konut fiyatları artış hızında birinci şehri, ikincilik İzmir’de üçüncü ise İstanbul. Kira konusunda bir şampiyonlar ligi olsa final four da 3 Türk şehri olacak yani ne büyük gurur. Zaten 4. Çok zayıf bizimkiler de oranlar yüzde 130 lar civarında, 4. Zagrep ise sıralamaya sadece yüzde 22 ile girmiş durumda.
Eli yüzü düzgün birkaç ev fotoğrafı ve bulunduğu semtten birkaç bin lira düşük bir kira, emlakçı komisyonu da yoksa son derece çekici bir tuzak elbette. Bu tuzağa düşmek için de ortam yeterince müsait. Neticede tuzağı kuran 5-10 kişiden birkaç bin lira kaparo toplamanın derdinde ama bunu her gün kaç kişi yapıyor, bir kişi kaç ilanla yapıyor bilmek mümkün değil. Birçok insan birkaç bin lira dolandırılmış olmayı, bu duruma düştüğünün bilinmesine tercih ediyor olabilir çünkü. Açıkçası biz de başka seçeneğimiz olmasa bu duruma düşebilirdik, o zaman belki bu yazıyı yazamazdım.
Şimdi gündemde siye aidatlarının artışına sınırlama getirmek var, Ekimde meclis açılınca bu düzenleme yapılacakmış, haberlere bakılırsa sınır enflasyon oranı olacakmış. Zaten kira artışlarında da yüzde 25 sınırı var. İkinci el araçlarda da sıfır araçlardan fazla fiyatla ilan vermek yasaklandı. Bunlar hep enflasyonla mücadele işte.
Mesela yüzde 25 kira artışı, ev sahibi ile kiracıyı şiddet içeren şekillerde karşı karşıya getirmeye mi yarıyor yoksa enflasyonla mücadeleye mi. TÜİK’ in enflasyon hesabına faydası olduğu gerçeği saklı kalmak kaydıyla bu yüzde 25 rakamının uygulanması mümkün görünmüyor olsa da kural olarak var ve uzatılıyor.
İkinci el araçların fiyatları da aslında yukarıdaki kaparo konusu gibi, nasıl mı? İlana bakıyorsunuz süper araba bir yaşında falan ve rakam piyasadakinin altında, ama bir de o ilanı veren kişiyi aradığınızda karşınıza çıkan rakam var elbette. Sırf ilanı sitede ucuz yayınlatıyorsunuz diye aracı da o fiyata sattırmanız mümkün değil elbette. Neticede alıcı da buluyor söylediği fiyata çünkü alıcı taraf 2 ay sonra kar etmiş gibi hissedeceğinden emin.
Şimdi de site aidatları mevzusu gündemde dediğim gibi, haberi veren hükümete yakın medya “artık kimse kafasına göre aidat artışı yapamayacak diyor” bu medyaya göre enflasyonun sebebi kafasına göre davranışı yani, konunun maliyetlerle hiçbir ilgisi yok. Site aidatlarının enflasyon oranından fazla artırılması yasaklanacak o sebeple, ama hangi enflasyondan fazla; elbette maaş zamlarının belirlenmesinde kullanılan TÜİK enflasyonundan fazla olamayacak. Elbette site yönetimlerinin de buna ikna olmaları zorunlu olacak.
Şu an enflasyonla mücadeledeki en önemli strateji enflasyon aslında yokmuş gibi davranmak ama var. Bu davranış biçimi enflasyonun doğal sonucu olan ahlaki çöküntüyü de katmerlendiriyor. Dolandırıcılık, merdiven altı işler, gayri resmi alışverişler bundan sonra hayatımızın ayrılmaz bir parçası olacak gibi görünüyor
Yorum Yazın