“Son yıllarda Baltık Denizi ABD’yle Rusya arasında giderek artan gerginliğin sulardaki çatışma cephesi olarak görülüyordu. Ancak NATO’nun çeşitli kademelerde girişimde bulunması sayesinde bölgesel güvenlik göreceli bir istikrar kazanmıştı. Açık söylemek gerekirse Baltık bölgesi iki kampın da ilgi odağı halindeydi.
Bunun tam tersine, NATO, Rusya’nın kıyıdaş ülkeler Ukrayna ve Gürcistan’a olan hasmane tutumu, Türk Akım boru hattının inşa edilmesi gerçeklerine rağmen Karadeniz’e fazla ilgi göstermemişti. The Center for European Policy Analysis (CEPA) isimli düşünce kuruluşu bir süre önce bir strateji bülteni yayımladı. Bültende Karadeniz’in sadece Batı’yla Rusya arasında sınır olmakla kalmadığını, batıda demokrasi, kuzeyde Rusya’nın askeri saldırganlığı, doğuda Çin’in giderek artan parasal etkinliği, güneyde de Ortadoğu’nun istikrarı anlamında dört büyük gücün buluşma noktası olmasına dikkat çekiyor…”
Bu cümleler Amerika’nın tanınmış düşünce kuruluşu Atlantic Council’in internet sitesinde yayımlanan bir yazıda yer alıyor. Dr. Aura Sabadus imzalı.
Şimdilik Karadeniz’deki doğal gaz rezervlerinin miktarı tam olarak bilinmiyor. Ukrayna’nın iki trilyon metreküp doğal gaz rezervi olduğu tahmin ediliyor.
“Karadeniz Neden Bundan Sonra Enerji Yüzünden Dünyanın Yeni Kapışma Alanı Olabilir” başlıklı yazıda Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin ekonomilerinin güçlendirilerek aralarında sıkı iş birliği sağlanabileceğine işaret ediliyor.
“Böyle bir vizyon NATO müttefikleri olan Bulgaristan, Romanya ve Türkiye’nin, ittifakın güçlü ortakları olan Ukrayna ve Gürcistan’la daha yakınlaşmalarını sağlayabilir” ifadesi kullanılan yazıda NATO bağlantılı söz konusu Karadeniz ülkelerinin kendi münhasır ekonomik bölgelerinde bulunan doğal gaz rezervlerinin bölgesel birleşik bir ekonomi oluşturulmasına yarayacağının altı çiziliyor.
Yazı şöyle devam ediyor:
“Karadeniz’deki enerji miktarı şu anda tam olarak bilinmiyor. Ukrayna’nın münhasır ekonomik bölgesindeki doğal gaz rezervlerinin iki trilyon metreküpten fazla olduğu tahmin ediliyor. Bunun da nedeni Rusya’nın Ukrayna sınırları içinde bulunan Kırım Yarımadası’nı 2014’te işgal etmiş olması. Ukrayna enerji şirketi Neftogaz şimdi kalan 32 kuyuda araştırma yapmaya hazırlanıyor.
Öte yandan Türkiye 2020’de Tuna-1 bölgesinde 405 milyar metreküp doğal gaz rezervleri bulunduğunu, başka kuyularda da arama yapılmakta olduğunu açıklayarak dünya basınında manşetlere oturdu.
Batıda Romanya’nın gaz rezervleri miktarının 150 ile 200 milyar metreküp dolayında olduğu hesaplanıyor. Bulgaristan’ın rezervlerinin ise 100 milyar metreküp olduğu tahmin ediliyor. Gürcistan’da da hesap edilen miktar 266 milyar metreküp. Ancak bunun ne kadarının ülkenin münhasır ekonomik bölgesinde bulunduğu daha tam saptanmış değil…”
Rus gazını Ukrayna, Moldova ve Romanya yoluyla Balkanlar ve Türkiye’ye taşıyan Trans-Balkan boru hattının bir süredir zaten bölgeye aktığına dikkat çekilen yazı şöyle devam ediyor.
“Öte yandan Gürcistan, Hazar gazını Türkiye ve Güney Avrupa’ya taşıyan Güney Kafkasya boru hattı yoluyla Genişletilmiş Karadeniz projesine dahil edilebilir. Bu arada Karadeniz bölgesinin yenilenebilir enerji potansiyeli bulunduğunu da akıllarda tutmak gerekiyor. Dolayısıyla, böylesine zengin enerji potansiyeline sahip bu bölgenin çıkarlarından yararlanabilmek için kıyıdaş ülkelerin ortak kurallar içeren bölgesel bir enerji pazarı oluşturma fikrini iyice tartmaları gerekmektedir.
Ancak Ukrayna gibi kıyıdaş bir ülke pazarlarını genişletme çabasında olsa bile arama ve gaz çıkarma çalışmaları için çok büyük şirketlerin ilgisini çekmekte hala zorlanıyor. Siyasi ve hukuki istikrarsızlıklar nedeniyle Exxon Mobil Romanya’dan çıkmaya hazırlanırken Türk lirası kurunun sürekli dalgalı olması ve gaz sektöründe hala reform yapılmaması son yıllarda Türkiye’ye yatırımcı çekemiyor. O nedenle de Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin bir araya gelerek ortak bir bölgesel Pazar kurmaları yakın gelecekte yatırımcı şirketlerin bölgeye olan ilgilerini arttırabilir…”
Yazıda BM Deniz Hukuku Konferansı’nın (UNCLOS) egemen bir ülkenin kıyılarından 200 mile kadar olan alanda o ülkenin münhasır ekonomik alanının bulunduğuna dikkat çekiliyor. Ancak Rusya’nın Kırım yarımadasını işgal altında tutması nedeniyle Kırım alanının Ukrayna, Romanya ve Türkiye’ninkiyle çakıştığı hatırlatıyor. Yazının bundan sonrası şöyle:
“Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin kuralları birbiriyle uyuşmuyor. Bu konuda bir ortaklık yok. Üstelik Türkiye BM Deniz Hukuku Konferansı’na taraf bir ülke değil. Çünkü konferans metnini imzalamadı. Dolayısıyla iş hangi ülkenin önce davranıp sondaj çalışmalarına başlayacağını görmeye kalıyor.
Bu durum genişletilmiş Karadeniz bölgesinde ciddi krizlere yol açabileceği gibi NATO ve ortaklarını da yıpratabilir. Bu durumu fırsat bilenler ise hiç kuşkusuz Rusya ve Çin olacaktır…”
İlgiyle okuduğum bu yazıya hiç yorum yapmak istemiyorum. Satır aralarında ne denmek istediğini anlayan anlar. Anlamayan ise ne yapar, bilmem!
Yorum Yazın