Seçime neredeyse 10 günlük bir süre kaldı. Kararsızların oy oranı ise bu hafta itibariyle anket ortalamalarına göre yüzde 14. Ancak mantıklı bir seçim tahmini için normalde bu oranın yüzde 4-5 bandında seyretmesi gerekiyor. Bu ne anlama geliyor?
Önce tanımını yapalım.
Kararsız seçmen nedir?
Seçim dönemi oy vereceği siyasal partiye;
sandık başına gitmeden kısa bir süre önce veya sandık başında karar veren,
ya da yaşadığı kararsızlık nedeni ile oy kullanmayan seçmenlerdir.
Kararsızların tercihi alışık olduğu ya da kazanacağını düşündüğü adaydan yana olur.
Kararsızların alışık olduğu taraf tabii ki iktidar.
Muhalefetin hedefi ise kazanılacak olarak görülen hüviyete bürünme olmalı. Yani kazanıyoruz dili kullanılmalı.
Peki bunu nasıl yapacak?
Seçimin sonrasında restorasyon döneminin olacağı; sistemin, siyasetin en iyi düzeye geleceği hissettirilmeli vatandaşa. Bu amaç doğrultusunda gereken her şeyin yapıldığı hissiyatını halk yaşamalıdır.
Seçmen; projeye, misyona güvenmediği durumlarda ya daha kötüsü olursa kaygısına kapılır. Kötü bir düzen bile kaos ve karmaşadan iyidir halk nezdinde.
Enflasyon rekorlar kırıyor…
Her şey ateş pahası…
Soğanın kilosu olmuş 30 lira gibi şeyler konuşuyoruz.
Ekonomi çok kötü durumda evet. Halkın en çok gündeminde yer alan ve oy vermesine etki edecek konu da bu.
Tüm bunlara karşın ise muhalefet halen iktidara oy veren kitleden yeterli oyu kendi hanesine çekemiyor.
Kararsız seçmen bandı olması gerekenden çok daha yüksek durumda.
Peki seçmen hangi konularda kararsız ve muhalefete oy vermekten çekiniyor?
1.Yönetim şekline dair endişe
Yönetimde asıl yetkili Cumhurbaşkanı olacak. İcrai yetkili olarak iki cumhurbaşkanı yardımcısı yönetimde destekte bulunacak. Bu isimler İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş olarak sunuldu.
Millet İttifakı’nın beş genel başkanı kendi seçmenlerinin kefili ve teminatı olarak temsiliyet sağlayacak ve çeşitlilik oluşturacak.
Burada sorulan soru bu kadar çok başlı bir sistemde nasıl bir ortak karar alma mekanizması olacak? İttifak tarafından bizlere aktarılan, tüm paydaşların ortak bir karara vararak hareket edecekleri yönündeydi. Halk da bu ifadeye dayanarak kararların nasıl alınacağını merak ediyor. Bu kadar çok ismin yer almasının sıkıntıya yol açacağını düşünüyor.
2. HDP, Öcalan, Kürt Seçmen, Milliyetçi Seçmen…
Toplumun büyük bir kısmı güvenlik endişesi duyuyor. Terör örgütü lideri Öcalan’a özgürlük verilmesi gibi bir durum söz konusu olmayacak fakat Kürt seçmenin demokratik talepleri gündeme alınacak. Bu yapılırken de milliyetçi seçmenin hassasiyetleri dikkate alınacak.
Kürt sorunu kimisine göre var, kimisine göre yok…
Ancak böyle bir konunun her dönem konuşulduğu bir gerçek.
Millet İttifakı da bu durumu görmezden gelmeyeceğini belirtti.
Güneydoğu Anadolu’dan çok düşük bir oy alan CHP ve adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bölgede yapılan mitinglerde büyük bir coşkuyla karşılanması, bu konuda adaya ve İttifaka güvendiğinin göstergesi belki de. Ne oranda inandıklarını seçim sonuçlarında göreceğiz tabii.
Kürt seçmen ittifaka desteğini verirken milliyetçi seçmenin nasıl bir tavır alacağı da seçimin kaderine büyük bir etki edecek.
Çünkü aynı ittifak eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in cinayetinin hesabını soracak kadar kapsayıcı bir dile de sahip.
Bu kapsayıcı siyasetin seçimde ne kadar karşılık bulacağını da görmüş olacağız…
3. Kurulacak kadrolardaki belirsizlik
Millet İttifakı’nın siyasi parti liderleri sürekli televizyon programları, mitinglerde boy gösteriyorlar. Liderlerden birçok kez çok iyi kadrolara sahip olduklarını ve ülkeyi düzlüğe çıkaracaklarını duyduk. Daha öncesinde ise parti ve seçim programlarında da benzer ifadeler gördük.
Fakat halkın zihninde net bir resim ortaya çıkmıyor. Çünkü parti liderleri kendi kadrosunu ve kendi bakan adaylarını sunuyorlar kamuoyuna. Bu durum da halkta kafa karışıklığını yol açıyor.
Her parti kendi etkinliğinde ya da yayınında farklı isimler dile getiriyor. Son olarak CHP’de milletvekili adayı olmayan birçok kişinin adı bakanlık için geçiyor. Ama ittifaktaki diğer partilerin bu konudaki fikri ne bilmiyoruz. Sonuç olarak seçmenin hiç sevmediği kaos ortamı oluşuyor.
Altılı Masa’nın ilk dönemlerinde ekonomi konusunda Ali Babacan’ın tam yetkili olacağını düşünüyorduk mesela. İYİ Parti ise çok vasıflı bir isim öne sürdü: Prof. Dr. Bilge Yılmaz gibi. Diğer partilerden de oldukça kaliteli isimler var.
Ancak seçime bu kadar kısa süre kala, artık şu da var, bu da var diyerek yapılan gövde gösterisinden çıkılarak; şu bakanlıkta tam sorumlu şu isimdir, şu bakanlıkta bu isimdir gibi net açıklamalar yapılmalıdır.
Dışarıdan bakıldığında Millet İttifakı’nda çok kaliteli isimler ve bu isimlerle iyi kadrolar oluşturabilecek potansiyel olduğu görülüyor.
Fakat ittifak olarak ortak bir dil oluşturulmalı, parti parti bakan adayları yerine ittifakın adayları sunulmalıdır.
Halka güven veren bir tablo oluşturulması kararsız seçmenleri kendi tarafına çekme konusunda oldukça önemli bir yer tutuyor.
Normalde kararsız seçmenin daha düşük seviyelerde olması lazım evet.
Ama muhalefet bu yüksek oranı kendi tarafına çekerse de büyük bir fayda sağlayabilir kendi adına.
Ne demişler: azdan az, çoktan çok…
Yorum Yazın